Merhabaaaa sonunda yıllar sonra bölüm atabildimm~ O zamannn keyifli okumalar sizlere~
Babamın sesi olduğum yerde donakalmama sebep olmuştu. Beynim babama doğru dönüp cevap vermeyi reddediyordu. Vereceği tepkiden korkuyordum çünkü. Annem olsa ona rahatça söyleyebilirdim, o her türlü şeyi paylaşabileceğim biriydi. Ancak babam annem gibi değildi. Daha önce, biseksüel olduğumu bilmeden önce de tartışmıştık onunla bu konu hakkında. Televizyondaki haberler üzerine klasik Türk aile mantığıyla LGBT ye karşı çıkmıştı. Ben de onları savunmuştum. Böyle olunca, "Sen de mi onlardansın yoksa?" diyerek yüzünü ekşitmişti. Ve sonunda annem "Bundan dolayı insan oğluna küser mi" diyerek babama kızana kadar benimle konuşmamıştı. Bu yüzden anlayışla karşılayacağını pek sanmıyordum.
Üzerimdeki gerginliği maskeleyip yüzüme sakin bir gülümseme kondurdum. Babam eğer beni bu şekilde görmezse, gerildiğimi hissederse üstüme gelirdi çünkü. Vazgeçirebileceğini sanardı. Tanıyordum onu. Yüzümdeki gülümsemeyle döndüm babama.
"Evet öyleyiz." Derin bir nefes aldığını duydum babamın. Gözlerim açıktı evet. Bakıyordum evet. Ama görmüyordum. Sadece hissedebiliyordum şu an ve bu sessizlik hiç hayra alamet değildi.
O şekilde belki iki dakika bekledik, belki beş dakika. Babam cevap vermiyordu. Toprak anın gerginliğiyle babamın sesini duyduğu an elimi bırakmıştı. Arkadaşlarımın hepsi sus pus olmuş, birimizin konuşmasını bekliyordu.
"Süleyman amca-" Burak konuşmaya başlamıştı. Büyük ihtimalle babamı sakinleştirecek bir şeyler bulmuştu ama babam daha fazla devam etmesine izin vermedi. Elini kaldırarak susturdu Burak'ı. "Bir şeyler demesi gereken sen değilsin oğlum." dedi ona ve bu odada daha fazla durmayarak çıktı.
Babamın çıkmasıyla birlikte, olmayan gücümün sınırlarını zorladığım kaslarım isyan bayrağını çekmişti ve olduğum yere yığılmıştım. Gerçi, hemen yanımda olan Toprak ben düşmeden beni yakalamıştı ama anlarsınız işte. Kendimi yerde hissediyordum ben. Hiçbir şey demedik hiçbirimiz. Sadece... Sarıldım Toprak'a. Kaybettiğim gücü geri kazanmaya çalıştım. Annemin geçirdiği kalp krizini, babamın bana olan tiksinme dolu bakışlarını onun sıcaklığında unutmak istedim. Gerçekleri görmezden gelebilmeyi, sabahki mutluluğumun devam edebilmesini istedim. Yaşaran gözlerimi söküp atabilmek istedim.
Ağlamak istemiyorum... Ağlamamalıyım... Ağlamayacağım...
Kendimi toparladım, yüzüme bir şey olmamış maskesini taktım ve ayağa kalktım. Arkadaşlarımın hepsi endişeli gözlerle beni izliyordu. Gülümsedim onlara. "Merak etmeyin. Ben iyiyim."
"Çağrı..." Bir şeyler demek istiyorlardı. Bana yardım etmek istiyorlardı biliyorum. Ancak bu durumda diyebilecekleri bir şey olmadığını da biliyorum.
"İyiyiiim merak etmeyiiin. Sadece biraz yalnız kalabilir miyim?"
"Çağrı-"
"Lütfen kızlar, Burak, Toprak. Lütfen hadi."
Bu isteğimi kabul etmek, beni yalnız bırakmak istemiyorlardı. Onları da anlıyordum. Ama güçlü duruyormuş gibi davranmak çok yorucuydu. Bu yüzden burada durmalarına izin veremezdim.
"En azından birimiz kalalım Çağrı. Böyle hiç içimize sinmiyor."
"İyiyim dedim size! Neden hala ısrar ediyorsunuz size çıkmanızı söyledim!"
Sanırım sesim sonlara doğru baya yükselmişti. Eh.. Sonra özür dilerdim. Çünkü şu an cidden hiç havam yoktu.
Kendi aralarında bakıştılar. Ne yapmaları gerektiğine karar vermeye çalışıyorlardı. Başımı onları teşvik eder bir şekilde salladığımda offladılar ve akılları burada kalmış bir şekilde dışarı çıktılar. Bunun acısını çok fena çıkaracaklarını biliyordum. Olsun. Sadece şu an yalnız kalayım.
Ancak Toprak hala içerideydi. Ona baktım. Çıkmasını bekliyordum.
Bunu fark etmiş olmalıydı ki hareketlendi. Sadece- Kapıya doğru değil, bana doğru.
Ne yapmaya çalışıyordu?
Ona soran gözlerle baktım. "Neden çıkmıyorsun?"
"Çıkacağım..." Artık yanımdaydı, tam karşımda, gözlerini gözlerime kenetlemiş bana bakıyordu. Sanki... Bir şey arıyormuş gibiydi. Baktı, baktı ve baktı. Baktıkça harelerimin içlerine düştü, baktıkça çıkamadı.
Kendimi toplamak zorundayım... Bu şekilde sonsuza kadar durabilirim ama şu an yalnız kalıp düşünmem gereken şeyler var. Toprak'ın gözlerinden başka şeylerden bahsediyorum tabii.
Hareketlendim, gözlerimi çektim ondan. Yere bakarak konuştum. "Hadi Toprak. Git artık lütfen." Bunu demek şu an neden bu kadar acı veriyordu ki?
O da toparladı kendini. "Tamam, çıkıyorum. Ama sadece kapının önüne kadar. İstediğin bir şey olursa seslenmen yeter. Hemen geleceğim Mon Amour."
Gülümsedim ve kafamı salladım. "Hmhm." Sonra, gözü arkada bir şekilde odadan çıkmasını izledim. Sanırım gözlerime o kadar uzun bakma sebebi gerçekten yalnız kalmak isteyip istemediğimi anlamaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MON AMOUR //boyxboy//texting
General FictionTherealhac: Merhaba Çağrı. Şey diyecektim ben Bugün giydiğin sweat çok yakışmış da Bir daha giymesen olur mu?