Bu kadının dersleri neden her zaman bu kadar sıkıcı olmak zorunda ki? Hayır bilerek mi gittikçe sıkıcı anlatmaya çalışıyor? Okuldaki herkes onun derslerinde uyuyor ve bu hocalar dahil herkesin bildiği bir şey. Bi de mıy mıy konuşuyor allahım yaa. Yemin ederim şimdi bayılacağım.
Bir saniye... Ne sesiydi o? Telefonum mu titredi? Allahım lütfen öyle olsun.
İyi insan lafının üstüne gelir derlermiş. Teşekkürler sapığım...
Hızlıca mesajına girdim.
Mon Chèri: Sevde hocayla işler nasıl gidiyor?
Çağrı: Berbat ötesiiii. Kurtar beni nolur
Kadın mıy mıy konuşuyor bir de. IykkkMon Chèri: Kurtaracağım seni aşkım ;)
Mesajın gelmesiyle birlikte sınıfa nöbetçi öğrenci girdi. Hmm demek bugünkü nöbetçi 12-A dan Ahmet miş. Neyse işte. Tabiki de anında tüm sınıf canlandı ve gözler ona döndü. Herkes nolur beni çağırsın da kurtulayım diye bakıyordu.
"Efendim yavrum bir şey mi istemiştin canım?"
"Hocam Çağrı'yı alabilir miyim? Ailesi okula gelmiş sanırım."
Ne? Benim mi ailem okula gelmiş? İyi de neden?
"Tabi evladım. Çağrı sen aileni bekletme çık biz de dersimize devam edelim."
"Peki hocam"
Herkesin gıpta eden bakışları altında sınıf kapısına doğru yürüdüm. Neden geldikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Neredeler?"
"Çağrı, aslında ailen gelmedi buraya."
"Nasıl yani?"
"Basbayağı gelmediler işte. Sadece birisi sana bi şey yolladı ve sınıftan çıkarıp sana bunu vermem gerektiğini söyledi. İşte al bakalım."
Şaşkınlıkla paketi aldım elinden. İçinde sadece bir göz bandı vardı.
Ben anlamaz bakışlara Ahmet'e bakarken mesaj geldi telefonuma.
Mon Chèri: Seni kurtaracağım demiştim:)
Çağrı: Yok artık sen mi yaptın sjsbskjsksns
Mon Chèri: Başka kim olacak tabiiki ben yaptım.
Neyse
Bana güveniyor musun?Çağrı: Neden ki?
Mon Chèri: Sadece bana güveniyor musun?
Çağrı: Yani evet tanımadığım birine ne kadar çok güvenebileceksem sana o kadar çok güveniyorum ama neden?
Mon Chèri: O zaman lütfen Ahmet'in gözlerine bu bandı takmasına izin ver ve onun yönlendirmesine uy.
Merak etme o da benden.Çağrı:?
Mon Chèri: Lütfen Çağrı.
Oflayarak telefonu kapattım. Neden böyle bir şey istiyordu ki? Ama ne yapacağını da merak etmiştim doğrusu.
"Eee sonsuza kadar burada beklemeyi mi düşünüyorsun yoksa gidecek miyiz artık?"
"Tamam gidelim."
"Yalnız önce göz bandı"
Oflayarak dediğini yapmasına izin verdim. E haylaz bi çocuktum oflamadan yapacak değildim sonuçta dediğini.
Gözlerime bandı bağladığında hiçbir şey göremez olmuştum. Yok artık insan azıcık da olsa ışık geçireni alır değil mi nereye gittiğimi anlayamıyorum.
Ahmet'in yönlendirmeleriyle gideceğimiz yere vardık. Yani sanırım. Çünkü konuşmaya başlamıştı.
"Önündeki kapıdan girersin artık. Ben burdan geri dönüyorum işim burada bitti. Seni çağıran kişi içerde, yönlendirecek seni."
"Teşekkürler"
Gittiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Derin bir nefes alıp önümdeki kapıyı ittim. Şimdi ne olacağını daha çok merak ediyordum.
