Seungmin geç gelen eşi ve Jeongin yüzünden iyice geçe kalan bulaşıkları toplamış, ellerini ve yüzünü yıkayıp odalarına girmişti.
Yatakta oynaşan Chan ve Sunoo'ya gülüp ışığı kapatarak yatağa yerleşti. "Ben sizi uyuyun diye göndermedim mi, hm?" diyerek Sunoo'nun karnına prr yapmış, oğlunu doya doya öpüp başını kaldırarak Chan'ın yanağını sıkmıştı. "Niye uyutmadın çocuğu?"
"Köpek gibi özledim niye uyutayım?" dedi Chan gülerek. Seungmin ona gülüp oğluna dönmüş, poposuna yavaşça vurmuştu. "Uyuyalım mı Sunoo?"
Sunoo başını iki yana salkarken kaçmaya çalışsa da Seungmin onu yakalamıştı. "Noo!"
"Ne demek uyumayalım? Uyumamız lazım." derken oğlunun bacaklarını mıncıklıyordu Seungmin.
"Aynı anda hem İngilizce hem Korece konuşmamız mantıklı mı acaba?" Chan yastığına yerleşip yan dönerken Seungmin dudak büzdü.
"Bilmiyorum, evde sık sık İngilizce konuştuğumuz oluyor. Mesela Jeongin'le genelde İngilizce konuşuyorsunuz, sizin yüzünüzden ben de İngilizce konuşuyorum." derken ayağına yastığı almış, sırtını başlığa yaslamıştı.
Sunoo'ya emziğini vermiş, iyice sessizleşen odada tatlı sesiyle ninni söylemeye başlamıştı.
Chan eşinin sesinin huzurunun yanında bebeğinin de kendi kendine mırıltılar çıkararak babasına eşlik etmesine gülümsemiş, kolunu başının altına alıp sessizce izlemeye devam etmişti.
Seungmin salladığı oğlunun mırıltıları kesilince gülmüş, aynı ninniyi baştan söylemeye başlamıştı. Sonunda uyutmayı başardığı oğlunu yatağa bırakmış, o kalkamadan doğrulup onu kucaklayarak beşiğine götüren Chan'a gülüp yatağa yerleşmişti. Chan da yatağa gelip eşinin göğsüne yattığında Seungmin gülerek ellerini onun saçlarına attı.
"Seni de pıpışlayayım mı?"
"Hm, güzel olur." Chan iyice küçüğünün göğsüne yerleşmiş, yanağını hafifçe sürtüp gözlerini kapatmıştı. Seungmin eşinin saçlarını yavaşça okşamaya başladı.
"Jeongin yarın nöbete kalıyor." dedi bir anda.
"Hm, ben erken geleceğim ama."
"Güzel o zaman, ikiniz de yokken akşama kadar vakit geçmiyordu izin günlerimde." Kısa bir sessizlik olduğunda Chan başını kaldırıp eşine baktı, hala uyanıktı ve onu izliyordu.
"Ninni söylesene."
"Ciddi miydin?"
"Evet, sesini seviyorum. Şarkı da söyleyebilirsin." Seungmin gülmüş, sessizce ninni mırıldanmaya başlamıştı. Chan gözlerini kapatıp uyumak için en rahat pozisyonu almış, Seungmin ninni söylemeyi bırakana kadar uyuyakalmıştı.
Seungmin eşinin uyuduğunu anlayınca iyice bastıran uykusuna yenik düşmüş, saniyeler içinde uykuya dalmıştı.
Sabah, Chan titreşimdeki alarmı çaldığında uyanmış, sessizce yataktan kalkıp kıyafetlerini alarak odadan çıkmıştı. Elini yüzünü yıkayıp salonda giyinmiş, kardeşiyle kendine tost yapmıştı.
İkisi kahvaltısını yaptığında Jeongin ağabeyine el sallayıp evden çıkmış, Chan da eşiyle oğlunu öpüp şirkete gitmek üzere çıkmıştı.
Rutin bir günün sonunda Jisung ve Chan şirketten çıkarken Jisung cebinden elini çıkarmış, saate bakmıştı.
"Minho trafiğe kaldı herhalde." derken iç çekti.
"Dondurma yiyelim mi?" dedi Chan arkadaşına gülümseyerek.
"Çok romantiksiniz bu akşam, olur yiyelim." dedi Jisung gülerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar⁴
FanfictionSunoo susmak yerine ağlamaya devam ederken Chan oflayarak oğlunun boynunu öptü. "Bebeğim keşke ağlamasan." "İçi açılır çocuğun, ağlasın." dedi Jisung. "İçine dert olacak neyi var bu çocuğun el kadar boyuyla ya? Ne derdin var bebeğim, sevgilin mi ayr...