28

122 17 0
                                    

Jisung dereden ayrılmamak için direniyordu. "Birkaç gün daha kalalım lütfen." Minho elinden tutmuş çalılıkların arasından çekiştiriyordu. Chan arabanın önüne geçerek konuştu. "Seneye tekrar geleceğiz Jisung, çocukluk yapma." Yüzünü asarak arabaya bindi.

"Elveda güzel dere."

...

Yol yorucu geçmişti, Jisung hariç herkes evlerine dağılmıştı.

Minhoya döndü. "Seninle kalmamı ister misin?" Minho başıyla onayladı.

Ikiside çantalarını koltuğa koyup yukarıya yatak odasına çıktılar. Gerçekten çok yorgunlardı.

Birbirlerine sarılarak uyumuşlardı yine.

...

Minho o günden sonra rahat bir şekilde uyuyabiliyordu. Jisung onun hayatını güzelleştirmediği yetmediği kadar rüyalarınıda güzelleştirmişti. Ahh, gerçekten birbirlerini çok seviyorlar.

Minho kendi kendine uyanmıştı ki Jisung yanında değildi. "Mhhm, nerde?" Gözlerini sıvazlayıp bastonunu aldı ve aşağı kata indi. "Jisung-ah!?" Etrafa bakındı.

"Nereye gitti şimdi bu birden?" Mutfağa girip bakındı. Yoktu. "Aiishh."

Minho kendine yemek hazırlayıp yedi.

Öğlen olmuştu ki hâlâ Jisung yoktu.

Minho onun için endişelenmeye başlamıştı bile. Sessiz sedasız, haber vermeden nereye kaybolmuştu birden bire?

Bahçesine çıkıp çiçeklerini bitkilerini suladı.

"Hâlâ gelmedi." Bahçesinden dışarıya bir süre bakındıktan sonra içeri geçti. "Gelir birazdan herhalde."

Piyano çalmak için oturdu. Yumuşak bir melodi çalarken omzundan göğüslerine sarılan kollarla irkildi. Jisung kollarını sararken başını onun omzuna koydu.

"Jisung? Neredeydin?"
"Geciktim özür dilerim." Minho elinden tuttu ve yanına oturttu. "Düşündüm de bahçende her tür çiçek var, ama bir tane bile açelya yoktu. Ben de neden almayayım dedim." Tohumu piyanonun üzerine koydu.

Minho başını çevirip Jisunga baktı. "Piyano çalabiliyor musun?"
"Az çok, küçükken ders almıştım." Ellerini piyanonun tuşlarına koyarak çalmaya başladı.

Bu Minho'nun en sevdiği melodiydi. Genellikle düet ile çalınırdı.

Kendi tarafından ellerini tuşlara koydu ve Jisung ile birlikte çalmaya başladı.

Chan bahçeden eve girerken birlikte piyano çalan ikiliyi gördü. Arkadaşlarıda arkasındaydı.

Seungmin Chanın yanına gelip onunla birlikte baktı ve gülümseyerek konuştu. "Yıllar sonra gerçek mutluluğu bulmuş gibi. Ilk defa gerçekten gülümsüyor. Anne ve babasına eskisi kadar üzülmüyor."
"Jisung onu tekrar hayata döndürdü." Seungmin başıyla onayladı ve hafifçe Chanın sırtına vurup bahçeye çıktı.

Chan yan yana öpüşmeye başlayan ikiliyi gördüğünde hemen istifini bozmadan yanındaki Jeonginin gözlerini eliyle kapattı, "Oopp-"

Changbin bağırdı. "YA!" Ikiside korkup sıçrayarak ayrıldılar ve kapıya baktılar. Jisung hemen dudaklarını silerek ayağa kalktı. "Terbiyesizler! Geldiğimizden haberiniz bile yok!" Minho bağırdı. "Sessiz gelirseniz tabii ki haberimiz olmaz!"
"Aissshh." Başını iki yana salladı ve Jeongin, Chan, Changbin üçlüsü bahçeye arkadaşlarının yanına çıktı.

"Utandın mı?" Minho ayağa kalkıp Jisunga baktı. Evet utanmıştı. Bunu dile dökemiyordu.

Başını utanarak yere eğdiğinde Minho elini başının üzerine koydu. "Sorun değil. Takmazlar bile." Jisung onayladı.

"Hayırsızlar." Arkadaşlarının yanına çıkıp sandalyelere oturdular. "Ikiniz olunca bizi unuttunuz bakıyorum?" Jisung başıyla reddetti. Çiçeği askılı saksıya ekerken konuştu. "Öyle bir şey hayatta olmaz."

Minho içeriye girerken konuştu. "Ben sojuları* getireyim. Siz keyfinize bakın."

*içki

picture // minsung (1972)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin