cb öncesi bölüm atayım hemennn
thunderous'tan sonra ne dinleyeceksiniz??
---
Hwan üzerindeki ceketi düzeltmiş, iyi göründüğüne emin olduktan sonra dayısının odasına giderek kapıyı çalmıştı.
"Dayı, ben çıkıyorum."
Changbin eşinin dudaklarını serbest bırakıp kısa bir nefesten sonra kapıya doğru döndü.
"Nereye bu saatte?" derken saatten çok da haberi yoktu. Sadece bir süredir Felix'le odalarında takılıyorlardı.
"Bu saatte dediğin, saat daha on. Sunoo'yla dışarı çıkacağız ve evet, Chan ağabeyin haberi var."
Changbin, vücudunda gezinen eller yüzünden yeğenine çok odaklanamamış ve ağzında bir şeyler geveleyip eşine dönmüştü. "Dikkatli ol."
"Bu yaşlılar..." Hwan dayısının özel anlarını böleceğini düşünebilmişti ama haber vermeden evden çıktığında Felix olayı telaşlanarak büyütüyordu. Haliyle Changbin de 'Felix'i korkutmuşsun eşek sıpası' diyerek söyleniyordu.
Hwan göz devirip ayakkabısını giyerek evden çıkmış, mesaj atan küçüğüne gülerek onu aramıştı. "Efendim güzelim?"
"Nerede kaldın?" Sunoo sızlanırken Hwan güldü. "Geliyorum, on dakikaya oradayım."
"Oha yuh, yavaş sür. Arabayla bile yol boşken yirmi dakikadan fazla sürüyor o yol."
Sunoo kapının oralarda dolanırken Hwan gülerek onaylamış, telefonu kapatmıştı.
Sunoo, ilk defa babasından gece yarısından sonra gelebilme izni koparmıştı. Muhtemelen onlar da fırsatı değerlendirecekti.
Heyecanla koridorda dört dönerken Seungmin elindeki kurabiyelerle Chan da kahve bardaklarıyla yanından geçmişti.
"Gelmiyor mu?"
"Geliyor baba ya, niye gelmesin? Çok heyecanlı, gece yarısından sonra eve geleceğim."
"En geç iki dedik Sunoo, biliyorsun değil mi babacığım?" Seungmin oğluna gülümserken Sunoo onaylamış, Hwan gelene kadar ortalığı karıştırma kararı alıp babalarının arasına oturmuştu. Chan'ın yanağından makas alırken kolunu Seungmin'in omzuna attı.
"Ben yokken eğlenin siz de." Seungmin oğlunun poposuna vurup dişlerinin arasından konuştu.
"Terbiyesiz."
"Ne ya, ben ne yaptım siz yapıyorsunuz her şeyi." Seungmin göz devirirken Chan oğlunu kendine çekmiş, yanapını öper gibi yaklaşıp ısırmıştı. ''Baba ya!"
"Böceğe bak sen, babalarınla nasıl konuşuyorsun hm?"
"Acıdı ama." Sunoo yanağını okşarken kapı çalınca ikisinin arasından fırlamış, geri dönüp eline kurabiye alarak evden çıkmıştı.
"Yavaş sürsün!"
"Tamam ya!" Sunoo koşarak aşağı inip büyüğünün yanına ilerlemiş, yanağını öpüp kurabiye uzatmıştı.
Hwan kurabiyeyi alırken küçüğünün yanağını sıkıştırdı. "Tombik yanaklım."
"Sensin be tombik yanaklı."
"Çene kemiğim var benim bebi, senin yanağın var. Gel bir ısırayım." Sunoo Hwan'ın kendisine küçüklüklerindeki gibi hitap etmesine gülmüş, dudağının üstüne yavaşça vurmuştu.
"Bebi ne ya?"
"Sen."
Sunoo gülerek elindeki son kurabiyeyi sevgilisinin ağzına bütünce sokup konuşmasını engellemiş, sonra da uzattığı kaskı takıp arkasına yerleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar⁴
FanfictionSunoo susmak yerine ağlamaya devam ederken Chan oflayarak oğlunun boynunu öptü. "Bebeğim keşke ağlamasan." "İçi açılır çocuğun, ağlasın." dedi Jisung. "İçine dert olacak neyi var bu çocuğun el kadar boyuyla ya? Ne derdin var bebeğim, sevgilin mi ayr...