~Toprak'ın ağzından~
"Çağrı? Lütfen bir şey söyle Çağrı iyi misin? Çağrı!"
Gelen telefonla birlikte önce kaşlarını çatmış, sonra gelen haber her neyse öğrenmesiyle birlikte bayılmıştı. Yaklaşık iki dakikadır her yerine kolonya sürüyordum ve uyanmasını bekliyordum. Başka ne yapabilirdim ki? Hadi Çağrı lütfen uyan...
Ben endişeden ölürken Çağrı yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı.
"Çağrı iyi misin? Ne oldu birden bire? Ah Mon Amour beni çok korkuttun..."
"T-toprak?"
"Efendim Çağrı'm"
Pekala. Aniden gözyaşlarına boğulmasını gerçekten beklemiyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Sadece sarıldım ona. Sıkı sıkı.
Omzuma yaslanmış bir şekilde hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sikeyim. Ne oluyordu?
"Çağrı ne oldu güzelim söyle lütfen..."
"Be-beni götürür mü-müsün?"
"Tabiki ama nereye gidiyoruz?"
"Hastaneye"
Bunu duymamla birlikte kanım dondu. Kime ne olmuştu?
Pekala Toprak. Sakin ol. Yoksa Çağrı'ya yardımın dokunmaz.
Kendimi bu şekilde sakinleştirerek kaldırdım Çağrı'yı. Evden dışarı çıkarken Masal'a sesleniyordum.
"Masal bizim acil bir işimiz çıktı yakında dönerim tamam mı güzelim?"
Masal zeki bir kızdı ve önemli bir şey olmadığı sürece bu şekilde gitmeyeceğimi biliyordu. Bu yüzden ne soru sordu ne de itiraz etti. Tek dediği tamam abi olmuştu.
Bu süreçte Çağrı da biraz kendine gelmişti. Hala ağlıyordu ancak daha kontrollüydü. Motosiklete bindim ve onun dediği adrese sürdüm. Zaten yakın bir hastane olduğu için çok uzun sürmemişti.
Çağrı gider gitmez kendini danışmaya atarak sordu.
"Hürrem Akan hangi odada acaba söyler misiniz?"
"Peki Teşekkürler."
Oda numarasını öğrendiği gibi vakit kaybetmeden asansöre koşmuştu. Ben de onun peşinden tabi. Asansöre binince tuhaf bir ortam oluşmuştu. İkimiz de hiçbir şey demeden susuyorduk. Sonra o konuştu.
"Kalp..."
"Efendim?"
"Kalp krizi geçirmiş. Annem."
Ah bu... Cidden çok kötüydü. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Açılan asansör kapısı bu sefer kurtarıcım oldu çünkü Çağrı onu görür görmez çıkmıştı asansörden. Danışmanın bize söylediği odaya girdik. Çağrı annesini bu halde görünce kendini tutamamıştı ve gözyaşları tekrar akmaya başlamıştı.
"Annem? İyi misin annem? Ne oldu sana?"
Annesi cevap vermiyordu ama. Hala uyanmamıştı sanırım. Çağrı'nın yanına gittim ve arkasından sarıldım ona.
"Merak etme. Atlatacak."
"İyi olacak değil mi Toprak?"
"Tabiki olacak Mon Amour. Hiç seni yalnız bırakır mı?"
"Hiç bırakmasın."
Açılan kapı sesiyle ayrıldım ondan. Doktor gelmişti sanırım. Çağrı onunla konuşmaya başladı.
"O nasıl?"
"İş yerinde kalp krizi geçirmiş. Şu an durumu gayet iyi ve endişelenilecek bir şey yok. Birkaç güne kendine gelir merak etmeyin."
Çağrı rahatlayarak derin bir nefes verdi. "Şükürler olsun..." Sonra doktora teşekkür etti ve doktor gidince yanıma geldi.
"Duydun değil mi o iyiymiş."
"İyi tabiki Çağrı. Buradan hep birlikte çıkacağız merak etme."
"Teşekkür ederim..."
"Ne için?"
"Beni buraya getirdiğin için."
"O ne demek Çağrı tabiki seni istediğin her yere götürürüm ve bunu bana teşekkür etmen için yapmam. Bir daha teşekkür duymayayım senden. Çünkü bunların hepsini ve daha fazlasını hak ediyorsun."
Sonunda onu gülümsetmeyi başarmıştım.
"İyi ki varsın Mon Chèri."
"Mon Chèri mi?"
"Hıhıı"
"Ne demek olduğunu bilmediğin bir kelime mi kullanıyorsun sen bana?"
"Sen, sana böyle seslenmemi istemiştin."
"Anlamını merak etmiyor musun?"
"Etmiyorum."
Tek kaşı havaya kalkmıştı. Hadi ama o her şeyi merak ederdi.
"Etmiyorum çünkü zaten biliyorum."
"Ne? Nasıl? Niye?"
"Merak ettim ve araştırdım ve ne demek olduğunu öğrendim "sevgilim"."
Demiştim meraklı diye.
Ona gülümsedim ve burnuna ufak bir öpücük kondurdum.
"Başıma gelen en güzel şeysin.
Gece saat üç buçuk ve ben iki bölüm birden yazıyorum xhksjsksj. Önceki bölümü okumayı unutmayın canlarım. Hepinize ayrı ayrı kucak dolusu sevgiler. Sizi seviyorum💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MON AMOUR //boyxboy//texting
General FictionTherealhac: Merhaba Çağrı. Şey diyecektim ben Bugün giydiğin sweat çok yakışmış da Bir daha giymesen olur mu?