Serseri Mayın

3.4K 295 162
                                    

"Cümleten selamlar."diye içeri giriş yaptı esmer oğlan.
Hoyratça gezinen misket limonu iri yeşiller taze avın kokusunu almaktan mütevellit iyiden iyiye coşkundu bugün.

Elindeki kurdeleyle ve makasla açılışı yapmak üzere dikiliyordu şimdilerde. Yarinin dudağından zorla çıkacak o "Evet." kelimesi çıkmadan açılışı yapacak,vahşete az daha tat katacaktı.
Alaca'nın kızılı için kana bürünmedik gönül koymayacaktı.

Zira bu sefer bir sözü eri olarak yerine getirmenin görevi yoktu üzerine. Bu düğünü engelleme nedeni bir yemin ve gizli bir sözleşme değildi iki dudak arasından çıkmış.
Bu sefer ki husumet şahsiydi.
Gönlündeki yanardağın patlayan lavlarının verdiği yetkiyle taş üzerinde taş koymadan kendine alacaktı kızılını.

Salaş bir balıkçıydı Çengelköy'de.
Mekan şüphesiz cep dolgunluğu ile değil gönül dargınlığı ile doluyordu. Ayyaşı,zengini fark etmeksizin oturup kadehleri yarin saçına okşarcasına okşuyordu.

Şişenin dibini yarin dudağı saymamak için Tekinsiz'in adımları yankılandı denizin kokusu ve yosunların rüzgarıyla esen akşam karanlığında. Taş dizaynlı mekanın dış kısmına dalgalar vururken gözlerini biraz daha dikti hedefine Tekinsiz.

"Lan uzun."dedi arkadaki iri yarı Bülent'e.
"Cıvıldayarak ötüver bakeyim bana. Biletim bu mu?"

Bülent iri mavileriyle sol köşedeki iki adamı işaretlerken Tekinsiz her zamanki suskun ve puslu tekin olmayan gülüşünü yerleştirdi suratına. Omzuna attığı hırkayı savura savura sol köşedeki masanın hemen dibine otururken avına biraz daha göz gezdirdi.

Tadı damağında kalmalık cümbüşün palyaçosu buydu işte.
Düğünü sirk şölenine çevirirken palyaço olarak kendini öne çıkarmayacak kadar tedarikli ve usta bir eli uzundu Tekinsiz. Piyonlar varken şahın ne işi vardı cephede.

Piyonları öne sürecekti en arkada keyfine bakarken öldürücü darbesini beklemek üzere işe koyulacaktı esmer.
Sevdasını kendine saklayıp denizlerin dibine saklarken....

Derin bir iç çekip seslice "Offf." etti Tekin.
Hemen yan masada kederle başını öne eğen sarışın adamın onu duymasını umarak.

Bilmem kaçıncı şisesindeki adam efkarla yenisini doldururken bilinci iyiden iyiye bulanmış,elleri titrekçe duruyordu masada.
Tekin garsona el edip sırıtırken Bülent gergince süzdü ortamı.

Masadaki esmer genç iyiden iyiye dağıtan sarışını teselli ediyorken Tekin sinsice bakınıp derin bir nefes daha verdi.
"Sek rakı adamdır Bülbül'üm. Bak milletin kardeşine,nasıl bakıyorlar gül gibi ısmarla mezemi,rakımı..."

"Ulan hırsız herif."dedi Bülent alayla sırıtırken.
"Sen kardeşim değilsin."

"Eniştenim lan ben de."dedi Tekin göz kırpıp.

"Ulan öyle diyince komik oluyor şimdi."dedi Bülent söylenerek.
"Haydari bol söylüyorum."

"Söyle anacım söyle."dedi Tekin Bülent 'in ellerine nazikçe pat pat yapıp.
"Doyur enişteni,gerdek gecem bu gece. Kuvvetlendir beni."

"Lan pezevenk."dedi Bülent hırsla.
"Terbiyesizlik etme."

"Burnumda tütüyor burnumda." dedi Tekin iniltiyle.
"Bu gece o gece,bundan sonra her gece..."

"Elimizde patlamasa bari."diye mırıldandı Bülent gergince.
"Kızı da tek bıraktık evde..."

Yan masadaki sarışın kirli sakallarını ovuşturup burnunu çekti sessizce. İniltili bir hıçkırıkla masaya vurdu yumruğunu.
Kulaklarına dek kızaran sarışına iştahla bakındı Tekin.

Çalıntı(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin