Mahkeme günü gelip çatmıştı. Üzülmüyordum... Sonumuz belliydi zaten. Bunu bilerek evlenmiştim. Kimi kandırıyordum? Deli gibi de üzülüyordum işte. İçimdeki ateş alevlendikçe alevleniyordu. Biz çok farklı şartlar altında evlenmiş olabilirdik ama onu sevmiştim onun da beni sevdiğini ummuştum. Ama yaşadıklarım bana tüm acımasız gerçekleri yüzüme vurmuştu. Kandırılmıştım, aldatılmıştım. Bir daha ona güvenemezdim ki. Nasıl güvenirdim? Her şeyin yalan olduğunu bile bile nasıl güvenirdim. Hem artık onda da bir değerim kalmamıştı. Şu an o da beni yanlış biliyordu. O günden sonra Erdem'in bana yaklaşmalarını ise hep geri tepmiştim. Onunla mümkün olduğunca karşılaşmamaya, görüşmemeye çalışıyordum. Sebebini merak ediyordum aslında neden söylediğini ama artık hiçbir şey umurumda değildi. Şu an tek düşündüğüm kızımdı. Ona yoğunlaşmış, onunla bütünleşmiştim. Onu hayatımın merkezine koymuştum, çevremde dönen oyunlar hiçbiri umurumda değildim. Tek gerçeğim vardı o da karnımdaki bebeğimdi. Onca yalandan sonra tek gerçeğim kızımdı.
Yürüdüğüm yol azap gibi geçerken annem koluma girmiş benim her anımda yanımda olmuştu. Babam yürüyemediği için mahkemede yanımda olamasa da varlığı yeterdi. Yanımda olmasa da kalbinin benimle olduğunu biliyordum. Adliyenin önüne geldiğimizde derin bir nefes alarak başımı kaldırdım. Biliyordum ki buraya girdiğim an hayatım değişecekti. Duruşma salonun önüne geldiğimizde karşımda beliren aileyle sinirlerim zıpladı. Melike ve annesi kollarını göğsünde kavuşturmuş mutlulukla bana bakıyorlardı. Vural amca benden özür dileyen bir bakış atarak gözlerini kaçırdı. Pişman duruyordu. Bakışlarım istemsizce Yusuf'a kaydı. Bana bakıyordu öyle üzgün ve derin bakıyordu ki ilk defa onun duygularını bu kadar net okuyabilmiştim gözlerinden. İlk defa gözleri benimle öyle içli konuştu ki o gözlere baktıkça çekildim ve kayboldum. Gözlerimi hızla kaçırarak sırtımı duvara yasladım. Derin bir nefes alarak gözlerimi duruşma salonunun kapısına diktim.
''Kızım duvara sırtını yaslama soğuk, üşütürsün.'' diyen annemin sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Omuz silktim. Pürüzlü çıkan sesimle ''İyiyim böyle.'' dedim. Sonra kaçamak bakışlarım tekrar Yusuf'un ağına çekildi. 'Yalan olduğunu söyleyip beni inandırsaydı ne olurdu?' Ama hiçbir şey yalan olamayacak kadar gerçekti.
Birbirimize verdiğimiz sözler unutulmuş, tutamayacak kadar birbirimize yabancı olmuştuk. Sanki bir zaman aynı evi paylaşmış, aynı yastığa baş koymamış gibi birbirimize soğuk ve yabancıydık.
Gözlerinin içine bakıp kalmıştım. Kapı aralanıp ismimiz koridorda yankılanınca ikimiz de dalgın gözlerle kapıya baktık. Biliyorduk ki bu kapıdan içeriye girdiğimizde ikimiz iki yabancıdan ibaret olacaktık. Bakışlarımı hızla ondan çekerek açık kapıdan içeri girdim. Yusuf arkamdan girip girmemek arasında kararsız kalmış gibi ikilemdeydi. O da salona geçip yerini aldığında bakışlarımı onunla buluşturmamaya özen göstererek kendimi toparlamaya çalıştım. Hiçbir şekilde ona dönmedim, açıklamamı yapıp, savunmamı da verdiğim de mahkeme sonuçlandırıldı. Bitmişti işte her şey. Hakim tokmağını vurduğunda artık aramızda ne manevi ne resmi bir bağ kalmamıştı. İkimiz de anlaşmalı olarak boşanmıştık. Artık Arzu Gümüş olmuştum. Yusuf'la kısa bir an bakışlarımız kesiştiğinde hızla çıkışa ilerledim. Annem yanıma gelmiş bana bakarken ''Kızım yavaş ol biraz.'' dedi. Yaşadıklarımın ağırlığı, ona olan öfkem beni dört duvar arasında sıkıştırmıştı. Nefes almak için hızlanmış ve bahçeye çıkmıştım. Bitmişti işte. Mahkeme çıkışı Fatma Hanım ve Melike'nin yüzlerinde güller açıyordu. Yusuf'a ise bakmaya cesaret edememiştim. Bakışlarında göreceklerimden korkuyordum. Bu sebeple ona bakamadım.
Kırgın bir o kadar da yorgun ve üzgündüm. Kalbim yangın yeriydi. Bedenim sancıyla kasılıyordu. Bu yaşadıklarım nefesimi daraltıyor beni hüzün ve pişmanlıklar denizinde boğuyordu. Gözlerim puslanmış ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Derin bir nefes içime çektim. Gözlerimi kapattım ve tüm havayı çektim. Bebeğimle attığım bu yeni hayatın başlangıcı bizi neyle sonuçlandıracaktı. Yusuf'tan bir o kadar nefret ederken bir o kadar da hâlâ bana yaşattıklarına rağmen onu seviyordum. İşte sırf bu yüzden hâlâ kalbimde ondan bir his taşıdığım için de kendimden nefret ediyordum. Aklım ve kalbim benimle çatışıyordu. Kalbim bana ihanet edip onu özlüyor ve nefret ediyordu. Ama mantığımı dinleyecektim. Beni sevmeyen bir adamla olmayacaktı. Ben aşkımdan ölsem de olmayacaktı. Ona artık asla güvenmiyordum ve güvenmeyecektim de. Sıkışan kalbime söz dinlemesi için ayar verdim ve yoluma devam ettim. Karşımdan gelen Yusuf ve ailesiyle adımlarım yavaşladı. Karşı karşıya geldik. Onun ailesi ve benim annem yanımızdan uzaklaşıp giderken biz ikimiz baş başa kaldık. Çevremizdeki her şey sustu. Araba sesleri, çevredeki insanların konuşması durmuş gibiydi. Saniyeler, dakikalar ilerlerken biz bu anda takılı kaldık. Bizim için zaman durmuştu. Bakışlarımı ondan kaçırarak omuzları üstünden arkasına baktım. Bir çocuk elindeki çöpü, çöp kutusuna atıyordu. Bir anne çocuğunun elinden sıkıca tutmuş ilerliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUÇÜSTÜ AŞK (TAMAMLANDI)
ChickLitHayatın, tüm suçlamalarına karşı suskunluğumu ilan etmişken bir müddet sonra suskunluğum dile gelmişti. Istırabın kollarında cayır cayır yanarken her şeyden habersiz ilerlediğim bu yolun sonunda gül bahçesiyle karşılaşacak mıydım? Başlangıç Tarihi :...