pembe panter

3.2K 320 180
                                    

Felixler Avustralya'ya gelmiş, bir güzel dinlenmişlerdi.

Olivia, Felix'in kız kardeşi, kucağına aldığı Hwan'la oynarken Felix sevgilisinin omzuna yaslanmış, elini tutarken büyüklerin sohbet etmesini izliyordu.

Changbin'in ablası, Jisue ve eşi Seojun Felix'in ailesiyle sohbet ederken Felix başını sevgilisine çevirdi. "Acıktın mı?"

"Biraz." Felix onaylamış, çaprazında oturan kardeşine dönmüştü. "Pist, atıştırmalık ne var?"

"Annem çeşit çeşit yemek pişirdi ağabey, sabredin biraz."

"Of, açım ama ben." Felix sızlanırken Changbin gülerek parmaklarını kenetledi. "Mızmızlanma Felix, yeriz birazdan."

"Acıktınız mı oğlum?" dedi Felix'in babası. "Hazırlayalım hadi masayı." diyerek kalktığında Felix babasına eliyle kalp yaptı. "Canım babam."

Olivia ve Felix'in anne babası mutfağa geçerken Jisue küçüklerine döndü. "Neden dilimizi konuşuyorlar?"

"Sizinle rahat anlaşabilmek için uzun süredir bu evde Korece konuşuyorlar. Düğün zamanı ters düşmek istememişler." dedi Felix gülümseyerek.

"Ne kadar naif düşünmüşler. Olivia"yı da çok sevdim, şeker gibi kız."

"Harry Potter'ın kusmuk tadında şekeri gibi." dedi Felix göz devirerek.

Seojun ve Changbin gülerken Jisue etrafta dolaşan çocuğuna odaklanmıştı. "Annecim gel buraya."

Hwan koşarak annesine gidip ona sarıldığında Felix ona bakarak güldü. "Büyüdükçe daha tatlı oluyor vurarak sevesim var ya."

"Sev ağabeyi, sev. Beneğim benim, aşkım." Jisue çocuğunu güldürmek için mıncıklayarak severken Felix gülerek ellerini uzattı. "Gel."

"Felly!" Hwan annesinden Felix'e doğru atılınca Felix onu kucağına alıp, Changbin'e yaslanarak karnına oturmuş, çocuğun yanaklarını sıkıştırmıştı. Changbin sevgilisinin omzundan attığı koluyla uzanıp yeğeninin kafasını sevdi.

"Changchang, üşü?"

"Ne üşü, ne bileyim senin suyun nerede?"

"Changchang, üşü!" Hwan sinirlenerek bağırıp Felix'e vurduğunda Felix gülerek kolunu tuttu.

"Benim suçum ne bebeğim?" Hwan inatlaşıp mızmızlanırken Felix'e vurmaya devam ederken Changbin çocuğu almış, kollarının arasında sıkıştırıp omzunu ısırmıştı. "Çok ayıp vurulur mu ağabeye? Gel bulalım suyunu."

"Üşü!" Changbin yeğenini öperek valizlerini koydukları odaya ilerlerken Felix de kalkmış, pembe sweatinin kollarını ellerine kadar çekerek mutfağa girmişti.

Babası ocağın başında yemekleri ısıtırken annesi ve kız kardeşi masayı seriyordu.

Kız kardeşine arkasından sarılıp çenesini başına yaslayarak genç kızın belini sıktı Felix. "Özlemişim sizi."

"Birkaç ay önce gelmiştin ağabey." dedi Olivia gülerek.

"Seni özlemedim zaten." Olivia kıkırdayıp başını çevirerek büyüğünün yanağını öpmüş, ona yaslanmadan önce elindeki salatayı masaya bırakmıştı.

"Nasıl gidiyor?"

"Her şey yolunda." dedi Felix annesine. "Oldukça mutluyuz."

"Zaten evli gibiydiniz, ne yaptın ettin lise bitince Changbin'le yaşamaya başladın." dedi kadın oğluna.

"İyi ki başlamışım, çok seviyorum anne çok. Of gidip ağzını yüzünü mıncırasım var." derken tüm sevgi patlamasını kardeşine daha sıkı sarılarak frenlemişti.

kaçak damatlar⁴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin