Chan kucağındaki oğluyla suya birkaç yumurta koymuş, çay suyunu ocağa bırakmış ve gidecekleri için yenilerini almadıkları son kahvaltılıkları çıkarmıştı. Aman aman bir kahvaltıları yoktu, akşam da dışarıda yiyecekleri için sabah atıştırsak yeter modundalardı.
Mutfağa giren Jisung gördüğü manzaraya gülümsemiş, arkadaşının tezgaha bıraktığı ama henüz soymadığı patatesleri soymaya başlamıştı.
"Günaydın Beyefendiler."
"Günaydın Jisung Bey."
"Güğü Ji!"
"Sana da güğü Sunoo!" İki genç gülerken Chan beline oturttuğu oğluyla pişen yumurtaları ocaktan kaldırmıştı.
Jisung onun yerine yağ dolu tencereyi bırakıp patatesleri içine atmış, onlar kızarırken yumurtaları soymaya başlamıştı.
"Uyusun diye gecenin bir yarısı gidiyoruz, umarım yolda uyur eşek sıpası." dedi Jisung elindeki yumurtanın kabuklarını ayırırken.
"Uyur ya. Öğlen uykusunu atlayacağız, erken de kalktı, uyumasa bile yorgunluktan bir şekilde sızar." dedi Chan oğlunun kafasını öprrken.
"Günaydın ailenin en yaşlısı ve en koca kafalısı." diye içeri giren Minho'ya eşi gülerken Chan kaşlarını çatmıştı.
"Benim oğlum koca kafalı değil."
"Uyan geldik Chan." dedi Minho eşine arkasından sarılıp boynunu öperken. Jisung'a yaslanmış, yumurtalardan birini eline alıp soymaya başlayarak eşine yardım etmişti Minho.
"Sevgi pıtırcıkları." dedi Chan gülerek masaya otururken. Oğlunu kucağına almış, yanağını öpmüştü.
"Diyene bak, sabah ailesiyle aşk yaşadığını duymasak inanacağız. Salatalık var mı dedoş?"
"Var da soyamadım. Domates de var, doğrayın hepsini." Minho onaylayarak boş dolapta kalan son şeyleri de çıkarmıştı. Domates ve salatalıkları güzelce yıkayıp soymuş, birinin yarısını kesip Sunoo'nun eline tutuşturarak tabağa tek tek doğramıştı.
"Hanji."
"Efendim bebeğim?"
"Aç ağzını." Minho elindeki salatalığı eşinin ağzına attıktan sonra alnını öpmüş ve gülerek tabağı masaya bırakmıştı.
Seungmin mutfağa girdiğinde kaşlarını çatıp sebilden su aldı. "Hani sen hazırlıyordun kahvaltıyı?"
"Bebekle patates mi kızarsaydım güzelim? Tek elle yapabileceklerimi yaptım." Seungmin gülmüş, suyunu içip sıcak suyun üzerine çok az soğuk koyarak hafifçe sallamıştı bardağı. Chan'ın önüne çöküp oğluna bardaktan su içirdiğinde Sunoo çölde su bulmuş insan gibi kana kana içtiğinde Seungmin güldü.
"Su vermediniz mi lan çocuğa?" dedi Jisung elindeki yumurta dolu tabağı masaya bırakırken.
"Chan'ın aklı bir karış havada bugün."
"Son sevişmenizde üstte olduğunu söylesen daha çok inanırdım." dedi Jisung gülerek. Seungmin biten sudan sonra oğlunun ıslak ağzını silmiş ve geri çekilmişti.
"Neyin var?"
"Önemli bir şey değil, Jeongin çok duygusal birkaç cümle kurdu. Etkileyiciydiler." dedi Chan gülümseyerek.
"Şapşal." dedi Seungmin gülerek. Chan ona dil çıkarınca kahkaha atmıştı.
"Harbi onlar nerede?"
"Oynaşıyorlardır." dedi Chan rahatsızca.
"Birader evlenecekler, alışsan mı artık?"
"Sana ne arkadaşım? Jeongin benim ilk göz ağrım, minik bebeğim, her şeyim. Kabul etmiyorum evlenme yaşına geldiğini. Hala korkunca pıtı pıtı odama gelip bana sokulan çocuk o." Hepsi gülerken Chan oğlunun yere düşürdüğü salatalığı lavabonun içine basket atmış, ellerini peçeteye silip masaya dönmüştü.
"Günaydın canım ailem ve babasını çaldığım küçük böcek!" diyerek içeri giren Jeongin'e hepsi bir ağızdan günaydın derken Hyunjin de peşinden girip ufak bir günaydın faslını da o yaşatmıştı.
Altı genç ve bir böcek masaya yerleştiklerinde Chan ve Seungmin hem kendileri yiyor hem de oğullarına yediriyorlardı.
"Yavaş verin şu çocuğa boğulacak." Jisung gülerek ayağa kalkmış, çayın demininin üstüne sebilden soğuk su doldurarak paşa çayı kıvamında çayı önlerine bırakmıştı.
"Bir buçuk yaşındaki çocuğa çay mı içireyim?" dedi Chan şaşkınlıkla.
"Bir buçuk yaşındaki çocuğa kızartma yediriyorsun." dedi Jisung da aynı ifadeyle.
"İçiriyordum ben de arada, bir şey olmaz. Yarısını içiririz." dedi Seungmin gülerek.
"Çok acayip ebeveynlersiniz siz." dedi Jeongin de.
"Sus çocuk. Yemeğiniz bitince bütün makineleri çalıştıracağız. Kirli ne var ne yoksa toplayın. Her şey bitince toparlanıp evden çıkarız." dedi Seungmin yemeğini yerken.
"Akşam yemeğini havalaanında yiyelim bence. Valizlerle ve çocukla dolaşmak zor olur." Hyunjin'i hepsi onaylamış, sohbetlerle geçen kahvaltıları sona erince herkes ayaklanmıştı.
Hyunjin, Minho ve Chan kirlileri çıkarmakla meşgulken, Seungmin ve Jisung mutfağı toparlayıp kirli yerleri temizliyordu. Jeongin de tüm evi baştan aşağı süpürürken bulaşık makinesi bitmişti.
Herkes zaten sabah duş alıp banyoları öyle üstten temizlediği için başka bir temizlikle uğraşmamış, yıkanan çamaşırları beklerken valizlerini toplamışlardı.
Chan kucağında oğluyla beraber çöpleri çıkarmak için gittiğinde evde bir anda gürültü azalmıştı.
Çamaşır makinesi bitince Minho hepsini kurutucuya atmış, Chan ve Sunoo gelene kadar onlar da kurumuştu. Evin eşyalarını yerlerine bırakıp, kendi eşyalarını katlayarak valizleri toparlamış, kapıya çıkıp uberi çağırmışlardı.
Doğalgaz, elektrik ve suyun kapalı olduğuna, tüm kapı ve camların kilitlendiğinde, bir şey unutmadıklarına da emin olmuş, evden çıkıp gelen ubere binerek havaalanına gitmişlerdi.
Sunoo mızmızlanmaya başlayıp esneyip dururken hava kararıyordu.
Seungmin göğsüne yatan kangurudaki oğluyla öpüşüp koklaşırken Sunoo hem mızmızlık hem de babasına şebeklik yapıyordu.
Sonunda yemekleri geldiğinde Seungmin eşinin yardımıyla oğlunu kucağına oturtmuş, hem ona yedirip hem de kendisi yemeğini yemişti. Herkes yorgun ve uyku modunda olduğundan kimseden sesin çıkmadığı bir akşam yemeğinin ardından uçağa gitmiş, açılan kapılar sayesinde içeri girip yerlerine yerleşmişlerdi.
Chan oğlunu kucağına alıp pışpışlarken Seungmin Sunoo'nun emziğini ağzına bırakmış, diğerlerine göz gezdirmişti.
Hepsi kemerlerini takmış, geldiklerindeki gibi Hyunjin ve Jeongin karşılarında otururken Jisung ve Minho koridorun diğer tarafına yerleşmişti. Jisung eşinin göğsünde, Jeongin sevgilisinin omzunda uyku moduna geçerken, Seungmin de eşinin omzuna yaslanmıştı.
Chan oğlunu uyutmayı başarıp onu koluna yatırmış, omzunda uyuklayan eşinin başını öpüp sessiz uçakta dudakları ve yanakları sıkışan oğlunu izlemeye başlamıştı.
Beklenmedik şekilde sakin ve sessiz geçecekti yolculukları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar⁴
FanficSunoo susmak yerine ağlamaya devam ederken Chan oflayarak oğlunun boynunu öptü. "Bebeğim keşke ağlamasan." "İçi açılır çocuğun, ağlasın." dedi Jisung. "İçine dert olacak neyi var bu çocuğun el kadar boyuyla ya? Ne derdin var bebeğim, sevgilin mi ayr...