"Üç adım öne gel Çağrı" dedi bir ses. Hayır bu insan sesi değildi. Bilgisayardan seslendiriliyordu herhalde. Dikkatlice üç attım.
"Çok güzel gidiyorsun. Şimdi sağ tarafa bir adım, ve tekrar öne doğru bir adım."
Bu güven nereden geliyordu? Bilmiyorum ama dediklerini yapmakta da hiç tereddüt hissetmiyorum.
"Aşkım, şimdi sağ elini açar mısın?"
"Ne zaman gözlerimi açabileceğim?"
"Şu an tam olarak karşında duruyorum. Açmamanı tercih ederim. Lütfen."
"Bir robotla konuşuyormuş gibi hissediyorum."
"Gerçek bir insanla konuşuyorsun bebeğim. Sadece kelimelerim bir bilgisayarın ağzından çıkıyor. Şimdi sağ elini açar mısın?"
Dediğini yaptım. Ne bırakacaktı acaba elime? İki saniyelik bir bekleyişin ardından elimde ufak bir öpücük hissettim. Bir saniye... Beni mi öpmüştü o? Yok artık.
Ben daha bu öpücüğü hazmedemeden elime bu sefer başka bir şey bıraktı. Elimle yokladım ne olduğunu anlayabilmek için. Hmm bir yuvarlak ve yuvarlaktan aşağı inen ince bir çubuk. Lolipop mu?
"Teşekkür ederim bebeğim. Şimdi lütfen sol elini de açar mısın?"
Ve ben yine onun dediğini yaptım. İtiraz edemiyordum. Ne diyorsa yapıyordum ve ne onun ne yaptığını göremediğim için diğer duyularıma odaklanmam gerekliydi.
Sol elime de aynısını yaptı. Önce öptü, sonra aynı şeyden tekrar bıraktı.
Konuşmadan işini yapmaya devam etti. Bu sefer de elleri kapüşonlumun ceplerine gitmişti sanırım. Önce sağ cebimde, sonra sol cebimde ufak bir ağırlık hissettim. Yine aynısıdan olmalıydı.
Hayır ama... Pantolonumun cepleri olmaz. Ordan uzak dur. Ah işte elini sokuyor. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğnu hissedebiliyordum.
Dar pantolon giyen aklıma tüküreyim. Eşofmanın suyu mu çıkmıştı?
Sağ cebime bıraktı, benim için bir tuhaf olmaya başladı. Sol cebime bıraktı, artık hepten gittim. Onun yüzünden düşünme yetimi bile kaybetmiştim.
Elleri ceplerimden çıkınca rahat bir nefes verdim. Ve o bilgisayar sesi tekrar konuşmaya başladı.
"Buraya kadar beni kırmayıp geldiğin için sana çok teşekkür ederim. Son bir şey daha yapıp gideceğim. Tamam mı?"
Hızlıca kafamı salladım. Daha ne yapabilirdi ki?
Tamam daha fazlasını da yapabilirmiş.
Dudaklarımda iki hafif dudak hissettiğimde gözlerim bir şok dalgasıyla kocaman açıldı. Ama şu lanet göz bandı hala bir şeyleri görmemi engellemeye çalışıyordu.
Dudakları üç saniye orada durmuş olabilir ama o üç saniye bana asırlar sürmüş gibi gelmişti. Hiçbir şey düşünemiyordum. Dudaklarının sıcaklığı ve yumuşaklığı hariç.
Dizlerimin bağı çözülmüştü sanki. Ayakta zor duruyordum.
Dudaklarını benimkilerden ayırdı ve bu sefer başka bir şey yasladı. Bu tadı nerde alsam tanırdım. Ağzımı açtım ve kolalı şekeri ağzıma sokmasına izin verdim. Ancak yanaklarım alev alev yanıyordu.
Son kez "Teşekkür ederim" dedi ve hızlı adımlarla odadan çıktı.
Az önce ne olmuştu öyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MON AMOUR //boyxboy//texting
General FictionTherealhac: Merhaba Çağrı. Şey diyecektim ben Bugün giydiğin sweat çok yakışmış da Bir daha giymesen olur mu?