O odadan çıkar çıkmaz kendimi lavaboya atmıştım. Yanaklarım alev alev yanıyordu ve ben fena halde sertleşmiştim. Sadece dudağına dudaklarımı değdirerek bile böyle oluyorsam ilerde halim haraptı.
Ama çok tatlıydı be. O sarımsı saçları, gri gözleri ve kızaran yanakları onu çok sevimli biri yapıyordu. Karşımda öyle gözleri bağlı, her dediğimi yapan bir şekilde beklerken kendimi çok zor tutmuştum. Eğer biraz daha orada dursaydım sonradan bu kadar aceleye getirdiğim için pişman olacağım şeyler yapardım.
Ahh kahretsin. Onu çok seviyordum. O çocuksu halleri çok... Şirindi.
Toprak kendine gel oğlum haydi. Okuldasın ders başlayacak şimdi tekrar. Hadi koçum.
Kendime gaz vere vere lavabodan çıktım. Ahmet kapının önünde beni bekliyordu.
"Oğlum ne yaptın çocuğa yanakların kıpkırmızı." Dedi gülerek. Dalga geçiyordu şerefsiz.
"Elinin körünü yaptım oldu mu?" Dedim ters ters.
"Ooo birileri kızmışşş. Demek ki haklıyım." Omuz atarak beni daha fazla kızdırıyordu.
"Ahmet bi git oğlum hadi. İşine bak sen. Benimle dalga geçmeyi bırak."
"Ups, tamam soru sormak yok." Dedi ellerini iki yandan havaya kaldırarak. Bu çocuğu bu yüzden de seviyordum işte. Ciddi bir şekilde yok dersem daha fazla üstelemez, sonra anlatırsın zaten derdi. İnsanın canını sıkmazdı.
Bir süre ikimiz de orada bekledik. Sonra lafa başladım. Ondan saklayamazdım ki. Eninde sonunda söyleyecektim.
"Onu öptüm."
"Şaka heralde?"
"Yok şaka değil cidden öptüm. Önce sağ avuç içini, sonra sol avuç içini, en son da dudaklarını öptüm."
"Oha az yavaş uç. O ne yaptı ya? Seni ittirmedi değil mi? Oğlum ya ilk seferden öpünce ya senden korkup, bir daha da gelmezse yanına?"
"Az bi sus Ahmet ben de ondan korkuyorum ya. Ya bir daha beni görmek istemezse veya benimle artık hiç konuşmazsa? Ne yaptım ben Ahmet? Dünyaları kendi kendime başıma yıktım. Ya ben valla beyinsiz özürlünün tekiyim ya."
"Ne yaptın be oğlum sakin biraz. Öyle olsa ilk öpücükte kaçardı değil mi?"
"Bilmiyorum Ahmet. Ne yapacağımı şaşırdım. Dudakları o kadar güzeldi ki... Allahım sen bana yardım et. Bu çocuk yüzünden aklımı fena halde kaçıracağım."
"Toprak tamam olmuş bitmiş işte sakin ol biraz. Şey yapsan? Immm. Mesaj falan at işte tepkisini öğreniriz ordan."
"İyi de atıp ne diyeceğim "seni öpmek çok hoşuma gitti gel tekrar öpüşelim" mi?"
"Ya ben ondan bahsetmiyorum salak. Teşekkür falan et işte geldiği için."
Aslında dedikleri mantıklıydı. Hem tepkisini de öğrenmiş olurdum. Uff lanet olsun. Korkuyorum. Bu çocuğu kaybedeceğim diye ödüm bokuma karışıyor.
"Hadisene Toprak alt tarafı bi mesaj işte."
Telefonumu cebimden çıkardım ve onunla olan sohbetimize girdim. En son Lütfen Çağrı demişim. Allahım ya bunu görünce bile sırıtmama hakim olamıyorsam ciddi manada kafayı yemiş olmalıydım. Parmaklarım klavyenin üstünde titreye titreye, usulca gezinmeye başladı.
Toprak: Teşekkür ederim Mon Amour.
Her şey için.Telefonu cebime koymadan bekledim. Belki bir mesaj gelirdi ha? Ah işte titriyor.
Mon Amour: Teşekkür ederim.
Her şey için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MON AMOUR //boyxboy//texting
General FictionTherealhac: Merhaba Çağrı. Şey diyecektim ben Bugün giydiğin sweat çok yakışmış da Bir daha giymesen olur mu?