SUÇÜSTÜ AŞK - 5

17.5K 819 129
                                    

İki gündür Melike de kalıyordum artık daha fazla burada kalmamam gerektiğini düşündüğüm için bugün evime geçiyordum. Bu iki gün ikimiz içinde fazla verimli geçmişti. Ders çalışmış, birbirimizi daha yakından tanımıştık. Sonunda eve geldiğimde derin bir nefes verdim. Başkomiserle yaşadıklarım mı yoksa adını koyamadığım hissettiklerim mi beni huzursuz etmişti, bilemiyordum. Babamın her geçen gün durumu ağırlaşıyordu. Annem kendi başına evi çekip çevirmeye çalışması beni boğuyordu. Elimden bir şey gelmemesine üzülüyordum. Sonunda dayanamayarak konuştum.

''Ben de çalışacağım. Hem okula gidip hem de çalışabilirim.'' dediğimde annemin kaşları arasındaki oyuk derinleşti. Duruşu dikleşti, bakışları kararlıydı. ''Buna izin vermem.'' dediğinde sıkıntıyla ofladım. ''Anne böyle olmuyor ama çok yoruluyorsun.'' dediğimde elini tehditkâr bir şekilde salladı. ''Sen okuyacaksın. Okuyup bizi bu hayattan kurtaracaksın. Kimseye boyun eğmeyeceksin.'' dediğinde üzüntüyle başımı salladım. Biliyordum annem buna izin vermezdi gizliden gizliye iş bulup yapabilirsem iyiydi. İnşallah her şey annemin dediği gibi olur okuyup iyi bir yere gelirdim umarım. Bu konuşma biraz kendime gelmemi sağladı. Silkelendim ve ders çalışmaya gittim. 

Günler böyle geçiyordu sınava çok az bir zaman kalmıştı. Bu süreçte deli gibi çalışıyor elimden geldiğini yapmaya çalışıyordum. Çalışmaktan Melike'yle az görüşür olmuştuk. Şimdi okul çıkışında günler sonra denk gelmiş yol boyu ilerliyorduk. Sınav stresimiz hakkında konuşurken sırtımdaki çantanın havalanmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Ağzımdan küçük bir çığlık firar ederken çantamı alan maskeli kişi koşarak yanımdan uzaklaştı. Melike ''İmdat. Yardım edin.'' diye bağırırken yanımızda duran otomobilden biri indi. 

''Melike ne oldu?'' diye panikle soran Yusuf Başkomiser olanları anlamak için bize bakıyordu. Ben ağzım açık öyle kalmışken Melike, abisinin koluna asılmış eliyle ileriyi işaret ediyordu.

''Arzu'nun çantasını çaldılar.'' dediğinde Yusuf hiç düşünmeden ''Atlayın arabaya.'' diye buyurdu. Şaşkınlıktan ne yapacağımızı bilemez halde araca bindik. Ben olanlar karşısında şaşkındım. Değerli bir eşyam yoktu. Yırtık bir cüzdan ve kimliğimden başka. Çantamı çalan hırsızın peşinden giderken aklım başına gelmiş onları durdurmaya çalışmıştım. ''Önemli bir şeyim yoktu. Peşinden gitmeyebiliriz.'' dediğimde Yusuf başkomiser dediklerimi duymamış gibi aracın gazını kökledi ve araba daha da hızlandı. Gözlerinde şimşekler çakıyor fazla öfkeli görünüyordu. Dişlerinin arasından '' Özelliklemi yapıyorsun bunları. Peşine belalıları mı taktın? Bu kadar da olmaz ki!''diye bana kızarken her zaman susmayı tercih eden dilim bu sefer ona haddini bildirdi. Bu adamın yanında bana ne oluyordu bilmiyorum ama sürekli ona karşı taaruza geçiyordum. Söylediklerim fazla yaralayıcı cümleler olsa da duymamayı tercih ederek konuştu.

''Gerçekten bu işte bir parmağın yoksa, paratoner gibi her şeyi üstüne çekmeyi nasıl başarıyorsun merak ediyorum doğrusu. Bu özel bir yetenek gerektirir.'' dediğinde dişlerimi sıkma sırası bendeydi. Tam ona cevap vermek üzereyken araba ani bir frenle durdu. Öne doğru savrulmaktan son anda kurtulan bedenim içeriye giren soğukla kendine geldi. Yusuf, dışarıya çıkmış adamın peşindeydi. Biz de araçtan dışarı çıktığımızda gördüğüm görsel harikaydı. Kendimi Amerikan filmlerinde gibi hissetmiştim. Yusuf Başkomiser çevik hareketlerle öne atılmış adamın bileğinden çevirip kelepçeyi geçirmişti. Görüntü filmlere taş çıkartacak cinstendi. Fazla karizmatik hareketlerdi bunlar. Öne çıkan kasları beni gerçek dünyadan soyutlarken onun sesiyle kendime geldim.

''Çantanda eksik bir şey var mı?'' diye kontrol etmem için bana uzattığında şaşkınca elindeki çantaya baktım. Bana ne oluyordu böyle? Bu düşünceler ne kadar utanç vericiydi. Düşüncelerimden habersiz bana merakla bakan adamın elindeki çantayı elime alıp içine baktım. Yanaklarım kızarmış, al al olmuştu. Elimi yüzümde yelpaze gibi sallarken ''Eksik yok.'' dedim. Suçluyu arabaya bindirirken telefonuyla da birilerini arıyordu.

''Ekipten birini yollayın.'' dedi tek nefesle. Sonra bana döndü. ''Seninde ifade vermen gerekiyor.'' dediğinde ayaklarımı yere vurup debelenmemek için kendimi zor tuttum. Benim bakışlarımdaki değişikliği fark ettiğinde ''Tamam, uygun bir zamanda da gidebilirsin.'' dediğinde rahat bir nefes verdim. Şimdi kendimi karakola gitmeye hiç hazır hissetmiyordum. Şu son bir yılda ne kadar çok karakola gider olmuştum. Gelen ekip aracına hırsızı teslim ederken olayı kısa bir özet geçip bana döndü. ''Arzu Hanım en kısa sürede gelecektir.'' diye benden teyit istercesine baktığında başımı salladım. Onun bu anlayışlı haline minnet duydum. 

Polis arabası yanımızdan uzaklaşırken arkasından puslu gözlerle baktım. Bu yaşadıklarım artık fazla gelmeye başlamıştı. Omzumda hissettiğim elle Melike'ye gülümsedim. ''Arzu iyi misin?''diye sorduğunda abisinin gözleri bana tuhaf bir şekilde bakıyordu. Görmek istemediğim bir bakıştı. Hem beni büyüleyecek, ayaklarımı yerden kesecek gibi ilgiyle bakıyordu. Hem de yanımdan kaçıp uzaklaşmak ister gibi de bir hali vardı. Anlamadım. Bakışları çok karmakarışıktı. Bakışlarımı kaçırdım hızla. ''İyiyim Melike.''

Abisi, ''Seni de güvenle evine teslim edelim.'' dediğinde itiraz ettim. ''Size yük oluyorum gerek yok. Evimiz yakın. Yürüme mesafesinde.'' dediğimde  ''Başına bir iş açmayacağına emin olmam gerekir.'' dedi. Ben sinirle dişlerimi sıktım. ''Ben de karakollara düşmekten haz almıyorum ayrıca senin yüzünü görmeye meraklı değilim.'' diye hırladım. Bu cümleyi kurmaya Melike'nin yanında nasıl cüret ettiğimi bilmiyordum. Panikle ve utançla Melike'ye döndüm. ''Özür dilerim.'' dediğimde Yusuf'un sesini duydum. Abi mi demeliydim. Benden fazlasıyla büyüktü. Kaç yaşındaydı acaba? Kaç aydır tanıyordum adamı ama hiç birbirimize hitap etmemiştik.  ''Bu özrü bana söylemeliydin Melike'ye değil.'' diye hoşnutsuz bir şekilde homurdandığında  Melike bilmiş bir tavırla bana gülümsedi. 

''Söylediklerinin hepsini abim hak etti.'' dedi abisine göz kırparken. İkili arasında bir şeyler dönüyordu. 

''Hadi geçin arabaya.'' dediğinde az önce sayıp sövdüğüm adamın arabasına bindim. Ona nasıl hitap edecektim? Evimin önüne geldiğimde Melike'yle arkada konuşmaya dalmıştık. Arabanın durduğundan bihaber sohbete dalmıştık. Sonra ortam sessizleşti bense çevreme bakındığımda çoktan evimizin önüne geldiğimizi gördüm. Şaşkınlıkla karışık bocalamamla Yusuf Başkomisere baktım. Araç ne kadar süredir durmuştu? Sadece bana bakıyordu. Kardeşiyle hummalı bir sohbet içerisindeydik o da dikiz aynasından öylece gözünü kırpmadan beni izliyordu. Yakalanmıştı....Her ne kadar gözlerimiz kesiştiğinde hızla kaçırsa da emindim. Araba yeni durmamıştı. Ev ile okul arası çok kısaydı bu kadar uzun süremezdi.

 Bakışlarını yana çevirerek ''Geldik.'' dedi.

''Teşekkür ederim......''dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Sonra ayıp olacağını düşündüğüm ama nedense aylardır dilimden çıkmamakla direnen kelimeyi söyledim. ''Teşekkür ederim Yusuf Abi.''

Başı hızla bana döndü. Doğru duyup duymadığını anlamak ister gibiydi duruşu. Gözleri alev alev yanıyordu. Bense dilimde zehir tadı bırakan kelimeyi ortaya bırakmış zoraki gülümsememle Melike'yle vedalaşıyordum. Araçtan indiğimde hızla kaçarcasına oradan uzaklaştım. Kalbim hızlanmıştı aklım ise bu olanlara bir anlam veremiyordu. Ne oluyordu bana böyle? Her şey olması gerektiği gibiydi. Başında söylemem gereken kelimeyi aylar sonra söylemiştim. Ağabey kelimesi hayatımı nasıl değiştirebilirdi ki? Sadece bir seslenme şekliydi nereden bilebilirdim ki bu kelimeden sonra hayatımın değişeceğini?.......

Bölüm sınırı çok yavas geçiyor :( Maalesef bu da benim yazma şevkimi azaltıyor. Dediğim gibi ve hep söyleyeceğim gibi sadece emeğimin karşılığını istiyorum. Bundan sonra sınır geçmeden bölüm gelmeyecektir!

Bölüm Sınırı: 7oy 40 yorum !!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Tüm hakları bana aittir. Çalınması, kopyalanması durumunda yasal işlem başlatılacaktır! (wtt2014)

SUÇÜSTÜ AŞK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin