Milletin gözüne mutluyuz süsünü vermek için gittiğimiz balayından dönüş yolundaydık. İkimiz içinde fazlasıyla sessiz bir balayı olmuştu. Ben susmuştum. O konuşmak istese de onun bu girişimlerini hep engellemiştim. Bir müddet sonra o da benimle konuşma çabalarından vazgeçmişti.
Elimizde valizimizle evin önüne geldiğimizde ayaklarım geri geri gidiyordu. Biliyordum ki, bu eve girdiğimde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Yusuf elindeki valizi yorgunca kapıya fırlatırken gerçekten de yüzü solgun görünüyordu. Hasta mı olmuştu yoksa yol yorgunluğumu? Yoksa gribimi ona mı bulaştırmıştım? Kapıyı bezgince çaldığında annesi Fatma Hanım kapıyı hızla açarak oğlunun boynuna kollarını sardı.
''Hoş geldin oğlum.'' deyip anne oğul bir haftalık özlemini giderdikten sonra Fatma Hanım geri çekilerek bana baktı. Bakışlarıyla tüm nefretini üstüme gönderdi. Oğluna ayıp olmasın diye nezaketen bana bakarak ''Sen de hoş geldin.'' diyerek geçmemiz için geri çekildi. İçeriye adım attığımda gözlerim doldu. Buraya arkadaşımın evi diye girerken şimdi gelin olarak gelmiştim. Bakışlarım salonun içinde hüzünle gezinirken kapıdan Melike göründü. Abisinin boynuna atlarken o da bu kısacık sürede onu çok özlediğine dair birçok cümleler kurdu. Abisinin yanında bana yandan bir bakış atarken nefretini iliklerime kadar hissediyordum. Bunları hak edecek ne yapmıştım acaba? Can dostum dediğim arkadaşım kanlı bıçaklı düşmanım olmuştu. Ve ben bakışlarıyla bile beni yakan ikiliyle bir müddet aynı evi paylaşacaktım. Yusuf'un babası Vural Bey'in elinden öpmüştüm. Bir onun yanında kendim rahat hissediyordum zaten.
Yusuf rahat etmem için elinden geleni yapsa da diken üstünde duruşum bir türlü geçmedi. Daha sonra hiç duymayı istemediğim o cümleyi duydum.
''Ben odama gidiyorum, çok yorgunum. Yarın iş başı yapıyorum.'' dediğinde gözlerim irileşti. Bana düşman olan annesi ve kardeşiyle beni yalnız bırakmıştı. Babası Vural Bey de erkenden uyumuştu zaten. 'Gitme' diye koluna yapışasım olsa da bunu yapmadım. Zorlukla kendime hakim oldum. Annesi kollarını kavuşturarak sordu.
''Nasıldı balayınız?'' diye iğneleyici ses tonuna eşlik nefretle bakan gözlerle de beni süzüyordu. Yutkundum. Ellerimle gerginlikle oynarken başımı halıdan kaldırıp gözlerinin içine baktım.
'İ-İyiydi.'' demekle yetinmek istedim. Ama annesi bu konuyu kurcalayacak gibi duruyordu. Tahmin ettiğimin doğru çıkması kısa sürdü. Her ne kadar evliliğimizi onaylamasalar da gerçekten evli olduğumuzu düşünmeye başladıklarını anladım. Çünkü gerçekten bir balayı yaptığımızı düşünüyorlardı. Oysaki biz Yusuf'la iki arkadaş gibi Antalya'yı gezmiştik. Baş başa kalmamaya özen göstermiş otel odasında kalmamayı tercih etmiştik. Genelde otelin lobisinde kalabalık yerlerde oturmuştuk. Aramızda onların sandığı gibi hiçbir tensel çekim olmamıştı. Sadece aynı yatağı uyumak için paylaşmıştık. Çünkü buraya geldiğimizde de aynı odada kalmaya devam edecektik. Otelde olmasa bile evde kaçışım olmayacaktı.
Fatma Hanım'ın kötü bakışları karnımı bulunca bakışlarını göbeğimden çekmeden iğrenircesine konuştu.
''Sakın hamile kalayım deme? Sevginin olmadığı evlilikte ona yazık olur.''
Kurduğu cümleyle boğazıma bir yumru oturdu. Karnımı işaret ediş tarzını, kurduğu cümleyi hayatımın sonuna kadar asla unutmayacaktım. Az önce savaş oklarını çıkartmıştı ama merak etmesin zaten böyle bir durumun olması imkânsızdı.
''Merak etmeyin böyle bir durumla sizi zor durumda bırakmayacağım.'' dediğimde hüzünlü gözlerim Melike'yi buldu. Ellerini kollarının altında bilmiş bir edayla kavuşturmuş meydan okur bir şekilde bana bakıyordu.
''Bu evliliğe fazla alışma Arzu. Abim sırf sana acıdığı için seninle evlendi ama kısa sürer.'' dediğinde daha ilk günden laflarıyla beni yaralamaları ağırıma gitmişti. Biliyordum, kolay zamanların beni beklemediğini ama bu hızlı bir giriş olmuştu. En acısı da dostum dediğim arkadaşımın değişen hal ve tavırlarıydı. Abisini mi paylaşamıyordu benimle. Bir cehennem bitmiş bir başka cehenneme geçiş yapmış gibiydim. En azından ailemin yanında sevilip sayıldığımı hissediyordum ama burada kendimi fazlalık gibi hissediyordum ki hissettiriyorlardı. Böyle ailelerin hâlâ var olduğuna inanamıyordum. Sanki kendisine küfür etmiştim, bu kadar kinlenecek ne yapmıştım. Elbet oğlunun iyiliğini isteyebilirdi ama bu durumu benden çıkarması hiç normal değildi. Yusuf ailesinin bana tavır aldığının farkındaydı bu hallerini görse kim bilir ne yapardı? Gerçekten merak ediyordum. Bu ailesini koruyan, ailesine değer veren adamın sözde eşi olacak kadınla annesi hatta kardeşiyle anlaşamaması üzerine ne tepki verecekti?
''Git kocana bak. Hasta gibi duruyordu. Kendi hastalığını ona mı bulaştırdın?'' diye sorduğunda dilimi ısırdım. Sırf Yusuf'un ailesi olduğu için sırf onu doğurup annelik ettiği için susmaya çalıştım. En önemlisi de büyüğümdü. Saygısızlık çerçevesine girmemek için sabır diledim. Ne kadar dayanabilirdim orası meçhuldu. Patlama noktama ne kadar süre sonra ulaşacaklardı.
İçimden sabır çekerek Yusuf'un odasını tıklatıp içeri girdim. Düğünden önce buraya iki kişilik büyük bir yatak almışlardı. Hatta bu odayı baştan sona yenileyip yatak odası takımı almışlardı. Hiçbir şeye karışmamıştım. Yusuf bir öneride bulunmam için çok uğraşsa da renk tonundan tut yatak odası takımına kadar her şeyi Yusuf'un annesi seçmişti. Kafamı araladığım kapıdan içeri sokarak ''Gelebilir miyim?'' diye sordum. Uyumamış sadece yatağa uzanmıştı. Başını sallayıp ''Sorman hata. İstediğin gibi girip çıkabilirsin burası senin de odan.'' dediğinde içeri girdim. Bu evin benim de evim olduğuna alıştırmaya çalışsa da ben bunu hiçbir zaman kabul etmeyecektim. Ona ait olan hiçbir şey bana ait değildi ve olmayacaktı. Aradan seneler de geçse bu fikrim hiçbir zaman değişmeyecekti.
''Hasta mısın?'' diye sorduğumda yüzünü buruşturarak yattığı yerden doğruldu. Başını yatağın başlığına yasladığında beline destek oldu. Anladığım kadarıyla beli ağrıyordu.
''Sanırım.'' dediğinde hızla yanına arşınlandım. Başına geldiğimde elimi hızla alnına koydum. Ateşi yoktu şükür.
''Uzun yolculuk yaptım ya belim ağrıdı.'' dediğinde inanmıyormuşum gibi ona baktım. Sadece belinin ağrımadığına emindim. Sesi de değişmişti.
