günaydın bölümüüü
yorum ve oy~
---
On saat boyunca bebekle uğraştıkları bir uçak yolculuğunun sonunda Felix arkadaşlarını arabayla almış, eve getirip misafir odasına yerleştirmişti onları.
Oda azlığı dolayısıyla Minho ve Jisung onlarla kalırken Yang ailesi beraber kalacaktı.
Seungmin yol boyu zorluk çıkarıp şimdi yatakta uzanan Chan'ın göğsünde sessizce yatan oğluna gözlerini kısarak bakarken yolda kirlettiği kıyafetlerini çantadan çıkarıyordu.
Bazılarına kusmuş bazılarını da kötü kokulu bir şeyle batırmıştı böcek. 17 aylık olmasına veriyoruz bunları.
"Şuna bak, yolculuğu burnumuzdan getirdi şimdi keyif yapıyor." dedi Seungmin elindekilerle.
Sunoo babasına bakıp salak salak gülerken Seungmin dil çıkardı. "Hiç umursamıyor bile. Yat sen, yat." dedi gülmemeye çalışarak. Gözleri giden eşine döndü sonra.
"Çocuğu ya tut ya yatağa indir Chan, uyudun uyuyacaksın."
"Uyanığım." dedi genç adam gözleri kapanırken.
"Chan inatlaşma indir çocuğu, yüksek bu yatak. Bizimkinden düştüğünde bir şey olmadı ama burada ters düşerse sakat kalır çocuk." dedi Seungmin endişeyle. Chan oflayarak çocuğu tutup yan dönmüş, pat diye yatağa düşen oğlunun kafasını öperek bacağını okşamıştı. "Hadi uyuyalım babacığım." dediğinde Seungmin gülerek başını iki yana sallayıp odadan çıktı.
Olivia'nın yardımıyla makineyi açmış, eski bir makineydi, Sunoo'nun kendine ait deterjanıyla kıyafetleri yıkanmaya bırakıp ellerini yıkamıştı.
Geldiği gibi oğlunu bir güzel yıkayıp Chan'ın göğsüne bırakmış, Kore'den gelen herkes uyumasına rağmen bir o uyuyamamıştı.
"Sen yatmadın mı daha?" dedi Changbin mutfaktan çıkarken şaşkınlıkla.
"Sunoo'nun kıyafetlerini makineye attım." dedi Seungmin esneyerek.
"Oğlum biz atardık. Git yat. Ver Sunoo'yu bize dinlenin." Seungmin arkadaşına teşekkür etmiş, onunla odaya kadar gitmişti.
Changbin rahatsız olmasınlar diye odaya girmeyip kapıdan çocuğu ve birkaç eşyasını alarak odadan uzaklaştığında Seungmin kapıyı kapatmış, eşinin yanına yatıp göğsüne kafasını koyarak beline sarılmıştı.
Chan eşine sarılıp başını öperek saçlarını okşadı. Seungmin sadece bu hareketlerle bile mayışarak uyumaya başlamıştı.
İçeriden gelen çığlıklara dahi odaklanamayacak kadar uykusu vardı çünkü.
Çığlıkların sahibi çocuk Hwan'dı. Sunoo koltuğa tutunarak ayakta dururken Hwan onunla oyun oynamak isteyip elini tutarak çekiştirmiş, Sunoo gelmeyince çat diye vurmuştu bebeğe.
Sunoo da çirkefleşip ona vurduğunda Hwan ona vurmak için elini kaldırsa da Sunoo onu yeni çıkan sivri dişiyle ısırmış, çocuğun çığlık atmasına sebep olmuştu.
Sadece birkaç saniyede yaşanan bu olaylardan sonra Felix Sunoo'yu Changbin yeğenini kucaklamıştı.
Hwan'ın anne babası dolaşmaya çıktığı için iki oğlana genç çift bakıyordu.
"Ne ara ne yaşadınız?" dedi Changbin hayretle.
Hwan çocuğu eliyle işaret edip yalandan gözyaşını siler gibi yaptı. "Changchang bebi." diyerek bebeği göstermiş, dayısının elini tutup ısırmış sonra da kendi elini parmağıyla işaret etmişti. Changbin gülerek Sunoo'nun ısırdığı yeri öptü.
"Isırdı mı seni? Ama o daha çok küçük, bilmiyor ki ısırdığını. Gel sevelim kardeşi." Changbin Felix'e yürürken Felix yan döndü.
"Hayır, sevmeyin kardeşi. Kolunda beş tane parmağın izi var, Hwan vurmuş çocuğa." dedi Sunoo'nun kolunu gösterirken. "Hwan kardeşle oynamayı öğrenene kadar yaklaşamazsın bebeğe, tamam mı?"
"Bebi, bebi hart." Felix başını iki yana salladı. "Önce sen vurmuşsun bebi'ye. Oynamıyorsunuz bir daha." dedi Felix Sunoo'yu yere bırakırken.
Sunoo hemen emeklemeye başlamış, ağzından nefes alırken dilini sarkıtmıştı.
Patır patır evin içinde dolaşırken Hwan Changbin'e sarılmış, dudak büzüp sessizce ağlıyordu.
"Yavrum niye ağlıyorsun, sen vurmuşsun." dedi Changbin çocukla beraber koltuğa otururken. Hwan şımarıp ağlama işini abartırken Felix iç çekip ofladı.
"Ya, özür dilerim. Changbin ağlatmaya çalışmıyordum. Kıpkırmızı olmuş çocuğun kolu." dedi Felix üzgünce.
Hwan o konuştukça omuz silkip dayısına sokuluyordu.
"Hwan, gel çikolata vereyim barışalım." dedi umutla. Hwan yine umursamayınca Changbin güldü.
"Tamam, seslenme, şımarıyor şu an. İki gündür herkes onu severken bir anda Sunoo çıktı piyasaya." dedi sevgilisine. Felix dudak büzünce öpücük attı. "Böceğe bak sen, nereye gitti o?"
"Ağabey! Bu çocuk bahçeye çıkmak istiyor sanırım! Mutfak camına vuruyor." Felix kardeşinin dedikleriyle iç çekip kalkıp mutfağa gitmiş, Sunoo'yu elinden tutup ayağa kaldırarak kapıyı açmıştı.
Çimenlere gidene kadar her şey güzelken Sunoo inatla çimene basmıyordu. Felix onu kollarının altından tutup çimene götüreceğinde Sunoo ayaklarını öne uzatıp Felix onu indirdikçe çimenden kaçtı.
"Bebeğim niye basmıyorsun?"
"Buna taktil savunma deniyor. Aşırı duyarlı olduğu için basamaz." dedi Olivia. "Vay, nereden biliyorsun?" dedi Felix Sunoo'yu yere koymaya çalışmaktan vazgeçerek.
"Eh, boşuna üniversite okumuyoruz ağabey. Çocuk gelişimi böyle bir şey."
Felix onaylamış, Sunoo'yu salıncağa oturtup hafif hafif sallamaya başlayarak öğleden sonra güzelce uyuması için çocuğu yormaya başlamıştı.
Hwan ise dayısının koynunda şımararak ağlarken uyuyakalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar⁴
FanfictionSunoo susmak yerine ağlamaya devam ederken Chan oflayarak oğlunun boynunu öptü. "Bebeğim keşke ağlamasan." "İçi açılır çocuğun, ağlasın." dedi Jisung. "İçine dert olacak neyi var bu çocuğun el kadar boyuyla ya? Ne derdin var bebeğim, sevgilin mi ayr...