Part 21: Kahvaltı

236 20 10
                                    

Efe sabah erkenden uyanıp bomboş bir halde olan buzdolabını doldurmak için markete gitmeye karar verdi. Yataktan kalkmadan önce hemen yanında uyuyan sevgilisini izlemeye başladı. Normalde turuncu olan saçları yatağa vuran güneş ile sarı gibi duruyordu tıpkı adı gibiydi ışıldıyordu. Kendini iyice şanslı hissetmeye başlamıştı zor da olsa bu güzel kadının hayatına girebilmişti, kendini ona sevdirebilmişti. Ona ulaşabilmek için çabaladığı günleri, ayları o çaresizliğini düşündükçe bugün beraber aynı yatağı paylaşıyor olmaları daha da büyülü geliyordu. Zor da olsa karşısındaki manzarayla vedalaşıp kızı uyandırmamaya özen göstererek usulca kalktı yataktan. Bu sabah misafirleri vardı ve güzel bir kahvaltı hazırlaması gerekiyordu. Markete girip ne var ne yoksa poşetlere doldurup hemen evin yakınındaki eczaneye uğradı.

-"Pardon, ben ertesi gün hapı almak istiyorum ama hangisi iyidir bilmiyorum. Yardımcı olabilir misiniz?"

Sorusuyla eczanede çalışan genç utanmıştı şaşkın görüntüsünü de gizlemiyordu.

-"Basit bir ilaçtan utanacaksanız yanlış mesleği seçmişsiniz. İnsanların cinsel hayatının olması ve korunmak istemesi kadar normal bir şey yok."

Genç başını öne eğerek bir nevi hak vermişti Efe'ye ve sesini çıkarmadan ilacı verdi. 

-"Buyurun 84 lira."

Parayı ödeyip para üstünü de aldıktan sonra sinirle çıktı eczanenin kapısından. Ülkenin geri kafalılığı onu çıldırtıyordu birbirini seven iki insanın birlikte olmasından daha normal ne vardı ki? Hoş sevmeyebilirler de herkesin kendi hayatı diye düşündü. Apartmanın kapısına gelmişti dün ev sahibinden aldıkları anahtarlıkta dış kapının da anahtarı vardı böylece sevgilisini uyandırmak zorunda kalmadan apartmana girebilmişti. Eve geldiğinde Güneş'i etrafta göremedi ve sessizce üst kata çıktı güzel sevgilisi ise hala uyuyordu. Dün evi toparlarken fazlasıyla yorulmuştu ve kahvaltıyı hazırlayana kadar uyumasını istiyordu zaten her gün sabahtan akşama kadar kafede canı çıkıyordu. Hava çok sıcaktı evde henüz klimalar olmadığı için de ayrı bir sıcaklamıştı. Üzerindeki tişörtü çıkarıp katladı ve komodinin üzerine bıraktı. Aklına dün gece gelince yüzüne bir sırıtma yerleşti keyifleri merdivenleri inerek alt kata mutfağa ulaştı. Aldıklarını tek tek buzdolabına yerleştirdikten sonra işine yarayacak malzemeleri alıp kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Neredeyse tüm masayı donattı ve Eren'e mesaj attı.

EFE YILDIZ

Eren günaydın biraz erken farkındayım ama kahvaltı yapmayın demek için yazdım

Sana atacağım konumda sizi bekliyoruz beraber kahvaltı yaparız

EREN GÖKSU

Günaydın renktaş ben de yeni uyandım

Ceren de uyanınca geliriz

Yarım saate falan uyanır

EFE YILDIZ

Tamamdır zaten size beş dakika uzaklıktayız

Haberleşiriz

Eren'e konumu yolladıktan sonra tekrar işe koyuldu. Güneş ise hala uyuyordu bu kadar uykucu olduğunu daha önce fark etmemişti. Eren'den gelen evden çıkıyoruz mesajıyla birlikte omleti yapmaya başladı. Soğumamaları için en sona bırakmıştı. Tam tavadaki yumurtaları karıştırırken belince sevgilisinin ellerini hissetti. Hemen sevgilisine dönüp yeni uykudan uyanmış tatlı dudaklarına bir öpücük kondurdu ve belinden kavrayıp tezgahın üzerine oturttu. 

-"Markete gitmişken eczaneye de uğradım. Senden çocuğum olsun istiyorum ama henüz değil."

Güneş: "İyi düşünmüşsün sevgilim teşekkür ederim. Masayı dört kişilik hazırlamışsın ikizleri mi çağırdın?"

-"Sen dün demiştin ya kahvaltıya çağırırız diye."

Güneş: "Beni neden uyandırmadın yardım ederdim bütün bunları hazırlamana ve mutfakta hiçbir şey yoktu bu tabakları falan nereden buldun?"

-"Satın aldım. Yeni ev hediyesi."

Güneş: "Bütün eksikleri alacak mısın ev hediyesi bahanesiyle?"

-"Sevgilim sen çıkıp üzerine bir şeyler giyer misin şu an seni böyle görmek çok hoşuma gitse de misafirler gelmek üzere."

Tam da Güneş merdivenleri yavaşça çıkmaya başlarken kapı çaldı ve ikizler geldi. Ceren söylene söylene kapıdan giriyordu.

Ceren:"Ne işimiz var burada kimin evi burası?"

-"Birazdan anlatıcaz geçin oturun masaya kahvaltımıza başlayalım."

Ceren: "Güneşim nerede? Onu görmeden günüm aymıyor."

-"Yukarıda iner şimdi."

Güneş de indikten sonra dördü masanın etrafına dizilmiş bir halde kahvaltı etmeye başlamışlardı. Eren konuşmaya başlayana dek masada çatal bıçak sesleri hariç ses yoktu.

Eren: "Eee nedir bu evin olayı birisi başlayacak mı anlatmaya?"

Ceren: "Finally..."

Güneş suyundan bir yudum alıp boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

"Ben size sormadan bir bok yedim bu evi kiraladım. Bakın beni yanlış anlamanızı istemiyorum sizinle kalmaktan çok muyluydum ama kendimi yük gibi hissediyordum ister istemez. Hem size çok yakınım hiçbir şey değişmeyecek sadece ben kendimi daha rahat hissedeceğim."

Güneş'in beklediğinin aksine arkadaşları gayet normal bir tepki verdi sadece Ceren başta itiraz etti ama yine her gün görüşmeye devam etme şartıyla sonunda o da ikna oldu. Güneş'in yüzündeki alakasız sırıtmayı fark eden Ceren erkekleri aşağıda bırakıp Güneş'i evi gezme bahanesiyle yukarı çıkardı. Dağınık bir halde duran yatağın üzerine oturup konuştu:

"Sende bir haller var. Ne oldu dün gece?"

"Hiiiiiççç..."

"Kızım sabahtan beri boşluğa bakıp sırıtıyorsun. Kesin hiiiiçççç bir şey olmamış belli."

"Ya utanıyorum işte anla dün gece burada..." 

Ceren bir anda oturduğu yataktan fırlayıp "Iyyyy bu yatakta. İğrenç" diye bağırmaya başladı. Güneş kahkaha atıyordu. İkisi de bir süre sonra gülmeye başladılar ve gerçekten evi de gezdikten sonra tekrar aşağı indiler. Evdeki erkek nüfusu Ahmet'in de gelmesiyle artmıştı ve derin bir siyaset konuşuluyordu. Güneş hemen misafirine sordu:

"Hoş geldin. Aç mısın sana da bir şeyler ayarlayalım mı?" 

Ahmet: "Yok yenge yedim de geldim. Hayırlı olsun bu arada."

Ahmet'in yenge diye hitap ettiğini duyan Ceren Güneş'ten önce lafa atıldı.

"Seni bir mağarada ayılar mı büyüttü nereden yengen oluyor ya?"

Ahmet: "Acun abi aşık bu bana."



Partners in Crime | AHDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin