"Onu öldürürüm! Onu öldürürüm! Onun derisini ince ince soyarım! Seni de onun yanına siker atarım!"
Louis, hala Xander için ağlayan Harry'nin yüzüne bağırdı. Elleri, bacakları titriyordu. Siniri, gözlerinden fışkıran ateşten okunuyordu. Ama Harry'nin elinde değildi. Korkudan ve hayatı boyunca hiç tanık dahi olmadığı olayların şaşkınlığından, hala üzerindeki şoku atamamıştı. Gözyaşları art arda düşüyordu.
Xander, ne yaparlarsa yapsınlar yerden kalkmadığı için hastaneye götürmek zorunda kalmışlardı. Ambulans çağırıp düğünü mahvetmemek için Johannah, Denis ile beraber kendi arabalarına koyup götürüyorlardı. Denis arka kapıyı kapatıp Johannah ile beraber öne geçerken, arabanın arkasında kalan Louis hala bağırıyordu.
"Dalga geçiyorsunuz! Hepiniz benimle taşak geçiyorsunuz!"
Annesinin dahi o çocukla ilgilenmesi onu tahammülsüzleştirmişti sonunda.
Araba bahçeden hızlı bir manevra ile dönüş alıp çıktı. Arabanın çıkması ile beraber Liam, az önce Yaser'in oturduğu tümseğe çöktü. Herkes için şok bir gece olmuştu.
Zayn uzaklaşmış, Niall kendini geri çekmiş ve Liam tam anlamıyla mental olarak tükenmişti.
Louis, hala ağlayan Harry'nin koluna yapıştı;
"Ne sikim için ağlıyorsun hala? Ona mı üzüldün? Sevgiline mi üzüldün?!"
Liam oturduğu yerden bağırdı.
"Rahat bırak çocuğu! Korktu sadece!"
Harry, kolunu onun elinden çekmeye çalıştı. Louis ise onunla rahat konuşamayacağını fark ederek onu evin içine çekti. Harry'nin hala bacakları titriyordu. Louis'in peşinden sürüklendi.
"Onu öldürecektin.. Ona zarar vermenden korktum-"
Louis onu evin içine doğru fırlattı ve ardından kapıyı kapattı. Herkes düğün alanına doluşmuşken evin içine yalnızca hizmetliler, mutfak için girip çıkıyordu. Evin geri kalanı boş ve karanlıktı.
Harry evin içine savruldu.
"Sana ve Liam'a saldırdı! Zayn'e ve bana demediğini bırakmadı! Üstüne seni de aşağıladı! Senin hakkında asla ama asla kimsenin ağzına almasına izin vermeyeceğim kelimeler söyledi ve sen onun için endişelendin mi?"
"Evet! Korktum! Kim olsa korkardı! Onun için üzülmek değil bu, insancıl bir şey!"
"İnsancıl ha! Ben bilemem tabi! Louis ne anlar insan olmaktan?! Bilemiyorum biri bana ucube derse ben yine de ona acımaya devam edebilir miyim? Ama ben iki sevgilisine sevişme şansı veren bir ibnenin düşüncelerini nasıl okuyabilirim ki?!"
Harry duraksadı. Bu gece daha fazlasını kaldırabileceğini hiç sanmıyordu. Elini havaya kaldırdı.
"Sakinleş, öyle konuşalım. Yoksa birbirimizi kırmanın üzerine-"
"Siktir git!"
Louis kapıya yöneldi. Harry şimdi, az öncekinden daha kötü hissediyordu.
"Bilmiyorum beni boğmaya çalışan çocukla mı beraber olmalıyım yoksa bana ucube diyen mi?"dedi, gözleri iyice dolmaya başlarken.
Louis elini kapı koluna koyup arkasını döndü.
"Aynı kefedeyiz öyle mi?"dedi, kırılmış bir yüz ifadesi ile.
"Hayır... hayır..."
Harry hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Konuşmakta hiç iyi değildi. Ne yaparsa yapsın işler daha da boka saracaktı çünkü konuşmayı beceremiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Swagmaster From Doncaster // Larry
FanfictionLouis, küçük çetesi ile Doncaster'ın içinden geçen, azgın, çapulçu, başıboş bir çocuktur. Hem aralarına yeni gelecek parlak bukleli Harry'i kabullenmesi zaman alacaktı hem de ona duyduğu hisleri.