20. Bölüm / Çocuklar ve çicekler...

123 7 2
                                    

Can'ıne zaman düşünsem o görütü beliriyor yüreğimde. Çicekleredokunurken bakışlarındaki o merhametli ciddiyeti... yapraklarınyüzünde oluşturduğu ışık ve gölge oyununu...ve küçüğünparmaklarından odanın içine doğru dolan o toprakkokusunu.

12GünÖnce

Funda'nınkaçtığı fakat yenildiği o duyguyu-korkuyu bile görekabullenmiştim en başından... İnsan bir şeyi ne kadar derinhissederse onu kaybedebilecek olma fikri o kadar hızlı nüfuzediyordu içine.Son günlerde yaşadığım şey tam anlamıyla buyduişte. Mutluydum ve aynı yoğunlukta korkuyordum.

Benbunlarıdüşünürken saatin epey ilerlemiş olduğunu fark edememiştim.Henüz iki gün önce ona aldığım mavi bulutlu pijamalarıylaiçeri giren Can'ı görene kadar da yataktan çıkmaya niyetli dedeğildim aslında.

Can: Ne zaman kalkmayı planlıyorsun Bayan?

Esra: Kısa vadede böyle bir düşüncem yok., Bayım...

Ayakuçlarına yükselip, pencerenin önünde ki çicekleri güneşgörebileceği bir yere doğru iteledi. Onu dikkatle izliyordum. Buçok ilginçti..Her hareketi ayrı bir incelik taşıyordu bu küçükçocuğun. Büyümek zorunda kalan küçük bir beyefendigibi...Hemen sonra yanıma doğru gelip...

Can: şeyy, az öte kaysanız...

Yorganınbir kenarından tutup onun yanıma bir kedi gibi kıvrılışınıizledim. Bu çok büyülü bir şeydi. Henüz anne bile değilken buşekilde hissediyorsam bunu söylemek ne kadar utanç verici olsa dabir an önce Donghae' ile bir aile olma fikrini kafamdanatamıyordum.

Can: Esra Anne.(son zamanlarsa tüm saygı-sevgi ünvanlarınıdenedikten sonra bana seslenme şekli bu olmuştu Can'ın veinanılmaz güzel geliyordu kulağıma)

Esra: Söyle ufaklık.

Can: Bugün dışarı çıkalım mı?

Esra: Hımmm olabilir. Nereye mesela.

Can: Ben bir çocuğum ve aklıma lunaparktan başka parlak bir fikirgelmiyor.

Esra: Ben bir yetişkinin fakat bu fikir bana da yeterince cazip geliyor.

Can: Harika! (Daha sonra gözlerini Sanırım yarın dönmem gerekiyormuş.

Esra: Bu da nereden çıktı şimdi.

Can: Seninki söyledi.

Esra: Olsun yine gelirsin. (bir an bizimle kalması gerektiğini, öyle olmasını herşeyden çok istediğimi söyleyecek oldum, sustum...Olmaması halinde bir çocuğun kalbinde ne tür bir yara açılacağını çok önce birisi söylemişti...demek istedim, ondan öte olsun istedim...ama , sustum işte...)

Can: Esra Anne, sahi sen sürekli burada mı yaşamayı düşünüyorsun.

Ne yerinde bir soruydu bu. Elbette sonsuza kadar burada, onun yanında kalma fikri müthişti. Fakat bir yerde bunun olamayacağı belliydi.Hiç değilse şimdilik bu işin resmi bir boyutu yoktu ve Hem bu ülke çapında olmasa da bizim evde de büyük bir skandala sebep olacağı aşikardı...

Esra: hım...yani tam olarak bilemiyorum...yani, belki...

Tam kendimce bir açıklama yaparken kapının yanında dikilmiş, sanki vereceğim cevap bundan sonraki yaşamı için ölüm kalım meselesiymiş gibi gözlerini kısmış bana bakıyordu. Haberi bile yok oysa! bu hali bile ona tekrar aşık olmama sebep oluyordu.

Donghae:Tam olarak nasılmış peki.

Esra: Sen ne zamandır orada dikiliyorsun.

Donghae: Yeterince uzun zamandır.

Esra: Bu yaptığın tacize girer.

Donghae: Benim evimde, benim yatağımda yatan iki yaramaz için fazla cesur sözler bunlar.

Şimdi yanımıza kadar gelmiş kendine bir yer edinmişti elimi sıkıca tutmuştu bile. Tam şu anda zaman durup bu resimde kitlense kalannesiller için mutluluk tarif edilebilir bir şey olurdu eminim. İki yabancı erkek, bir yerde hayatıma girip her zerremi istila etmeyi nasıl başarmışlardı bilmiyorum ama bir şekilde olmuştu. Ve artık başka türlü yaşamak imkansız gibi görünüyordu .Yatağın kenarına kıvrılmış saçlarımla oynarken birden elleriyle  bana döndü.

Donghae: Kendini sonsuza dek benimle yaşamaya alıştırsan iyi olur güzellik. Şu isteme şeysimi her neyse en kısa zamanda onun için Türkiye'ye gideceğiz.

Can: Bazen ikinizin arasında ne işim olduğunu cidden çok merak ediyorum.

Donghae: Ah benim kadar olamaz Chen.

Can: Hıhh...

Tamamher şey harikaydı belki fakat şu ikisinin didişmelerine hala bir anlam verebilmiş değildim. En iyi ihtimalle beni paylaşamadıklarını düşünecektim. Hem böylesi inanılmaz iyi hissettiriyordu.

Donghae: Ben şirkete geçeceğim az sonra. Hadi aşağı inip kahvaltı yapalım.

Esra: Son zamanlarda çok yoğunsun.

Bubir sitem cümlesi değildi ama öyle anlayacağı kesindi.

Donghae: Üzgünüm hayatım, biliyorsun bir kere bir skandalla anılmışsan toparlanman oldukça zor oluyor. Bir süre daha öyle devam edebilir.

Esra: Önemli değil. Sadece özlüyorum.

Donghae: Ben de.

Can: Üff sadece birkaç saat ayrı kalıyorsunuz bu kadar büyütmeyin.

Donghae: Sen sus ufaklık. Eğlencedir, parktır onu da unut!

Can: Planlarımızı nerden biliyorsun

Donghae: Ah ufaklık hala beni tanıyamadın. Hem bi plan olacaksa sen, bence esra... 3müz için olur. Hem öğleden sonra yağmur gözüküyor.

Dil çıkarıp ona arkasının döndüğünde eğlencelerini yarıda bölerek ikisini de yataktan çıkarmayı başarmıştım. Aşağı indiğimizde zaten hazır olan kahvaltıyı görmek tebessüm etmeme sebep olmuştu. Ne vakit kalkıp bunları hazırlamıştı ki. Cidden artık kendime çeki düzen vermeli ve mutfak işlerine el atmalıydım. Müstakbel eşimin benden bir hayli becerikli olması sinir bozucuydu.

Donghae: Fazla güzel olmuşsun bu şekilde bensiz dışarı çıkman tehlikeli.

Esra: (ağzıma bir şey tıkıştırırken ) Abartıyorsun.

Can: Yanında ben varken ona kimse bakamaz ortak

Donghae: (Beşlik çakıp) Aferin

Esra: Siz ikiniz ne zamandan beri birlik oldunuz. Hayır az öncesine kadar birbirinizi yemiyor muydunuz?

Donghae: Konu sen olunca mantıklı düşünebiliyor ufaklık.

Can: Aynen...sende öyle.

Esra: Çok düzenbazsınız.

Donghae: Ufaklık git yüzünü yıka (Arkasından itekleyerek banyoyu gösterdi) Hadi!

Küçük banyoya girince sessizce, Esra'ya dönerek

Donghae: Esra , 2 saat, en fazla 3 saat sonra gelirim, Dışarı çıkmakiçin beni bekleyin, tamm mı?

Esra: Can...

Donghae: Lütfen! (sesi ürkek çıkıyordu, banyonun kapısnı kontrol ederek) biraz daha sabret tmm. Ortalık hala biraz karışık biliyorsun..

mutlu ol...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin