Multimedya: Miraç
Bölüm sonunda çok tatlış ve marjinal bir not tutturdum. Okumadan geçmeyin derim!
39. Bölüm
‘‘Come on come on turn the radio on
It's Friday night and I won't be long
Gotta do my hair, I put my make up on
It's Friday night and I won't be long’’‘‘Şu sıralar en sevdiğim şarkı!’’
Beren oturduğu yerde melodiye göre ellerini oynatırken kıkırdadı. ‘‘Benimde.’’ deyip ona kıkırdayarak karşılık verdim. Sia, benim en sevdiğim ve en başarılı bulduğum iki kadın sanatçılardan biriydi. Diğeri ise Taylor Swift.
Şarkı nakarat kısmına gelirken Beren bu dünyadan soyutlanmış bir şekilde telefonuna bakmaya başladı. Telefonunu bana doğru tuttu ve ‘‘Bu çocuk manyak.’’ diye homurdandı.
İstediğin kadar benden ve aramalarımdan kaç, güzelim. GPS'ten her saniye nerede olduğunu takip edebiliyorum.
‘‘Çok fazla...’’ deyip sustum. Beren'in daha birkaç dakika öncesinde kahkahalara boğulan sevecen yüzü Bertuğ Bey'den gelen bir mesajla yok olmuştu. Üstelik Marmaris konusu açıldıktan sonra bu tatilde üzülmeyeceğimize dair söz vermiştik ve iki dakika mutlu kalamıyorduk.
‘‘Söyle.Söyle.Çekinme.’’
‘‘Takıntı derecesinde bir kıskançlığı var Beren.’’
‘‘Bertuğ da böyle biri işte.’’ dedi sanki iflah olmaz, umutsuz bir vakadan bahsediyormuşçasına. Ona ne diyebilecek bir sözüm, ne de yapabilecek bir şeyim vardı. Olmasını isterdim ama yoktu. İlişkileri kendilerine özeldi ve Beren'in en yakın arkadaşı bile olsam onlara bir söz söyleme hakkım yoktu.
‘‘Bugün bu konudan kaç kez bahsedeceğiz bilmiyorum ama kendimizi üzmeyelim.’’ dedim gülümsemeye çalışarak. Sorunlarımızı erteleyerek kaçınılmaz sondan kaçamazdık ama tatil bitene dek olsa bile ertelemek istiyordum.
Oturduğum yerden kalktım ve ileriye doğru ilerledim. Abimin iki buçuk saat sonra mola veririz dediği zaman üzerinden yarım saat daha geçmişti ama mola falan vermemiştik. Üç saattir yollarda geziniyorduk. Batın abim direksiyonla iyice bütünleşmiş olduğu için ilk geldiğimde, beni fark etmedi bile. Çağın abim ise telefonu ile ilgileniyordu.
‘‘Abi? Ne zaman mola vereceğiz?’’dedim sızlanarak.
‘‘Ne o? Sıkıldınız mı prenses hazretleri?’’
‘‘Abi!’’ deyip gözlerimi kısarak ona baktım ama gözü yoldan başka bir şey görmüyordu. Batın'dan bir fayda göremeyeceğimi anladığımda Çağın'a döndüm bu sefer.
‘‘Sanırım yarım saat sonra orada oluruz.’’
‘‘Teşekkür ederim abilerin bir tanesi.’’ deyip yanağına sulu bir öpücük bıraktım. Abimlerin yanından ayrılıp tekrardan Beren'in yanına geldim. Yine mutsuzdu. ‘‘Niye mutsuz olduğumu sorma Lena. Sen benim huyumu biliyorsun.’’
Ufak minderin yanına kıvrılırken, aldığım nefesi sıkıntıyla üfledim. Beren'in kendini üzmesi benimde canımı sıkıyordu ama o benim gibi değildi. Ben duygularımı hiçbir zaman dışa vuran bir insan olmamıştım. Miraç'ı tanımak beni bu konuda ustalaştırmıştı. Bunun en büyük örneği ise geceleri içim dökülene kadar ağlayıp aynı gecenin sabahında hiçbir şey olmamış gibi hasarlarımı makyajla kapatıp, o gün içerisinde espriler yapıp yapılan esprilere gülmemdi. İçim kan ağlasada bunu dışarıya asla yansıtmaz aynı an içerisinde gülebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Her Şey
Ficção Adolescente''ve ben sende hiçbir şeydim, sen bende her şeyken.'' &&& Biri diğerinin her şeyi iken, diğeri ondan bir haber; Üç yıl boyunca ardı arkası kesilmeyen talihsizlikler. Ne yaşanırsa yaşansın, en ufak bir umuda tutunan ama hayatta kalamayan bir genç kı...