Louis elleri titreyerek dolapta eline ne geçerse tezgaha koyuyordu. Çok düşünmemeye çalışıyordu ve yalnızca hazırlayacağı şeye odaklanmaya özen gösteriyordu. Ama zaten dolaplarındaki şeyler ya bebek ürünleriydi ya da annesi kolay kolay işten yemek yapmaya vakit bulamadığı için hazır yemeklerdi.Louis dolaptaki sosisleri biraz tavada kızarttı, bir paket makarna haşladı ve tek başına yemeyi düşündüğü dondurulmuş patates kızartamalarını fritöze attı.
Üst kattaki kıyamet gibi gelen sesler yavaş yavaş azalmış şimdi tamamen kesilmişti. Johannah zorla da olsa Fizzy'i ve ikizleri yatırmıştı. Lottie ise Louis'in adını hala bilmediği o garson çocuk ile uykusu gözlerini kızartırken televizyon izliyordu. Annesi ve evsiz kadın ise yukarıda nasıl yatacaklarını konuşuyorlardı.
Louis bir anlığına mutfaktan başını çıkarıp küçük televizyon odasında oturan garsona baktı.
Oturunca, zaten dizlerinin üstüne gelen keten şortu daha da kalkmıştı. Kollarını birbirine dolamış, rahatsız bir ifâde ile televizyon ekranına bakıyordu. Ama Lottie'nin izlediği çizgifilme dikkatini verdiği söylenemezdi.
Makarnayı hızla tabaklara dağıttı. Patates kızartması ve sosisi de tek bir tabağa koyup zaten iki adım olan mutfağı daha da daraltan mutfak masasının üzerine koydu. Dolaptaki kolayı çıkardı, su koydu, biraz salata yapmayı düşündü ama evde sağlıklı bir şey bulunma ihtimali olanaksızdı.
Tekrardan başını uzatıp çocuğa baktı. Hâlâ aynı pozisyondaydı.
Önlüğü üstünde yoktu ama bandana hala başındaydı. Sabahkinin aksine saçları bu sefer tamamen bandananın işlevini yapmasına izin vermiyordu ama. Yüzüne doğru bir kaç buklesi düşmüştü. Ve Louis'in hayal ettiği gibi mavi tişörtünün yakası oldukça açıktı.
Çocuk ekrana baksa dahi kafasının içinde baya derinlere dalmıştı. Louis'i fark etmek bir yana dursun etrafında dönen her şeye kapamış gibiydi kendini.
Louis onun açık yakasına ve çıplak dizlerine bakarken teninin Doncaster'da gördüğü kızlardan bile daha yumuşak göründüğünü düşündü. Üstelik buradaki alt sınıf insanlara göre daha kilolu bir çocuktu. Süt beyazı teni, Eleanor'un sıska etinden daha güzel ele gelirdi diye düşündü.
"Louis kendi halinde, zararsız bir çocuktur."dedi annesi merdivenlerden inerken. Yanında yürüyen arkadaşı gülümseyerek peşinden geliyordu.
Annesi, mutfağa girdi ve masaya baktı. Ağzı şaşkınlıkla açıldı. Çok da marifetli bir şey yapmamıştı ama bu kadar özenmiş olması onu şaşırtmıştı.
"Bunlara gerek yoktu."dedi arkasından giren kadın.
"Oh bebeğim. Çok güzel olmuş. Zaten düzgün bir şey yok evde, sen de bu halinden vazgeç artık Anne. Biz arkadaşız. Sen otur, ben de Lottie'ye bakayım."
Annesi mutfaktan çıktı ve Anne denen kadın masaya oturdu. Louis'e büyük bir gülümseme ile bakıyordu ama Louis az önce düşündüğü şeyi düşünürken çocuğun annesi ile göz göze gelemiyordu.
"Oğlumla tanıştınız mı?"
Louis yeniden kızarmış olmaktan korktu. Başını iki yana salladı. Normalde geveze olan çocuk şimdi tek kelime edemiyordu.
Annesi mutfağa, yanında o çocuk ile geri döndü. Hemen bir sandalyeye oturmasını söyledi ve masada eksik bir şey var mı kontrol etti.
"Bebeğim, Louis ile tanıştınız mı?"dedi çocuğun annesi. İçeri giren oğlu adımlarını büyük bir çekingenlik ile atıyordu. Ağır bir travmanın içinden çıkmış gibiydi. "Johannah teyzenin tek oğlu. Kaç yaşındaydı, Johannah?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Swagmaster From Doncaster // Larry
أدب الهواةLouis, küçük çetesi ile Doncaster'ın içinden geçen, azgın, çapulçu, başıboş bir çocuktur. Hem aralarına yeni gelecek parlak bukleli Harry'i kabullenmesi zaman alacaktı hem de ona duyduğu hisleri.