İşten geldiğimden beri gözüm yollardaydı. Yusuf bir türlü gelememişti. Ondan hiçbir türlü haber alamıyorken içimdeki sıkıntı saniyeler geçtikçe büyüyordu. Ayaklarımın altında oynayan kızım Güneş'in yanına eğilerek onu izlemeye başladığımda az da olsa gönlüm ferahlamıştı. Çocuklarım en azından beni sakinleştirmeyi başarıyordu. Yerde Güneş'le birlikte oynarken anahtar sesiyle kapıya koştum. Yusuf, ayakkabılarını çıkartarak içeriye girdiğinde boynuna atladım. Boynundan öpüp sıkıca sarılırken o da beni sarmaladı.
''Çok korktum.'' diye fısıldadığımda beni kendinden uzaklaştırarak gözlerime güven verircesine baktı. ''Korkma.'' diye kendinden emin bir şekilde konuşsa da korkuyordum işte. Mesleği gereği hep can tehlikesi vardı, ona ulaşamadığım zamanlar yani bana birkaç saat içinde geri dönüş yapmadığında korkudan deliye dönüyordum. Varlığını hissettirmek istercesine sırtımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalışırken ''Buradayım.'' diye fısıldıyordu ama ses tonundan da anlamıştım. Yorulmuştu belki de korktuğum şey az kalsın başına geliyordu. Zor bir gün geçirdiği belliydi ama sorsam anlatmazdı fakat denedim.
''Kötü bir şey oldu değil mi? Sen çatışmaya gittin?'' diye sorarcasına konuştuğumda tam tahmin ettiğim gibi beni geçiştirmeye çalıştı.
''Düşünme sen bunları. Bak buradayım, sizinleyim.'' dese de ikna olmuyordum. Kaç defa işi bırakması gerektiğini söylesem de damarlarında aksiyon dolu olan, macera tutkunu eşim bunu reddetmişti. Ama her gün bana bu korkuyu yaşattığına değmiyordu. Başka iş bulabilirdi ama mesleğine bir başka sevdalıydı. Bu hayatta her şeyi bırakır ama mesleğini bırakmaz gibi görünüyordu. Yaptığım belki çok bencilceydi ama konu Yusuf olunca her konuyu abartıyordu. Gerisini düşünmeden, her olayın üstüne atlıyordu. Bizleri unutuyordu, onun bir ailesi olduğunu unutarak davranması beni korkutuyordu. Bazı suçlularla inatlaşıyordu, kendini de bizi de tehlikeye atıyordu, üstelik bunun mafyası da vardı ama neyseki bu konuda uzlaşmıştık. Artık bir olaya el atarken inatlaşmayacak, bizleri unutmayacaktı. O şartla ortak bir kanıya varmıştık. Bana söz vermişti. Sözünü tutacağını biliyordum.
Her meslek grubunun kendine göre bir zorluğu vardı elbet. Kimi meslek gruplarında vatan söz konusuyken, kimi meslek gruplarında sağlık, kimi meslek gruplarında adalet ve Yusuf'un mesleğinde de can güvenliği söz konusuydu.
Yusuf hemen kızlarının yanına giderek onlarla vakit geçirdikten sonra ellerini yüzlerini yıkayarak üstünü değiştirdi. Bakışları beni bulduğunda gözlerimi kaçırsam da o bana pürdikkat bakıyordu. Yanıma yaklaşarak çenemden tutup başımı kaldırdı.
''Yapma şöyle. Böyle yaptıkça üzülüyorum.'' dediğinde gözümden akan bir damla yaşa engel olamadım. Neydi şimdi bu? Gözyaşımı elimin tersiyle silerek gülümsedim.
''Yemek yer misin?'' diye sorduğumda konuyu geçiştirmeme sinirlense de susmayı tercih etti. Sofrayı hazırladığımda ben de onun yanına oturdum. Sessizce yemeğini yerken ben de masa örtüsünün bir kenarını gerginlikle kıvırıyordum. Titrek bir nefes bıraktığımda sandalyesinde dikleşerek masa örtüsüyle oynayan elime uzandı.
''Arzu?'' diyen Yusuf'a bakışlarımı çevirdiğimde kendime engel olamayarak ağlamaya başladım. Yusuf sandalyesini bana yaklaştırarak başımın üstünden öptü.
''Biz seninle ne anlaşmıştık?'' dediğinde gülümseyerek ona döndüm.
''Tamam bir şey söylemedim.'' desem de Yusuf başını eğerek gözyaşlarımı teker teker parmak ucuyla sildi.
''Neden ağlıyorsun o zaman?'' diye sorduğunda zorlukla da olsa gülümsedim.
''Öyle içimden geldi.'' dediğimde bu söylediğime gerçekten gülmüştüm. Ama Yusuf gülmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇÜSTÜ AŞK (TAMAMLANDI)
ChickLitHayatın, tüm suçlamalarına karşı suskunluğumu ilan etmişken bir müddet sonra suskunluğum dile gelmişti. Istırabın kollarında cayır cayır yanarken her şeyden habersiz ilerlediğim bu yolun sonunda gül bahçesiyle karşılaşacak mıydım? Başlangıç Tarihi :...