Multimedya: Lena
Bölüm Şarkısı: Yeniden Sev (MaNga Cover)
4. Bölüm
Yine aynı rutin ve sıkıcı ilerleyen sabahlardan birine gözlerim şiş, yüzüm beş karış bir şekilde uyanmıştım. Bu durumu yaşamakta zorluk çekmiyordum çünkü iki gündür başımdan eksik olmayan bir durumdu. İki günden beri sürekli olarak başım ağrıyordu. Bunun nedeninin çok düşünmekten kaynaklı olduğunun farkındaydım ama düşünmeden edemiyordum. Asya ile olan o son konuşmamızdan sonra gururumu çiğneyerek bir kez daha yanına gitmiştim ancak yine aynı imalarda bulunup canımı sıkmaktan başka bir şey yapmamıştı.
"Akşama görüşürüz tatlım!"
"Görüşürüz anne."
Apartmanın önünde durmuş servisin gelmesini bekliyordum. Herkesin aksine can ata ata okula giderdim. Beren de öyleydi. Çünkü okula gitme amacımız bir başkaydı. Ben sürekli olarak Miraç'ı görmek istiyordum. Onu görebildiğim sınırlı yerlerden biri okuldu. Bunun için okul bana işkence gibi gelmiyordu. Okul, okulu güzelleştirenle güzeldi.
Kulaklığımın düğümünü çözmeyi başarabildiğimde serviste çalan ikinci şarkı yarılanma üzeriydi. Fazla zaman kaybetmeden kulaklığımı kulağıma taktım ve daha fazla Türkçe pop zehirlenmesine maruz kalmadım.
Kışın dondurucu soğukları daha yaşanmıyordu ama pek gecikmez, yakında o da gelirdi. Zaten hiçbir zaman tam yerinde olmayan moralim, şu sıralar biraz daha yerlerde sürünüyordu. Asya her zamanki Asya'lığını konuşturmaya devam ediyordu. İnatçı olması beni deli ediyordu. Geri zekalı, kaşar.
Asya'dan bir bok olmayacağını biliyor olmam, çok daha fazla üzülmeme sebep oluyordu. Onun Miraç'a olan ilgisini biliyordum ama onunki gelip geçici olan heveslerden ibaretti. Asya, onu hak etmiyordu!
Her zamanki gibi yarım saatlik okul yolculuğu yine çok sıradan bir şekilde geçmişti. Bugün diğer günlerden biraz daha fazla üzgündüm. Çünkü bugün okulun son günüydü. Hafta sonlarını çoğunluğa göre sevmiyordum. Tamam. Fazlasıyla dinleniyordum ama Miraç'ı göremeden geçirmiş olduğum hiçbir günden zevk alamıyordum ben.
Çantamı sırama bıraktıktan sonra, gözlerimi sınıfta gezdirdim. Çok fazla dolu değildi. Pencerenin altındaki kaloriferde ısınmak için duran Beren'i gördüğümde, yanına gitmem an meselesi oldu. Bana "Günaydın!" dediğinde, onunki kadar neşeli olmasa da ona karşılık verdim.
Öğleden sonra İngilizce dersimiz vardı ve Nadide Hoca'nın, şu proje işini konuşacağını tahmin edebiliyordum. İlk defa derse girmek istemiyordum şuan. Beren bana döndüğünde, "Miraç az önce Asya ile konuşuyordu." dedi.
Beren'in az önceki söyledikleri beynime kaynar su etkisi yapmaya başladığında, kafamı iki yana salladım. "Ne konuşuyorlardı?" diye sorduğumda, bana gözlerini devirdi. "Lena! Ben nereden bilebilirim ki!"
"Tamam. Haklısın." dediğimde yüzümü astım. Asya ile ne konuşabilirlerdi, bir fikrim yoktu açıkçası. Lakin proje ile ilgili olmasını umuyordum.
"Ama Miraç'ın Asya'yı pek salladığını söyleyemem." dediğinde gülümsemeye başladı. Miraç'ın onu umursamaması beni bir nebze olsun gülümsetese de omzumu silktim. Coğrafyacı sınıf kapısında göründüğünde oflayarak Beren'e baktım. Coğrafyadanda, coğrafyacıdan da nefret ediyordum.
~
Nadide Hoca yerimize oturmamızı söylediği zaman yerime oturdum. Okulun bitmesine sadece iki ders kalmıştı. Nadide Hoca bu dersin proje ile geçeceğini söylemişti. Şu proje mevzusu canımı sıkıyordu. Nadide Hoca, öğretmenler masasına oturduktan sonra, "Çocuklar projemizin ismini belirledik. Projemizin ismi 'Why Not?' Yani 'Neden olmasın?' Biz neden olmasın deyip bu projeye başladık ve sizlere dili eğlenceye dönüştürerek, öğreteceğiz!" dedi. Sınıftan belli belirsiz sesler çıkmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Her Şey
Teen Fiction''ve ben sende hiçbir şeydim, sen bende her şeyken.'' &&& Biri diğerinin her şeyi iken, diğeri ondan bir haber; Üç yıl boyunca ardı arkası kesilmeyen talihsizlikler. Ne yaşanırsa yaşansın, en ufak bir umuda tutunan ama hayatta kalamayan bir genç kı...