"1. yılımız kutlu olsun sevgilim. Yalnızca 1 sene değil bir ömür her güne seninle başlamak istiyorum." Gözlerimi pencereden vuran güneşi arkasına almış bir şekilde parlayan Efe'nin sesiyle açmıştım. Neredeyse altı aydan daha uzun bir süredir beraber yaşıyorduk ancak hala uyandığımda ilk gördüğüm şeyin onun gözleri, ilk duyduğum şeyin onun güzel sesi olmasına alışamamıştım.
"Günaydın sevgilim." Kendimi sokabildiğim en şirin hale sokarak yattığım yerden doğrulup kollarımı boynuna doladım. Ne ara geçmişti koskoca bir yıl anlayamıyordum Efe'nin peşimden İstanbul'a geldiği, kafenin ortasında bir anda onu öptüğüm gün sanki daha dün gibiydi üzerine neler yaşamıştık ama hala beraberdik ve birbirimizi her şeyden çok seviyorduk. Birbirimize yuva olmuştuk etrafımızdaki herkesin imrendiği bir ilişkiydi bizimkisi. Efe benim hem ailem hem en yakın arkadaşım hem de sevgilim olmuştu bu bir yılda. Yaşadığım eve temelli olarak taşındığında birbirimize verdiğimiz bir söz vardı "Ne olursa olsun, birbirimize ne kadar kızmış olursak olalım gece olduğunda beraber uyuyacağız." Nefes aldığımız sürece eğer aynı evdeysek ayrı uyumak yasaktı. Yeri geldi tartıştık, yeri geldi birbirimizi kırdık ama bütün sorunları örttü gece bütün kusurları kapadı ve biz yine günü birbirimizin kollarında bitirdik ve yine güneşi beraber doğurduk.
"Aşkım yine sarılalım istersen uzun uzun ama kahvaltı için bir sürü şey hazırladım soğumasınlar." Efe boynundaki ellerimi çekip yavaşça yataktan kalkarken konuşmuştu. Bana kalsa bütün günü yatakta geçirirdim zaten son zamanlarda sürekli midem bulanıyordu ve yemek yemek hoşuma gitmiyordu ama Efe elleriyle kahvaltı hazırladığı için kendimi zorlayarak da olsa yemem gerekiyordu. Merdivenlerin tırabzanına dayanmış bir halde yataktan kalkmamı bekleyen Efe'nin yanına gitmek için yataktan kalktığımda yine başım dönmüş ve midem bulanmıştı koşarak kendimi banyoya kusmaya attım. Efe sertçe kapıyı çalıyordu kusmaya başlamadan önce kapıyı kilitlediğim için açıp yanıma giremiyordu çünkü beni kusarken görmesini istemiyordum.
"İyi misin Güneş bir şey söyle kapıyı kırmak zorunda bırakma beni." Gerçekten kırardı da. Daha fazla meraklandırmadan elimi yüzümü yıkayıp ağzımı çalkaladıktan sonra kilitlediğim kapıyı açıp hemen kapının önünde endişeli bir halde bekleyen sevgilimin kollarına bıraktım yorgun düşmüş bedenimi. Güçsüz düştüğümü anlayan Efe belimdeki ellerini vücuduma iyice sararak beni bir bebe gibi kucağına aldı ve beraber merdivenleri inmeye başladık. Salona geldiğimizde yavaşça koltuğa bırakıp hemen koltuğun yanındaki battaniyeyi üzerime serdi.
"Efe yazın ortasında bu ne şimdi? Hasta değilim ben iyiyim bırakır mısın lütfen beni?" dedim üzerime örttüğü battaniyeyi kaldırmaya çalışırken.
"Hasta değilsen neden sürekli kusuyorsun?" Beni koltukta bırakıp mutfağa doğru yürürken bir yandan da konuşuyordu aklına parlak bir fikir gelmiş gibi bir anda bana dönerek konuşmasına devam etti. "Güneş hamile olabilir misin acaba?"
"Saçmalama Efe." her ne kadar Efe'ye saçmalama desem de bunun ihtimali vardı reglim normalde gecikmezdi ama bu ay 1 hafta kadar gecikmişti ve bu 1 haftayı sürekli kusarak geçirmiştim ancak bu ihtimal beni Efe'yi heyecanlandırdığı gibi heyecanlandırmaktan çok korkutuyordu. Erkendi bir çocuk istemek için ama olsa başıma gelen en kötü şey olmayacağı da kesindi. Aşık olduğum adama benzeyen, onun gibi bakan, onun gibi gülen bir başkasının daha olması fikri bile bu hamilelik düşüncesine olumlu bakmamı sağlıyordu. Korku, heyecan, endişe, mutluluk, kaygı ve merak bütün hislerim birbirine karışmıştı.
