Part 30: Sonsuz

199 16 4
                                    

"Efe uyan suyum geldi." Gecenin karanlığını Güneş'in çığlıkları bölüyordu can havliyle uyanan Efe neye uğradığını şaşırmıştı. Son bir aydır ne olur ne olmaz diyerek bugüne hazırlanıyorlardı ne yapacaklarını ve ne yapmayacaklarını çok iyi biliyorlardı ancak Efe yapılmayacaklar listesinin ilk maddesini unutmuş bir halde panikle etrafta koşuşturuyordu. O panik haliyle arabanın anahtarını bulması normalden üç dakika daha uzun sürdü ve Güneş'in sancıları git gide artıyordu. Doğumun çok yakın olduğunu biliyorlardı ve hastanede lazım olabilecek her türlü eşyayı doldurdukları çantalarını bir hafta önceden arabaya yerleştirmişlerdi bu sebeple evden sadece anahtar ve cüzdanlarını alıp çıkmışlardı. Efe Ahmet'e doğumun gerçekleşeceği hastanenin konumunu yolladıktan sonra hızlı hareketlerle çektiği acıdan ötürü çığlık atmaya devam eden sevgilisini kucağına alıp asansöre bindirdi. Zor da olsa açtığı apartman kapısından da çıktıktan sonra Güneş'i yavaşça yolcu yolcu koltuğuna yerleşip kendisi de şoför koltuğuna geçip son hızla hastanenin yolunu tuttu. Acilin kapısına geldiklerinde yine Güneş'i kucağına alarak arabadan çıkardı mesajı alan Ahmet ise çoktan hastane kapısındaki yerini almıştı. 

"Yeğenim doğuyor sedye getirin..." sesiyle bütün hastaneyi inletmişti ve bu sayede hiç beklemeden Güneş'i sedyeye yatırdılar. Hızla doğumhaneye almışları Efe de yanında girmek istiyordu ancak Güneş'in kanaması vardı ve tehlikeli bir doğum olacağı için doktor kesinlikle izin vermemişti. İki kişi olarak başladıkları bekleme sürecine gecenin ilerleyen saatleriyle beraber eklenen Ceren ve Eren ile soğuk hastane duvarlarındaki siluetler de artmıştı. Efe bir aşağı bir yukarı yürüyerek koridorda volta atıyordu heyecandan yerinde duramıyordu ancak içindeki tek korku heyecan da değildi korkuyordu... Güneş bebeğini normal doğum ile dünyaya getirmek istemişti ve hamilelik sürecinde okudukları kitaplarda ilk normal doğumun 10 ile 14 saat arasında sürebileceği yazıyordu Efe bu bilgiyi kendi gözleriyle kitapta okumuştu ancak yine de saatler ilerledikçe içindeki korku da artıyordu. Tek istediği bir an önce oğlunu kollarının arasına alıp güzel karısının kokusunu içine çekmekti. Bebeğin cinsiyetini öğrenmemeyi seçmişlerdi çünkü çocuklarını geleneksel cinsiyet kalıplarından uzak bir şekilde büyütüp her türlü seçme hakkını ona vermek istiyorlardı ama Efe Güneş'in hamile olduğunu ilk öğrendiği günden beri bebeğin erkek olacağını hissediyordu ve ona sürekli oğlum diyordu. Başlarda Güneş bu duruma çok kızsa da Efe'nin vazgeçmeyişini gördükten sonra kızmayı bırakmıştı. Aslında ortada kızılacak bir şey yoktu çünkü Efe oğlumun olmasını istiyorum demiyordu olacağını hissediyorum diyordu. Kaçıncı voltasında olduğunu bilmez bir halde yürümeye devam ederken Ahmet'in sesi ile durmak zorunda kaldı Efe. 

"Kuzen Ceren'in uykusu gelmiş biz benim arabaya geçiyoruz ama Eren Abi burada seninle bekleyecek tamam mı?" 

Ahmet Eren'den küçük olmamasına rağmen kız kardeşiyle sevgili olduğu için senelerdir abi diye hitap ediyordu başta garipseseler de bu duruma alışmışlardı. Ahmet'in büyüdüğü ortamda saygı ön plandaydı ve Ceren'le ne yaşarlarsa yaşasınlar Eren'e olan saygısından asla ödün vermemişti. En büyük kavgalarından birinde gecenin sonu meyhanede kavgayla bitmişti Eren Ahmet'i haşat edene kadar dövmüştü ve Ahmet elini bile kaldırmamıştı normal zamanda olsa Eren'le Efe'yi üst üste katıp dövebilecek bir güce sahipti Ahmet ama konu sevdiği kadının kardeşi olduğunda eli taş kesilirdi zaten Eren de o günden sonra iyiden iyiye ısınmıştı Ahmet'e hatta Ceren'le yeniden barışmaları için Güneş'e yardım bile etmişti. Seneler geçtikçe Ahmet'le Ceren'in kavgaları da neredeyse son bulmuştu artık nişanlılardı ve eskisi gibi zırt ayrılamıyorlardı böylece bütün grup rahata ermişti. Eren'le baş başa kalan Efe volta atmaktan yorgun düşüp Eren'in oturduğu koltuğa atmıştı kendini kalan son enerjisiyle zaten çok da geçmeden uyuya kalmıştı ikisi de. Efe uyandığında gün doğmak üzereydi Güneş'in doğumu da on dakika kadar önce bitmişti ve normal odaya almak için hazırlıyorlardı Efe tam zamanında uyanmıştı bu anı kaçırsaydı kendisini bir ömür boyu affetmezdi. Hemen Eren'i de uyandırdıktan sonra aklına arabada uyuyan Ahmet ve Ceren gelmişti ona kalsa hemen uyandırmazdı saat daha çok erkendi ama ömrünün sonuna kadar Ceren'in "Senin yüzünden yeğenimi en son ben gördüm." dırdırlarını çekmeyi göze alamayıp onları da arayarak uyandırmıştı. Odaya girerken heyecandan kalpleri yerinden çıkacaktı önde hemşire arkada Efe hep beraber odaya girdiler. Güneş kucağında bebeği ile o kadar güzel gözüküyordu ki sanki 10 saatlik doğumdan çıkan o değilmiş gibi ışıl ışıl parlıyordu. Efe'nin ve arkadaşlarının geldiğini gören Güneş zor da olsa gözlerini bebekten ayırıp Efe'ye baktı.
"Gel, oğlumuzla tanış." Efe yavaş hareketlerle yatağa yaklaşıp yine aynı yavaşlıkla oğlunu kucağına aldı.
"Sen bu hayatta gördüğüm en güzel şeysin. Sana söz veriyorum seni bütün dünyadan koruyacağım. Hoş geldin oğlum." Efe'nin sözlerini duyan Güneş ağlamaya başlamıştı hem Efe hem de Güneş bebeklerine bakıp ağlarken Ceren "Ya yeter yeğenimi ben de görebilir miyim artık?" diye ortaya atılınca herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Akşama kadar bebeğin başından ayrılmayıp nöbetleşerek seyrediyorlardı. Büyülenmiş gibilerdi çünkü büyüleyici bir güzelliği vardı miniğin. Saçları tıpkı annesi ve babası gibi kıvırcıktı ve yeni doğmasına rağmen diğer bebeklere oranla uzun saçlıydı kapkara koca gözlerini de yine diğer bebeklere göre erken açmıştı. O kadar güzel bakıyordu ki büyülenmemek elde değildi. Sadece süt içip uyuyordu belki de dünyanın en sakin bebeklerinden biriydi bir kez bile ağlamamıştı. Hatta Efe korkup hemşireye "Hemşire hanım bu bebek neden ağlamıyor?" diye sorup bütün hastaneyi kendilerine güldürmüşlerdi. Bebeğin cinsiyetini doğuma kadar öğrenmedikleri için henüz bir ismi yoktu.
Akşam olduğunda ikizler ve Ahmet Efe ve Güneşi yalnız bırakarak eve döndüler. Güneş zor bir doğum geçirdiği için bir gece daha hastanede gözetim altında kalması gerekiyordu Efe de Güneş'in eve git dinlen kararlarına rağmen oğlumu bırakamam diyerek hastanede kalmaya karar vermişti. Hemen hasta yatağının yanındaki koltukta uyuyacaktı.
"Efe uyudun mu?" dedi Güneş.
"Uyumadım sevgilim ne oldu?"
"Özgür olsun mu?" dedi "Bebeğimizin adı..."
Efe bir kaç kez "Özgür oğlum..." diye tekrarladıktan sonra heyecanla koltuktan fırlayıp yataktaki karısına sarıldı.
"Dünyanın en güzel kadını bana senin kadar güzel bir hediye verdiğin için teşekkür ederim. Ailemize hoş geldin Özgür..."

Partners in Crime | AHDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin