Saat sabahın 7 siydi ve ben uyuyamıyordum!!! Hepsi o bilinmeyenin suçuydu ben ne güzel uyuyordum. Aklıma bi şüphe soktu geldiği gibi geri gitti.
Normalde okula hep geç giden ben, onun kimliğini öğrenebilmek için erken gitmek istiyordum! Benim gibi bir uykucu için bu çok büyük bir fedakarlık demekti. Ama sanırım yapacaktım. Çünkü sonuçta gizli sapığımın kim olduğunu öğrenmiş olacaktım.
Bir de şu hediye mevzusu vardı. Benim için ne bırakmış olabilirdi ki o çardağa? Bu konular aklımı çok fena kurcalıyordu.
Sonunda ani bir kararla ayağa dikildim. Evet okula gidecektim.
Dolaptan siyah bir kot pantolon ve kapşonlu bir sweat aldım. Sweatlere bayıldığımı söylemiş miydim hiç? Eh söylemiş oldum işte.
Üstümü değiştirip mutfağa gittim. Tabiiki bi şeyler atıştırmadan bu evden dışarı çıkamazdım çünkü sonuçta yemek yani nasıl ihmal edilebilir ki?
Sanırım kendime tost hazırlarken fazla ses çıkardım yoksa annemin hemen kapıda belirmesi tesadüf olamazdı.
Neşe dolu bir sesle "Günaydın Hürrem Sultan sabahı şeriflerin hayrolsun" dedim ona.
Veeee işte beklediğim tepki. Ağzı bir karış açık kalmıştı. E normal tabi ilk defa oğlu, kendisi yarım saat kaldırmaya uğraşmadan kendi başına kalkmıştı. Hem de sabah yedide!
Hürrem anneciğimin ağzı yavaşça kapandı ve "Yok ben rüya görüyorum galiba uyandığımda böyle bir şey olmamış olacak" dedi ve kapıdan geldiği gibi geri gitti.
Ben de bi kahkaha patlattım tabii komik sonuçta. Neyse işte annem gitti yattı ben de okula gitmek üzere evden çıktım. Zaten okul ve ev arasında 5 dakika ya vardı ya yoktu. Ailem sırf benim için okula yakın bir ev tutmuşlardı. Ne kadar mükemmel bir aile değil mi? Ahh duygulandım yine.
Kulaklığım kulağımda telefon elimde okula vardım. Tabiiki önce gidip çardaktaki hediyeme bakacaktım.
Vee çardağa vardım. Küçük bir hediye paketi duruyordu. Alıp açtım içini ve gördüğüm şey çok güzeldi. Birbirine dolanmış iki ip: Biri siyah biri haki yeşil.
Tamam en sevdiğim iki rengi nerden bildiğini sorgulamayacaktım. Sonuçta tüm sweatlerim haki yeşil, tüm pantolonlarım da siyahtı. Arkadaşlarım her ne kadar başka renkler de giymem konusunda ısrar etse de vazgeçemiyordum işte.
Bilekliği takmıştım ama bunu karşılıksız bir şekilde yapmadım tabi. Sweatlerimden birini çardağa, onun tam bilekliği bıraktığı yere bıraktım. Gelip almasını söyleyecektim ama şimdi değil. Çünkü eğer söylersem burda olduğumu anlar ve onu görmeme izin vermezdi.
Üç kat basamağı çıktıktan sonra müzik salonunun önüne geldim. İçerden gitar sesleri geliyordu. Evet sanırım sapığımla yüzleşme zamanım gelmişti.
Usulca kapıyı açtım ve etrafa göz gezdirdim. Ve gördüğüm şeyle resmen yıkıldım. Ses hoparlörden geliyordu ve içerde kimse yoktu! Bu sefer bittin oğlum sen. Resmen beni bir hiç uğruna bu saatte okula getirtmişti. Benim adım da Çağrı'ysa benbunun hesabını sorardım. Ama o zamana kadar sıramın üstünde uyuyabilirdim tabiki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MON AMOUR //boyxboy//texting
General FictionTherealhac: Merhaba Çağrı. Şey diyecektim ben Bugün giydiğin sweat çok yakışmış da Bir daha giymesen olur mu?