"Güneş bir test mi yapsak? Lütfen bak aklımızda kalmasın." İstemeyerek de olsa Efe'nin fikrine onay verdim ve eczaneye giden Efe'yi gergin bir halde beklemeye başladım galiba Efe heyecandan uçmayı ya da ışınlanmayı öğrenmişti çünkü evden çıktıktan birkaç dakika sonra geri dönmüştü. Testi ondan alıp alt kattaki tuvalete doğru yavaşça yürümeye başladım. Bir anda elim refleks olarak karnıma gitmişti ve bütün zorluklara rağmen bir bebeğimiz olmasının gerçekten de güzel olabileceğini düşünmüştüm. Hele Efe'nin bu havalara uçan halini gördükten sonra bir an önce çocuk doğurmak istemiştim bu devirde baba olmaya bu kadar hevesli birisini bulmak kolay değildi. Dizilerde izlediğim haricinde hayatımda ilk kez hamilelik testi görüyordum insanın üzerindeki psikolojik etkisi çok tuhaftı. Elinize bir çubuk veriyorlar ve bunun üzerine işersen bebeğin var mı yok mu öğreneceksin diyorlar çok garip bir olay değil mi? Testi yapıp klozetin üzerinde oturarak beklemeye başlamıştım ancak 7 aylık olduğuna emin olduğum sabırsız sevgilim kapıyı aşındırmak suretiyle defalarca kapıyı çaldığı için çubuğu da alıp salona gitmek zorunda kaldım.
"Sevgilim sakin mi olsak?" dedim elimi salladığı ve muhtemelen salladığının farkında bile olmadığı bacağının üzerine koyarken.
"Nasıl olayım Güneş. Bu yaşıma kadar başıma gelmiş olan en güzel şeyin hayatıma girişinin birinci yılında bir de bebeğimiz geliyor. Ben heyecan yapmayayım da kim yapsın?"
"Daha kesin bile değil." dedim Efe'nin bu mutluluğu beni korkutuyordu çünkü sonuç negatif çıkarsa mutlu olduğundan çok daha fazla üzülecekmiş gibi hissediyordum. İçten içe ben de heyecanlıydım bir yandan testin sonucunun çıkmasını beklerken bir yandan da kafamın içindeki sarı defterimde Efe sayesinde izleyip aşığı olduğum How I Met Your Mother dizisinin başrolü Ted gibi artı eksi listesi yapıyordum.
Hamile olmamın iyi yanları:
Efe mutlu olacak.
İkimizin bir parçası dünyaya gelmiş olacak.
Kötü yanları:
Okul, okul, okul...
On dakika kadar bekledikten sonra sonuca bakmaya hazırdık. Beraber bakmak için ısrar etsem de Efe "Heyecandan düşüp bayılırım ne olur sen bak." diyerek bu görevi bana yıkmıştı. Ters bir şekilde kutusunda bizi bekleyen testi elime aldım ve çevirdim: Tek çizgi. Neden olduğunu anlamadığım bir şekilde gözümden yaşlar akmaya başladı bu sabaha kadar hamile kalmak gibi bir düşüncem bile yoktu üzülmem çok saçmaydı ama sanırım Efe'nin üzüleceğini bilmek beni de üzmüştü.
"Hamile değilim. Dedim ben sana boşa heyecanlanma diye."
"Sevgilim neden ağlıyorsun dur ağlama." Bir yandan kollarını sarılmam için açarken bir yandan da dolan gözlerine hakim olmaya çalışıyordu bana ağlama derken sarıldığımız an kendisi de ağlamaya başlamıştı.
"Sana söz veriyorum zamanı geldiğinde dünyanın en iyi babası olacağım. Uraz Kaygılaroğlu'ndan bile daha iyi olacağım görürsün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Partners in Crime | AHDEN
FanfictionAynı benzinliği soymaya kalkışan iki acemi hırsız güçlerini birleştirip çaldıkları parayı beraber harcamaya karar verir. aşk tutku macera hepsi ve daha fazlası...