ぬEleven

410 41 8
                                    

11

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

11.Bölüm

🎼 MAX - Lights Down Low

"Bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim."

Lalisa'nın yüzü benim için cennet gibiydi. Bu düşüncem ne kadar uygundu ya da tanrıyı ne kadar kızdırırdı bilmiyorum, yalnızca öyleydi işte. Onun yüzüne bakınca sebepsizce kalbim kanatlanıyor, kendimi gökyüzüne yükselmiş ve kapıları sonuna kadar aralanmış cennete bakıyormuş gibi hissediyordum ve bu, yalnızca ona uzaktan bakarken hissettiğimdi. Peki, bir buçuk yıl öncesinde öpmek için yaklaştığım ve ellerimi üzerine koyduğum zamanlar... O zamanki hislerimi anlatmaya kelimelerim yeter miydi, gerçekten bilmiyorum.

Siz, yalnızca Lalisa'nın bana hissettirdiklerinin ne kadar büyük ve kutsal olduğunu bilin.

Rina için aptal bir şarkıyı söylerken, haberim olmadan beni izleyen o bedeni fark ettiğim an, bütün bedenim kaskatı kesilmiş, beynim işlevini yitirmişti. Hiçbir şey bilmiyordum, ne yapacağımı ne söyleyeceğimi ya da ne düşüneceğimi. Yalnızca aklımda dolanan "Lalisa geldi!" nidalarını duyabiliyordum. Başka hiçbir şey yoktu, hiçbir şey...

Bir anlığına, kendimi onu gördüğüm ilk anda buldum. Uzun zamandır yüksek duvarların arkasında görmek zorunda olduğu gökyüzüne, bu defa hiçbir engel olmadan bakıyordu ve bunun verdiği heyecan dudaklarının üzerindeki bir gülümsemeye dönüşmüştü. Onun hakkında kalbimi çarptıran ilk şey buydu. Sonra... ablamın odasında, kitaplara bakarken gözleri parlıyor ve bu defa daha büyük gülümsüyordu. O görüntüyü görür görmez, onun gülümsemesini daha çok görmek istediğimi düşünmüştüm.

Ve şimdi... Lalisa uzun zaman sonra ilk kez karşımdaydı ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ayağa kalkıp ona sarılmalı mıydım? Ya da boynuna kollarımı dolayıp saatlerce onu öpsem ne olurdu? Belki Lalisa benim için gelmemişti, evimde bulunma sebebi annemdi ve bana bakmayacaktı bile. Eğer bu gerçekse ne yapmalıydım?

Belki de, soruların içinde boğulmayı bırakmalı ve doğrudan Lalisa'ya bakmalıydım. Ama neden yapamıyordum? Neden böylesine uyuşmuş ve beynimi yitirmiş gibiydim?

Ne kadar uzun bilmiyorum ama bir sürenin sonunda kucağımdan çekilip alınan Rina ile uyuşuk halimden biraz olsun sıyrılarak, kucağında torunuyla salonu terk eden anneme baktım. Ve en sonunda, annemin destek olur gibi yanından geçtiği bedenin omzunu okşamasıyla, mecburen Lalisa'ya baktım.

Bakışları benim üzerimdeydi, biraz gergin gibi görünürken tam gözlerimin içine bakıyordu. Koyu yeşil lens taktığı gözlerinde hafif parıltılar vardı ve gözlerini hiç kırpmıyordu. Pembe dudakları hafifçe aralanmıştı. Bir süre sonra dudaklarının üzerinde dilini gezdirdi ve hafifçe öksürüp "Merhaba." dedi.

They Never KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin