Baskın

1.9K 177 45
                                    

Tekin her zaman olduğu gibiydi.
En sevdiği kimliğini giymişti bugün.
Geçmiş için hesap sormak üzere her daim hazır bekleyen o ufak sıska oğlanın yaralarında bulduğu kendi çocukluğu gibi giyinmişti Tekinsiz kimliğini.
Yakası bağrı açık düğmeleri savruk gömlek kırışacak mı kaygısı olmadan katlanmıştı dirseğe değin.
Boynunu süsleyen ve çikolata rengi teninde güneş gibi parlayan altın zincirle birlikte savrula savrula adımladı.

Misket limonu yeşiller oldukça aç bir ifadeyle bakıyordu.
Misket limonu yeşiller oldukça hararetliydi.
Tekinsiz hesap sormak istiyordu.
Ve bu yalnızca Doğan denen henüz ufacık yaşında vücudunda çeşitli işkence izleri olan çocuk için de değildi.

Çocuk olmuş ama başı okşanmamış her çocuk gibiydi.
Tek isteği onaylanmak ve takdir görmek arzusuyken bir böcek gibi bir fazlalık gibi ezilip geçilenlerin kinini taşıyordu içinde.
Ve misket limonu yeşili gözler haricinde nice alaca renkte bulunan her kırgınlık için canı bela istiyordu.

Eline doladığı tespihi de cebinde gezen falçatası da bunun için bekliyordu.
Hesabı sorulmamış ve sorulmamak üzere kapanmış tüm yaralar için hazırdı.

Elbette tüm kimliksizlerin ve kendine bir yer edinmeye çalışan sokaktaki gölgeler için.
En az kendi çocukluğu kadar öfkeliydi dünyaya.

Mekanın içine adımlarken keyifsizce süzdü.

Bir depoydu.
Eski bir dükkan yahut atölyeydi.
İçinde derme çatma bir soba ısıtıyordu geceyi lakin beton parkelerde yalıtım yoktu.
Battaniye serili ve gazete kağıdı döşeli soğuk beton üzerinde karton serili çocuklarla dolu bir odada gözünün seğirdiğini hissediyor olsa da sessizce yutkundu.

"Selamınnnnaleykümmmmm!"diye seslendi içerideki saçı sakalı birbirine karışan at hırsızı tipli adamlara.
Ve ona korkuyla bakınan diğer tüm kendine benzer kaderle yoğrulmuş çocuklara.

"Aleykümselam."dedi adam tek kaşını havaya kaldırıp.
"Hayırdır bilader."

"Hayır hayır bilader."dedi Tekin ufak çocukların sobaya uzanan ve ısınmaya çalışan ellerine bakıp tebessüm ederken.
"Bir arkadaş sizi bana önerdi."

"Kimsin? Kim yolladı."diye mırıldandı adam çocuklara göz kaş işareti yaparken.

"Duyduğuma göre..."dedi Tekin adamı süzüp.
"İhtiyaca göre çocuk işçi veriyormuşsun. Sanayiye eleman lazım düşük yevmiyeli."

Adam şüpheyle Tekin'e baksa da Tekin adım adım belaydı.
Serseri olduğu her halinden belli yakası bağrı ,altın zinciri.
Façalı kaşı ve elinde tespihi.
Cümle kurarken "mahalle jargon" halinden çıkmayan sesi ve duruşu.

Bir sivil polis değildi.
Sıradan biri de değildi.
Belli ki her zaman olan tiplerden biriydi ve ucuz işçi arıyordu kendine.

"Anası babası var mı bunların?"dedi Tekin gözlerini süzüp.
"Sonra dava etmesinler bak beni çocuk işçi çalıştırıyor diye."

"Yok,piç bunlar."dedi adam umursamazca.
"Biz olmasak ölürler sokakta."

Ölürler ve kurtulurlar.

"Hırsızlıkları var mı?"dedi Tekin burun kıvırıp.
"Hiç sevmem çalanları. Kesin hırsızdır bunlar."

Ufak oğlanlardan birinin " hırsız" sözüyle gözleri suçlanırken titrek bir bakışla süzdü Tekin'i.
Ve kızların çoğu uzun güzel saçlarına veda etmişti.
Bitlenmesinler diye.
Güzelim saçları erkek gibi dızlak traş edilmişti.

Bir küçük kızdan saçlarını uzatma ve kurdelalar takma hakkını dahi alan felek ile ilgili Tekin'in çok acaip işkence ve sitemleri vardı lakin.
Ulu orta söylerse devran dönmezdi.

Çalıntı(bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin