Part 12: Alo

284 17 18
                                    

Bir haftadır Güneş'e ulaşmaya çalışıyordum ama aramalarıma dönmüyor mesajlarımı görmezden geliyordu. Nereye gittiğini bile bilmiyordum ama İstanbul'a döndüğünün tahmin etmek pek zor değildi. Peşinden gitmek istemiştim ama Ahmet "Bu halde kızın karşısına çıkarsan her şeyi daha da mahvedersin bırak sinir geçsin alevi soğusun." deyip engel olmuştu her defasında. Haklıydı her şey zaten çok tazeyken benim de karşısına çıkacak cesaretim yoktu. Yaşadığım son iki hafta birbirinin tam zıttı resmen ilk hafta yüzümden gülümseme kalbimden heyecan eksik olmazken ikinci hafta bir kere bile gülmemiş kalbimde büyük bir ağrıyla kalmıştım. Böyle olmasını ben de istemezdim dışarıdan kendini beğenmiş öz güveni yüksek bir insan olarak gözüksem de içimde hala bütün ailesini küçük yaşta kaybetmiş mutsuz ve yalnız çocuk vardı ve bu yüzden karşısına kendim gibi çıkamazdım ben de kendim olmak yerine kafamda yarattığım mükemmel insanı oynadım: neşeli eğlenceli moodu hep yüksek olan Efe'yi. Böyle olursam beni sevmesi daha kolay olur sandım barınaklarda yaşlı ya da yaralı hayvanlar yerine yavru ve sağlıklı hayvanlar daha önce sahiplenilir ya öyle düşündüm ben de sanırım bilmiyorum. 

İnsanlarla tanışamama bir ilişki kuramama problemim sadece Güneş'e özel bir durum değildi bu yaşıma kadar bir sürü okul bir kaç farklı şehir gezmiştim ama gerçekten dostum diyebileceğim insanların sayısı bir elin parmağını geçmezdi. Hayatıma ne kadar çok insan alırsam o kadar çok insan kaybederim sanıyordu çünkü hala içimdeki küçük Efe ben de onun sözünden çıkmayıp etrafıma duvar örüyordum. Okul hayatımın ilk yıllarında bile yalnızdım zorbalığa maruz kalıyordum insanlar okul sıralarında yaşanan bu durumlara akranlar arasında olur öyle ya da çocuklar ne yaptıklarını bilmiyorlar gibi savunmalar getirse maruz kalınan bu zorbalık ileriki hayatta onarılamaz sorunlara yol açıyordu bana yaptığı gibi... 

Tam bir hafta önce Güneş'in beni bırakıp gittiği odadaydım hala sabahtan akşama kadar odada oturuyordum Ahmet gün içinde gelip öldüm mü kaldım mı diye kontrol ediyordu sadece o kadar. 

Ahmet: " İyi akşamlar ortak içerisi oksijensiz hava sahası olmuş yine. Otel odasında sigara içmek yasaktır lafını sigara içmeden bir saniye bile geçirmek yasaktır olarak mı anladın acaba?"

-"Yasakları delemeyeceksek en yakın arkadaşımızın otelinde kalmamızın ne anlamı var?"

Ahmet: "Babam odadaki yangın alarmını söktüğümü anlayınca götüme yerleştirecek o alarmı."

Ahmet'in sözlerine gülmeye başlamıştım bir anda hem de kahkahalarla gülmeye...Güldüğümü duyunca şaşırmıştı o da.

Ahmet: "Ulan bir haftadır seni güldürmek için yapmadığım soytarılık kalmadı sen kalkıp babamın götüme yangın alarmı takmasına mı güldün?"

-"S-seni öyle götünde alarmla gözümde canlandırdım da çok komgfmdglkfdhgmf"

Gülmekten lafımı bile bitirememiştim gözlerimden yaşlar geliyordu artık. Ahmet ellerini yaşlı teyzeler gibi beline yerleştirip şaşkınlık ve 'Allah akıl fikir versin' arası bir ifadeyle bana bakıyordu. 

Ahmet: "Madem artık gülebiliyorsun odadan da çıkabilirsin bence. Bacakların bacak olduğunu unuttu aq."

Sadece tuvalete gitmek için yerimden kalkıyordum bacaklarımın bacak olduğunu unutmuş olması yüksek bir ihtimaldi yani. 

Ahmet: "Git bir duşa gir bok gibi kokuyorsun resepsiyonda bir işim var yarım saate buradayım sonra seni yemeğe götüreceğim. İtiraz kabul etmiyorum."

Kendimi odaya hapsedince Güneş geri gelmeyecekti ve ruhsal olarak iyi olmadan da karşısına çıkamazdım bu yüzden üzerimdeki ölü toprağını atıp harekete geçmem gerekiyordu. Duşa girdim gerçekten de bok gibi kokuyordum. Bir haftadır mideme giren alkolün haddi hesabı yoktu normal hayatımda çok sık alkol tüketen birisi değildim hatta çoğunun tadını sevmem bile ama tat alma yetim de Güneşle birlikte beni terk etmişti. Böyle düşününce bir ilişkimiz varmış da ayrılmışız gibi oldu dimi...Gerçekten sevgili olsak nasıl olurdu acaba hayatına zorla yalanlarla girdiğim birisi değil de okul sırasında karşılaştığım kütüphanede bakıştığım yemekhanede sıramı verdiğim o diğer kızlardan biri olsaydı o zaman sever miydi beni yine beraber tatile çıkar mıydık acaba? Bunları düşünmek zaten bozuk olan moralimi iyice bozmuştu. Duştan çıktım giyinmeye başladım bir yandan hala başka bir evrende başka bir şekilde tanışmış olsak nasıl olurdu diye düşünmeye devam ediyordum ve daha fazla dayanamayıp günün ilk Güneş'i arama mesaisine başlamıştım. Bu güne kadar tam 79 farklı numaradan -evet saydım- aramıştım onu ve hepsini tek tek engelledi. Yine açmayacağına telesekreterdeki robot sesli kızın "Aradığınız numara şu anda telefona cevap veremiyor lütfen daha sonra tekrar deneyini." lafını duyacağıma emindim ama gönlümü rahatlatmak için bile olsa aramak zorunda hissediyordum kendimi.

Çaldı, çaldı, çaldı...Uzun uzun çaldı sanki zaman bükülmüş de saniyeler sürmesi gereken melodi saatlerdir çalıyormuş gibiydi ve tam yine umudu kesmişken bir erkek sesi duyuldu.

-"Alo? Güneş banyoda defalarca çalınca önemlidir diye açmak istedim."


Partners in Crime | AHDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin