8. bölüm / Ben..O..Biz..

145 18 2
                                    

Bunu söylemek için çok gecikmişti halbuki. Daha fazla bu öğütleri dinlemek istemediğimi anladığımda yanından kalkıp küçük evime gitmek için üşüdüğümü bahane edip ayrıldım.Ama birinin yanından bedeninizi alıp götürerek ayrılamazdınız eğer ruhunuzu ona teslim etmişseniz.

İçeri girer girmez kendimi yatağa attığımda beynimde yankılanan sesi hiç susmayacak sandım.Tek bir söz yirmi üç sene yaşamış olduğunuz hayatınızın yalnızca bir fragman olduğunu düşündürebiliyor evet...

*
*
*

Yaklaşık bir haftadır tabiri caizse bir kovalamacanın içinde gibiyim. Onun olduğu her yerden kaçmaya çalışıyorum.Daha fazla sevmemek için.Çünkü O böyle istedi. 

Bu süre içinde çalışanların bana olan tutumunun değişmesi bana epey yardımcı olmuştu.Can’la birlikte olduğumuz zamanlarda ise onunla çok konuşmamaya dikkat ediyordum.Anladığım kadarıyla geçmişten kalma bir aşk meselesi oldukça canını acıtmıştı.Yong Sun ’la aralarındaki mevzuu da bu olabilirdi tahminimce.Tabi bunlar sadece benim akıl yürütmelerimden ibaretti.Zira bunu ne Yong Sun ’a ne de Donghae ’ye sorabilmiş değildim.Aslından Yong Sun ’a sorsam anlatacağına emin olmama rağmen her şeye burnunu sokan meraklı bir arkadaş olmak istemediğimden konuyu açmıyordum.

********************************************************

Sanırım sıcak günlerin sonlarını yaşadığımız zamanlar.Öğle arası için Can’la favori yerimiz olan tepedeki çimenlerin üzerine oturmuş buradan görüldüğü kadarıyla Seul’ü izliyorum.Bir kaç kere gezmeye fırsatım olmasına rağmen henüz tam manasıyla keşfedemediğim şehri.
Uzun bir süreden sonran çalan telefonda arayan kişinin adının gördüğüm anda mutlu olmam için sebep bulmuştum bile.

Funda : Alo hayırsızım nasılsın?

Funda : Senin gibilere zeytinyağı diyorlar biliyorsun değil mi? Kızım kaç gün oldu görüşmeyeli illa benim mi aramam lazım.

Esra : Tabi ki sonuçta ben yabancı ellerde kısıtlı bir parayla geçinmesi gereken bir insanım.İletişime ayırdığım bütçe bu kadar.

Funda : Sömürücü seni, İyi misin, ne zaman sessizleşsen bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorum.

Esra : Vaavvv bir an Derya ile konuşuyorum sandım.Ne zamandan beri bu kadar olgun biri oldun sen.

Funda : Hiç de bile benim nerem olgunmuş.Aşk hayatın için endişeleniyorum sadece.Derya bunu asla yapmaz ki.

Derya : Haklısın. Onun mevzuları daha derin oluyor.

Funda : Eeee bir ilerleme var mı aranızda onunla. Akıllara zarar çocuk yahu.O insansa benim burada gördüklerim ne!

Esra : Ne demezsin o kadar ilerleme kaydettim ki her gün biraz daha aptal aşık oluyorum.

Funda : Nasıl yani o kadar taktik veriyorum hiç mi işe yaramıyor.

Esra : Sanırım bu bahtsız arkadaşının kaderi platonik aşklarla sınanmak.

Funda : Yanılıyorsun ben senden hoşlandığını düşünüyorum Onun.

Esra : Saçmalama en son bana ne söylediğini biliyorsun değil mi Funda.

Funda : Tamam işte kızım bu tam da tezimi doğruluyor.

Esra : Senin iç dünyanı çok merak ediyorum vallahi.Hangi kafa sana bunları düşündürüyor.

Funda : Akıllım çapkınlığın kadınlar arasındaki temsilcisi seçilse ben açık ara fark atarım.Bırakta kadın-erkek ilişkisini bileyim acemi şey seni.

Esra : Haklı olmanı çok isterdim doğrusu.

Funda : Haklıyım zaten.Hani olmaz ya ben haksız çıktım.O zaman üzülme yedekte Yong Sun var.

Esra : Sen iyice saçmalamaya başladın,hadi kapat telefonu da işinin başına dön.İlgilenmem gereken öğrencilerin yok mu senin?

Funda : Ara verdik herhalde cancağızım bu öğrencim zengin veledi olduğundan fazla yorgunluğa gelemiyor.Ne keşfettim biliyor musun bu zenginlerin kafaları yarım saatten fazla çalışmıyor.Çocuk ağzı açık ayran budalası gibi dört aydır özel ders veriyorum daha adını soyadını İngilizce söylemekten başka bir şey öğrenemedi.

Esra : Çok iyiymiş.

Funda : Hadi kendine iyi bak bebeğim,çok fazla düşünme tamam mı söz konusu aşksa ne zaman ne olacağını kimse bilmez.Seni Seviyorum.

Esra : Ben de seni seviyorum…

Fundayla her telefon konuşmamızın sonunu İngilizce sevgi sözleriyle bitirirdik.Bu ikimiz arasında bir ritüel gibiydi. Son sözümü söylediğim anda kulağımdan telefonum çekilmesi bir olmuştu.

Donghae : O kim?

Esra : Yaa ne yaptığını sanıyorsun sen.

Donghae : Kimle konuşuyorsun?

Esra : Sana ne.

İşaret parmağıyla alnımın dokunarak beni geriye doğru itekledikten sonra yanıma oturup yüzüme bakmadan devam etti.

Donghae : Hiç merak etmiyorum zaten şapşal.

Esra : Arkadaşım..( bu son, söz veriyorum bir daha teslim olmayacağım ona)

Dony Yul : Sonunda seni yalnız yakalayabildim.Benden kaçtığını düşünüyordum.

Esra : Neden senden kaçacakmışım.Bu çok saçma.Sadece diğerleri ile de anlaşmaya başladığımdan daha az görüşüyor olabiliriz.

Donghae : Buna sevindim,benden kaçmanı istemiyorum.

Esra : Öyle bir şey yok dedim ya! (Son  kez..Son kezz)

İki elini arkaya doğru uzatıp gökyüzüne bakmak için destek aldı.Dünyada kalan son güneş sanki onu aydınlatmayı bekler gibi değiyordu yüzüne.Yanı başında olan birini özlemek kötü bir histi.Şimdi kollarımız uzatsam sarılabilecekken üzerine bastığım çimleri yolması o ellerin ne saçma.Aynı yerdeyiz,o var ben varım, yazık ki; biz yokuz, ne saçma! Aynı andayız o da gökyüzüne bakıyor bende ama farklı duygularla ne saçma.


Esra : Ben kalkıyorum çocuklarla oyun grubu kurduk bugün öğleden sonrası için söz verdim onlara bekliyorlardır.

Donghae : Çocukları gerçekten seviyorsun.

Esra : Hııı evet onların Allah’ın bize emanetleri olduğunu düşünüyorum.Hem onlarla anlaşmak yaşıtlarımla anlaşmaktan daha kolay.

Donghae : Gerçekten biraz safsın

Esra : Yaaa ben iyi olmayı tercih ediyorum bir kere yoksa zekamla diğerlerini ezmeyi de bilirim.

Donghae : Korktum! Nasıl bir oyun oynuyorsunuz çocuklarla.

Esra : Her gün farklı bir oyun buluyoruz işte amaç eğlenmek.

Donghae : Ben de size katılacağım.

Esra : Sen bilirsin. (Belli belirsiz tebessüm ettim. Arkadan geliyor mu diye merak ediyordum ki birden eliyle belime destek verip,)

Donghae : Hızlan biraz…

O gün tüm öğleden sonra çocuklarla bir sürü oyun oynadık.Can da artık diğer çocuklarla vakit geçirmekten hoşlanıyor gibiydi üstelik.Onun söylemek istediklerini elindeki deftere yazıp kimi zaman bana kimi zaman Donghae ’a göstermesini de garipsemez olmuşlardı.

Kabul etmem gereken bir şey var ki bu büyülü zamanlarda ne zaman kendimi yoklasam onu izlerken buluyordum.Bakışlarımı yakaladığı her anı not etse beni tacizle suçlaması işten değildi. Asıl önemli olan iki insan aynı anda birden çok göz göze geliyorsa bu diğerinin de onu izlediği anlamına gelmez miydi?
Platonik aşık olmanın en kötü tarafı da buydu işte.Her kıvılcımdan yangın çıkarmayı başarabiliyordunuz.


Artık yorulduğumu anladığımda saat zaten epey geç olmuştu.Çocuklara bugünlük burada bırakmamız gerektiğini söylediğimde hep bir ağızdan çıkardıkları gürültü tüm yurdu sarmıştı.Bunun hoşuma gittiği doğruydu,sonuçta en çok çocuklar tarafından sevilmek sizi doğru yolda olduğunuza ikna edebilirdi.

-Esra unni gidiyor musun?

Esra : Evet Choi bugün yeterinde yorulmadınız mı?Az sonra akşam yemeği de yemelisiniz.Ayrıca bu ablanın da dinlenmeye ihtiyacı var.

-Peki (Hep bir ağızdan çocuklar bağırır)

Çocuklar yemekhaneye gitmek için oyun odasından ayrıldıklarında geride yalnız ikimiz kalmıştık.Sonuç olarak benim kalp ağrım baş başa kaldığımızda azıcıkta olsa susması gerektiğini düşünmüyordu.Onunda bu konuda bana yardımcı olduğu söylenemezdi doğrusu.

Esra : Orada öylece bakmayı düşünmüyorsun değil mi?Hadi etrafı toplamama yardım et.

Donghae : Bunu niye yapacakmışım, istemiyorum.

Esra : Cidden çok bencilsin.

Donghae : Bencil kalabilmek için ünlü olmayı seçtim.

Esra : Sinirlerimi bozuyorsun yardımcı olmayacaksan git buradan.

Donghae : Seni izlemek gayet eğlenceli,burada kalacağım.

Esra : Senin derdin ne.

Donghae : Bilmem,bir düşüneyim…Sanırım herşeyin aksine bugünlerde tek derdim sensin. Son günlerde fazla kafamı kurcalıyorsun bu yüzden burada seni izleyip ne ifade ettiğine bir karar vereceğim.

Esra : Saçmalık!

Her söylediği şeyin beyin hücrelerime zarar vermesi yetmiyormuş gibi bu sözleri de neydi böyle.Bir an önce dağılan oyuncakları toparlayıp kaçmayı planlarken yerde duran bir oyuncaya basmamla dengemi kaybetmem bir olmuştu.Tam düşecekken kollarımdan yakalayıp kendine doğru beni çekti.Bedeni bedenime bu kadar yakınken ölmemişsem eğer daha görecek çok şeyim olmalıydı.

İzlediğim bütün dramaların can alıcı sahnesi toplanmış kalbimin üzerinde ağırlık yapıyor gibiydi.Başrollerin tam da burada içgüdülerine dayanamayıp öpüşmeleri gerekiyordu.Tabi eğer benim kadar talihsiz değilseniz.Ben başrol olamayacak kadar bahtsız olduğumdan içeri nefes nefese giren Choi sayesinde onun kollarından ayrılmam kaçınılmaz olmuştu.

-Unni, Donghae, koşun Chen’e bir şey oldu aniden bayıldı!

mutlu ol...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin