Güneş daha önce hiç gelmemişti Muğla'ya . Zaten muhafazakâr ailesi tatile gitmeye de pek sıcak bakmadığı için evden kaçana kadar Kütahya dışına bile çıkmamıştı doğru düzgün. İstanbul'da da 18 yıl hasretini çektiği denizi her gün seyrediyordu ama buradaki gibi değildi. Buradaki temiz hava berrak deniz yemyeşil ağaçlar İstanbul'daki grilikle karşılaştırılamazdı bile.
Bir süre daha deniz kenarında oturup bir yandan manzarayı izlediler bir yandan da sabahtan beri boş bekleyen midelerini doldurdular. Bu sırada güneş batmış hava çoktan kararmıştı.
Efe:" Benim çocukluğum burada geçti avucumun içi gibi bilirim buraları. Hemen sahile beş dakika uzakta evler var günlük kiralayabiliyorsun fiyatları da uygun istersen oradan bir ev tutup geceyi geçirelim ne yapacağımıza da orada karar veririz."
Güneş:" Olur bana uyar..."
Tekrar arabaya binip Efe'nin bahsettiği evlere doğru yola koyuldular. Tek katlı küçük bir evdi deniz ve ağaçlarla dolu muhteşem bir manzarası vardı. Dün bodrum kattaki 1+1 evinde yatarken yarın böyle bir eve gideceksin deseler güler geçer hayatta inanmazdı. Efe ev sahibinden anahtarı almaya gittiğinde Güneş de bahçedeki salıncağa oturup etrafı seyretmeye devam etti. Ömür boyu böyle bir yerde yaşamak için kaç benzinlik daha soyması gerektiğini düşünürken Efe elinde anahtarlarla geldi ve kapıyı açtı.
Efe: "Bayanlar önden."
Güneş: "Bayan değil kadın."
Evin içi de dışı gibi küçüktü geniş bir salonu, salonla birleşik mutfağı, küçük holün sonunda banyosu ve bir yatak odası vardı. Güneş evden çıkarken yanına aldığı sırt çantasına alabildiğince eşya koymuştu. Yatak odasına geçip eşyalarını yerleştirmeye başladı.
Efe: "Mutfakta hiçbir şey yok ben markete gidiyorum. Sen yerleş kafana göre bak keyfine." diye bağırarak sesini hemen yan odadaki Güneş'e duyurdu. Güneş cevap vermedi Efe de bir cevap beklemiyordu zaten.
Arabasına bindi markete gidip birkaç gün yetecek kadar sebze ve makarna aldı birkaç da konserve yiyecek alıp tekrar küçük evin yolunu tuttu. Bu sırada Güneş yatak odasını iyice sahiplenmişti yatakta uzanmış uyku ile uyanıklık arasında bir halde iken kapı çaldı gelen Efe idi.
Aldığı malzemeleri beraber dolaplara yerleştirdikten sonra salonda Efe'nin yatacağı yeri de ayarladılar. Konuşmadan dahi anlaşabiliyorlardı sanki dün tanışmamış senelerdir beraberlermiş gibiydi.
Güneş:" Ben yatak odasındaki banyoda duş alacam. Sen de istersen bu holdekine gir kaç saattir yoldayız temizlenelim. Sonra bahçede oturup konuşuruz ne yapacağımızı."
Efe: "Tamamdır banyoda havlular falan var zaten arabadan valizimi de aldım kıyafet getirdin mi yanında sen?"
Güneş: "Şimdilik idare edecek kadar var bir şeyler."
İkisi de duşa girip temizlenmiş günün yorgunluğunu stresini üzerlerinden atmışlardı. Efe Güneşten önce çıkıp giyinip bahçeye ufak bir ateş yakmıştı. Kilerde bulduğu semavere de çay demleyip Güneşin çıkmasını beklemeye başlamıştı.
Güneş de duştan çıkıp giyindikten sonra bahçeden gelen seslerden Efe'nin bahçede olduğunu anlamıştı üzerine odaya yerleşirken dolaplardan birinde bulduğu şalı alıp bahçeye çıktı. Ateş çıtırdayarak yanıyordu. Boş sandalyeye oturup ateşin sıcaklığı ile kuruması için ıslak saçlarındaki havluyu çıkardı. Efe sanki sunum yapacakmış gibi öksürerek sesini düzeltti ve konuşmaya başladı.
Efe: "Kıymetli misafirler hoş geldiniz. Bugün burada çok önemli bir karar vereceğiz. Paraları kim alacak? Evet konumuz bu."
Güneş: "Ben hala benim hakkım olduğunu düşünüyorum. Günlerdir bunu planlıyordum ya ben."
Efe: "Ben de gördüğüm ilk benzinliğe dalmadım herhalde ben de plan yaptım."
Güneş: "Ben daha önce girdim ama."
Efe: "Sadece iki dakika için koca bir çanta dolusu parayı sana veremem küçük hanım. Kusura bakma. Hem benim sana bir teklifim var. Gördüğüm kadarıyla pek arkadaşın yok."
Güneş: "Müneccim misin nereden biliyorsun?"
Efe: "Lafımı bölmezsen sevinirim ve müneccimlik değil analiz yeteneği diyelim biz ona. Neredeyse bir gündür beraberiz bir kere bile telefonuna gitmedi elin ailen ya da arkadaşlarınla olsaydın en azından haberleşme ihtiyacı duyardın."
Güneş cevap vermedi çünkü haklıydı. Ailesiyle bağlarını kopardıktan sonra da insanlarla arkadaş olma konusunda pek becerikli olamamıştı. Etrafındaki herkes yalancı ve çıkarcıydı. Çıkarlarına ters düşen en ufak bir şeyde bambaşka insanlara dönüşüp yüz üstü bırakmışlardı Güneş'i. O da kendine bir duvar örüp hayatına kimseyi almamaya karar vermişti.
Güneşin sessiz kalmasını fırsat bilen Efe konuşmasına devam etti.
-"Sessizliğini haklılığımın bir kanıtı olarak görüyorum ve sana bu parayı beraber harcamayı teklif ediyorum. Gezelim dolaşalım sorumluluklar olmadan çalışmak zorunda kalmadan kimseye hesap vermeden. Para bitince hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi. Ne dersin?"
Güneş bir süre düşündü ne kaybederdi ki zaten ülkeyi terk etmesi için vizeydi izindi derken bir sürü bürokrasi gerekecekti karıştıkları soygunu ve her an polise gidebilecek kasiyeri de göz önünde bulundurunca mantıklı bir seçenek gibi gelmemişti ülkeden kaçmaya çalışmak. Muhtemelen çok fazla bir para da yoktu zaten birkaç hafta gezip dolaşıp yine kürkçü dükkanına dönerlerdi.
Güneş: "Tamam kabul. harcayalım bakalım şu parayı beraber."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Partners in Crime | AHDEN
FanfictionAynı benzinliği soymaya kalkışan iki acemi hırsız güçlerini birleştirip çaldıkları parayı beraber harcamaya karar verir. aşk tutku macera hepsi ve daha fazlası...