Odaya girer girmez kapıyı sert diyebileceğim bir şekilde kapattı. O an korksamda belli etmedim. Sessizce onu dinledim. "Neden beni dinlemiyorsun? Evden çıkmamanı söylemiştim."
"Beni kışkırtıp buraya gelmemi sağlayan sensin. Neden bu kadar sinirlendin ki? Hiçbir yere uğramadan buraya geldik. Eğer beni odana götürürken etrafı kolaçan etmeseydin Pusat'ın sıradan bir müvekkili gibiydim. Hem sende biliyorsun, beni sonsuza kadar saklayamazsın, bir gün fark edileceğimi biliyorsun."
Başını salladı. "Kararlarına karşı durmak istemezdim ama farkındaysan ben bir avukat değil, cumhuriyet savcıyım. Eğer evimde yaşadığını öğrenirlerse senin üzerinden beni tehdit etmeye başlarlar. Ve evet, seni fark edeceklerini biliyorun ama ne kadar geç öğrenirlerse o kadar iyi. Bunu sende çok iyi biliyorsun Afra Şaşmaz." Saatine bakıp konuşmama izin vermeden devam etti. "Seninle tartışacak zamanım yok. Bu konuyu sonra konuşacağız Ufaklık. Davaya geç kalacağım." Dedi ve üstümü süzüp ceketini bana uzatarak devam etti. "Burada böyle gezinme. Ben gelene kadar uslu uslu burada otur. Dışarı çıkma."
Bir elindeki cekete bir ona baktım. O ise vakit kaybetmeden ceketi üstüme geçirmeme yardım edip düğmelerini ilikledi. 1.75 boyuma rağmen ceket bana elbise gibi olmuştu. Bu adam en az 1.90 olmalıydı. Ceketin kollarından elimi çıkarıp kollarını sıvadım. Yağız 'oldu' dercesine başını salladı. İşaret parmağını uyarırcasına salladı ve bir kez daha ikaz etti. "Odadan çıkmak yok."
Başımı salladım. Birkaç dosyayı alıp odadan çıktı. Koca odada, ödül ve diploma dolu camdan bir dolap, kahverengi büyük bir masa, birkaç dosya dolabı, bir bitki ve duvarları süsleyen sade ve adaleti simgeleyen 3 tane tablo vardı.
Masaya ilerleyip savcının koltuğuna oturdum. Dönen koltukları çok severim.
Küçükken babamın dönen koltuğuna oturup dururdum. Eskiyi hatırlamak için gözlerimi yumdum. Gözlerimi kapattığım an beynimde yankılanan silah sesiyle gözümden bir yaş akarken gözlerimi açıp toparlandım.
Sakin ol Afra.
Hatıralar sadece acı verir.
Hüzün dolu bir soluk verip dolan gözlerimin akmasını engellemek için gözlerimi tavana diktim.. kendimi toparlayıp başımı eğdiğimde ise masanın üzerinde açık bir şekilde duran dosya dikkatimi çekti. Göz ucuyla dosyaya baktım.
'Barkın Korkmaz'
Adam kumral, yeşil gözlü, esmer gayet yakışıklı bir adamdı. "Hiç de katil tipi yok. Suçu ne ki?"
'Adam yaralama, tehdit, belgede sahtecilik'
Yuh! Vazgeçtim bu işin tiple alakası yok. Adam bu kadar suç işleyip nasıl serbest ya?
Kapının aniden açılmasıyla refleks olarak başımı kaldırdım. Sarışın mavi gözlü beyaz tenli bir kadın içeri girdi.
"Yağız, ben-"
Beni görmesiyle sinirleri tavan yaptı. Sesini yükseltti. "Sen kimsin ve o koltukta ne işin var?" Diyerek kaşlarını çattı.
"Bu sizi ilgilendirir mi?" Tepkisine sinirlenip omuz silktim. "Koltuğun sahibi olmadığınıza göre hesap soramazsınız." Dedim, ona cevap verme gereği duymadan.
Kadın "Bu ne terbiyesizlik. Bir savcının odasına o yokken girip üste çıkanı da ilk defa gördüm. Güvenliğe de bu açıklamayı yap o halde." Dedi ve sesini yükseltip "Güvenlik!" Diye bağırdı.
Sorun yaşamak istemediğim için olayı kapatmaya çalıştım. "Buraya gizlice girmedim. Savcıyla beraber geldim."
Hafifçe güldü. "Boşuna yalan uydurma. Yağız şu an davada."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVCIM (TAMAMLANDI)
Romance-WattpadRomanceTR "Romantizm ve Komedinin Ortak Durağı" adlı okuma listesinde!- *** Her şey bir ölümle başlamıştı ve bildiğim bir şey varsa yıkıcı ölümler bizi sarsmaya devam edecekti. Belki de atlatırım diye düşünürdüm her zaman. Unutmaya her çalış...