Evet sonuçlar önemlidir.Fakat çoğunlukla insanlar sonuca ulaştığında geçilen yolları unutur,verdiği emekleri hiçe sayar,öğrendiklerini rafa kaldırır.Elinde sadece sonuç kaldığındaysa içinde koca bir boşluk olur.Böylelikle aranılan asıl cevabın yolda yürürken gördüklerinin kıymetini bilmek olduğunu anlar.Artık sonuç olarak hissettiğim bu kalp çarpıntısının sebebini de anlıyor gibiydim.Ne yazık!
Boğulmaktan kendini kurtarmaya son anda karar vermişçesine ani bir hareketle kızın kollarını çözdü üzerinden.
Donghae : Sen benim burada olduğumu nereden duydun?
-Hyung’a çok rüşvet vermem gerekti bunun için ama sonunda pes etti.Opppaaaa benim yüzümden böyle bir yere tahammül etmek zorunda kaldığın için çok üzgünüm.
Donghae : Buranın nesi varmış,ben çok eğleniyorum.Gel hadi sana etrafı gezdireyim.Esra,Yong Sun size afiyet olsun.
Neden sonra birden eğilip kulağıma
Donghae : “Haklısın bütün kadınlardan hoşlanıyorum galiba “diye fısıldadı.
Yaşadığım şaşkınlığa mı yoksa bu kadar yakın mesafeden nefesine hissettiğime mi daha çok tepki vermiştim bilmiyorum ama kendimi hızla geri çekmiştim.Giderken arkasından
Esra : Seni ciddiye alabilmek için aptal olmak lazım , diyebilmiştim sadece.
Yong Sun : Ne dedi sana Esra.
Esra : Boş ver.Çok önemli değildi.
Kalın kafalı,omurgasız,serseri,kendini beğenmiş ,orman meyvesi kılıklı nasılda kendini bu kadar ciddiye alabilirdi.Bilim insanları dış görünüşlerini düzeltmek için kendilerini bu kadar geliştirmek yerine karakterlerini düzeltmek için bir gen geliştirseler insanlığa müthiş yararları dokunurdu oysa.
Esra : Hadi bahçeye çıkalım henüz Chen’i hiç görmedim bugün.
Yong Sun : Bu zamana kadar seni bulmaya gelmemiş olması ilginç
Esra : (tebessüm edip) Çıkacak bir ağaç tepesi bulmuştur yine.
Yong Sun : Bayan Han’ın benden istediği birkaç iş vardı onları halledip gelirim yanına sen git.
Esra : Olur.
Bahçeye çıkmış etrafta Chen’i arıyordum.Genellikle eğer bir ağaç tepesi ya da kaldığım evin çatısında değilse yalnız başına bir kenarda otururdu.Son zamanlarda bu yalnızlık hali ya benimle ya da Donghae ile geçirdiği zamanların artmasıyla azalmış olsa da o yine de oldukça çekingen bir çocuktu.Bu halleri beni ona karşı daha da hassaslaştırıyordu.
İlk gördüğüm bayan görevliye dönüp sordum.
Esra : Affedersiniz Chen’i gördünüz mü?
-Efendim?
Esra : ( Anlamadığını varsayıp yüksek sesle, tane tane tekrar etti) Ben Chen’i arıyorum onu gördünüz mü acaba?
-Oooo evet az önce malzeme odasına girdiğini gördüm ama hala orada mı bilemiyorum.
Esra : Nasıl bir çocuğun o odaya tek başına girmesine izin veriyor musunuz?
-Chen için sorun olmayacaktır.O bir kenarda oturup bekler hiç bir şeyi ellemez.
Yine de bu rahat tavırları hiç hoşuma gitmemişti.Ne olursa olsun orada yalnız olması fikrinden hazzetmediğim için malzeme odasına gitmeye karar verdim.Başıma gelecek olanlardan habersizdim elbette.Bu kadar ileri gidebilecekleri hakkında bir fikrim yoktu çünkü.
Malzeme odasına girer girmez etrafa bakınıp seslenmeye başlamıştım fakat hiç biryerde Chen’i göremiyordum.Dahası bir süre sonra kapı kapamıştı ve karanlıktan hiçbir yer görünmüyordu.Işığın yerini bulabilecek kadar buraya tanıdık olmadığımdan kapıyı bulmakta zorluk çekiyordum.Güçlükle kapıyı bulduğumda ise asıl şoku o anda yaşamıştım.Kapı üstüme kitlenmiş ya da bir şekilde bozulmuş olmalıydı.Yoksa kim ne için kapıyı bilerek kilitleyebilirdi ki.
Çalışanlar arasındaki konuşma
-Kızlar az önce bizim sonradan gelme yabancıyı malzeme odasına Chen’i bulmaya gönderdim.
-Chen’i bulmaya mı?O zaten Donghae ve kız arkadaşı ile birlikte.Neden malzeme odasına gönderdin ki.
-Yaaa aklını kullansana kızım onu oraya kilitleyip biraz korkmasını sağlayacağız. Böylelikle bizi daha az sinir edecek.
-Unni gerçekten çok kötüsün.
-Benimle gel çabuk,malzeme odasının anahtarını bulup onu kilitleyelim.
-Buna karışmak istediğimden emin değilim.
-Demek öyle geçen gün değiştirdiğin nöbetleri idare edecek başka birini bul o zaman.
-Bunu yaptığımız için başımız belaya girecek.
-Kimseye bir şey demezsen bunu bizim yaptığımızı bilmeyeceklerdir.
***************************************************************************
Bahçede yaklaşık yarım saattir her yeri aramış fakat Esra’yı bir türlü bulmamıştı Yong Sun.Son zamanlarda Chen ve Donghae ile birlikte çok zaman geçirdiklerini bildiği için bir de Donghae’in yanına gidip sormaya karar vermişti.Bu arada yolda giderken Esra’yı malzeme odasına kilitleyen çalışanları görüp sormuş fakat bilmediklerine dair cevap almıştı.Kızların durumu Yong Sun’ın çok hoşuna gitmemiş olsa da üzerinde fazla durmayıp Esra’ya olan ön yargılarına yormuştu.Donghae’in kaldığı evin kapına gelmiş hızla yumrukluyordu.
Dong Hae : Ne yaptığını sanıyorsun sen.Bu şekilde kapıma dayanmakta neyin nesi?
Yong Sun : Afedersin, Esra’yı arıyordum ben.Chen’i bulmak için bahçeye çıkmıştı ama hiçbir yerde yok.
Donghae : Chen mi o epeydir benim yanımda.Şimdi de uyuyor.
Yong Sun : Ne zamandan beridir senin yanında peki.
Donghae : Sizin yanınızdan ayrıldığımdan beri.Shin Hye ile birlikteyken yanıma geldi. Biliyorsun garip bir çekiciliğim var…Benden şarkı dinlemek istediği zaman elime yapışıp bırakmaz. Ben de gitarımı almak için buraya geldim.( birden anlamsız bir şaşkınlıkla) O zamandan beri odadan hiç çıkmadık ki.Yong Sun : Tekrar Özür dilerim…Bana Chen’n yanına gideceğini söylemişti.Fakat olması gereken her yere baktım.
Donghae : Yabancı bir kız nereye gidebilir ki! ( Evet, bu sefer şımarık bir meraktan çok telaşlıydı) Diğerlerine haber verdin mi peki,
Yong Sun : Hayır sadece birkaç çalışana sordum.(kendince tekrarlayıp) Etrafı da çok iyi bilmiyor!
Donghae : Tamam o zaman herkese haber verelim öncelikle.Chen ağaçlara tırmanmayı seviyor diye onu bulmak için aynı şeyi denemiş olması muhtemel.Bir şekilde düşüp yaralanmış olabilir.(Neden hep aklına en kötüsü geliyor ki)
Yong Sun : Doğru ben o zaman Bayan Han’a haber vermeye gidiyorum.Araması için birkaç görevliden yardım isteyelim.
Donghae : Ben de Chen’i uyandırıp birine teslim edeyim.Aramaya başlıyorum hemen.
Yong Sun: Önce bulan diğerine haber versin lütfen.
Donghae : Olur.
Bu gibi durumlarda erkekler sanırım garip bir şekilde akılcı davranıyor.Herhangi bir kadın şu anda panikten elini ayağını koyacak yer bulamazdı.Bir anda herkes yurdun her yerinde beni aramaya başlamıştı..Bense başıma gelecek en kötü durumla baş başa kalmıştım.Yapayalnız bir odada kilitli kalmak korkunçtu hele de benim gibi kapalı alanda tek başına kalma korkunuz varsa.Filmlerde hep böyle zamanlarda mucizevi bir şeyler olurdu.Benim durumumda ise aksine cep telefonum dahi çekmiyordu.Buraya geldiğimden beri beni aşırı halde şaşırtan şans faktörüm olağan akışına dönüş yapıyordu.
Donghae : Hala onu gören olmadı mı Yong Sun.
Yong Sun : Hayır,henüz yok.
Donghae : Sanırım yanlış yerde arıyoruz.Hep dışarıda bir yerlerde olduğunu düşündük ben birde binanın içerisinde arayacağım,siz devam edin.
-Oppa beni bekle lütfen.Bende seninle gelmek istiyorum.
Donghae : Sen neden hala buradasın,çoktan gitmiş olmam gerekiyordu.
-Şey…Sen öyle endişeli görününce gidemedim.
Donghae : Sen burada bekle Shin Hye,peşimden gelmeni istemiyorum.
Zaman zaman orada olduğumu belli etmek adına bağırıyordum.Bazen de kapıya tekmeliyordum ama malzeme odası o kadar ücra bir köşedeydi ki buraya kimin ne zaman işinin düşeceği tamamen belirsizdi.Çaresiz yete oturmuş dizlerimi karnıma doğru çekmiş kollarımı bacaklarıma sarmıştım.Şimdi tam da duruma uygun psikoloji içerisindeydim işte.Kaç saat geçti aradan bilmiyordum ama artık açtım ve üşüyordum.Artık uyumaya karar verdiğim anda duyduğum ayak sesleri tekrar harekete geçmemi sağlamıştı.
Esra : Heyyy orada kimse var mı?Beni duyan var mı?
Donghae : Esra…sen misin?
Esra : (Biraz dursaksadıktan sonra) Aa..ev..Evet benim Donghae.
Aslında yerimde başka biri olsa bir ses duyduğunda avazı çıktığı kadar bağırırdı. Ama Nedense o an bir süre sesim çıkmamıştı. Bunun onlarca sebebi olabilirdi…Kalbim şu an bunları düşünebilecek fırsatı vermiyordu.
Donghae : Orada ne işin var? Kapı kilitlimi?
Esra : (İngilizce- alaycı bir şekilde) Hayır, malzeme odası ilginç geldi, belgesel çekiyorum..(Birden o gereksiz güvenini de hesaba katarak geri vites yapıp )Sanırım nasıl kilitli kaldığımı sorma bunu bende bilmiyorum.
Don Yul : Aaa memnunsun demek…
Tüh..böyle şeyleri Türkçe söylesem daha iyi olacak! Telaffuzu kadar kötü değilmiş idrakı..
Esra : Burası soğuk sanki biraz…(Belki elini biraz çabuk tutar)
Birkaç denemeden sonra o sıska bedeninden beklenmeyen çeviklikle kapıyı açmayı başarmıştı.Kapıyı açar açmaz göz göze geldiğimizde anne rahmine düşmek kadar mucizevi bir şey olmuştu.Dünya üzerinde yaşayan yaklaşık yedi milyar insan içerisinde kalbimi hızla çarptırmayı başaran tek adam kurtuluşuma sebep oluyordu.Lütfen kısa bir süre de olsa zaman durabilir mi?
Donghae : Aptal mısın? Nasıl böyle bir yere gelip kitli kalmayı başarabildin. Beni bu kadar endişelendirmek zorunda mısın?
Her şey bir anda silindi.Bunları söyledikten sonra yanıma gelip bana sıkıca sarıldığında…Söylenmesi gereken birkaç cümle vardı…Olmalıydı , izin verirlerse…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mutlu ol...
FanfictionBazı cümleler vardır. Asla bir soru değildir fakat her zaman cevap vermeniz gerekir. Ve hayatı hayal kırıklılığı olarak tecrübe eden biri olarak size tavsiyemdir; aklınız ve kalbiniz arasında kaldığınız o sancılı anlarda, lütfen kalbinizi dinleyin...