''Yarın işe başlama.'' dediğimde kaşının birini kaldırdı. 'Sen hayırdır.' der gibiydi. Ona bu cümleyi kurmaya hakkım yoktu, biliyordum.
''İyiyim ben.'' dediğinde sıkıntıyla valizime gidip birkaç parça kıyafetimi alarak dışarıya gittim. Elimde kıyafetlerle banyo yolunu tutuyordum. Bunu ev halkı görse anlamlandıramazdı muhtemelen. Ama umursamadım. Banyoda üstümü değiştirip tekrar odaya döndüğümde çekinikçe yatağa uzandım. Başımdaki anahtardan ışığı söndürdüğümde sırtımı Yusuf' a dönerek gözlerimi kapattım. Nedense onunla pek konuşmak istemiyordum. Bu zulüm ne kadar kısa sürerse o kadar iyiydi.
''İyi geceler.'' dediğinde ''İyi geceler.'' diye gözlerim kapalı mırıldandım. Sonra aklıma gelenlerle gözümü hızla aralayarak ona döndüm.
''Sen iş için şehir dışına ne zaman çıkacaksın?'' diye sorduğumda soluğumu tutarak bekledim.
''Bir ay sonra inşallah.'' dediğinde zorlukla yutkundum. Beni ailesiyle bu evde yalnız bırakıp göreve gidecekti. Üstelik annesi ve Melike gibi bir faktör varken. Yusuf'un yokluğunda hazır meydanı bulmuşken iyice bana saracaklardı bu sebepler aklıma gelince istemsizce yüzüm asıldı.
''Bir sorun mu var?'' diye sorduğunda ''Yok.'' dedim. Gidişi birkaç ay sürecekti. Sırtımı tekrar ona dönerek uyumaya çalıştım.
''Annemle anlaşamadığınızın farkındayım ama için rahat olsun. Ben yokken de ben varken de sana zarar vermezler. Onlar sadece sana kızgınlar. Yoksa seni seviyorlar er ya da geç eskisi gibi olacaksınız.'' dediğinde sinirle ona döndüm tekrar.
''Sen ne anlıyorsun ki benim yaşadıklarımdan? Senin için hava hoş tabii. Ayrıca bana niye kızgınlar, ben suçsuzum. Tüm suç senin. Bunu sen de ben de çok iyi biliyoruz.'' dediğimde dişlerini sıktı. Onu suçlamamdan hoşlanmamıştı ama doğrusu buydu. Ben mi demiştim gel beni ulu orta yerde öp de evlenmek zorunda kalalım diye. Tüm suç onundu.
''Biraz alttan alamaz mısın? Sabret. Görevden döndüğümde ayrı eve geçeceğiz.'' dediğinde tüm sorunun ailesiyle birlikte yaşayıp yaşamam olduğunu anlayamıyordum.
''Gerçekten gözündeki tek sorun bu mu? Sen sevmediğin biriyle evlisin şu an ve en kötüsü de....'' Cümlemi tamamlamama izin vermemişti.
''Bu benim sorunum olmalı senin değil. Merak etme her şey düzene girecek.'' dediğinde bu kadar sakin kalmasına sinir oluyordum. Ama ne dersem deyim uzlaşamayacağımızın farkına vardım. Bir ay sonrası için beni nelerin beklediğinden habersiz sırtımı ona dönüp gözlerimi huzursuz bir uyku için kapatmıştım. Aklımda dolaşan sorular eşliğinde.....
Hayırlı ramazanlar. Güzel yorumlarınızı bekliyorum. Bundan sonraki bölüm biraz geç gelecek çünkü şu aralar fazlasıyla yoğunum ve vizelerim başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇÜSTÜ AŞK (TAMAMLANDI)
Literatura FemininaHayatın, tüm suçlamalarına karşı suskunluğumu ilan etmişken bir müddet sonra suskunluğum dile gelmişti. Istırabın kollarında cayır cayır yanarken her şeyden habersiz ilerlediğim bu yolun sonunda gül bahçesiyle karşılaşacak mıydım? Başlangıç Tarihi :...