ぬFinal

324 29 46
                                    

Final

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Final

🎼 Lauv - Never Not

"Yaşadığım ve sevdiğim sürece seni düşünmekten asla vazgeçmeyeceğim."

Lalisa'nın arkasından bakmayı bırakıp kenardaki bir banka oturdum ve yanaklarımı şişirerek etrafa şöyle bir baktım. Bir kenarda oynayan altı ya da yedi çocuktan başka kimse yoktu parkta. O çocuklar da bir yuvarlak oluşturmuş, ortada top sektiren çocuğu seyrediyordu. Hepsinin boyu genel olarak çok küçük ve çok sevimli görünüyorlardı. Onlara bakarken istemsizce gülümsedim. Ardından Lalisa'nın gelmesini beklerken onlarla biraz oynamanın kötü olmayacağını düşünerek ayağa kalktım, onlara doğru yürüdüm.

Yanlarına yaklaşıp birinin arkasında durduğumda çocuklardan biri, pür dikkatle izlediği çocuğun topu kaçırdığını görünce büyük ve sevimli bir kahkaha atıp "Yalnızca 14 tane!" diye bağırdı. Sonra da bir adım öne çıkıp yerdeki topu eline alarak önceki çocuğun yerine geçti. Önceki çocuk ise somurtarak çemberin bir parçası olurken "Dikkatım dağılmasaydı..." diye mırıldanıyordu. Onun hemen arkasında durup topu sektirmeye başlayan diğer çocuğa baktım.

Yalnızca dokuz kez sektirebilmişti. Son vuruşunda fazla güç uyguladığı için top ulaşabileceğinden daha uzağa zıplamış, tam olarak bana gelmişti. Önümdeki iki çocuk hızlıca kendilerini korumak için ellerini kafalarına koyup yana çekilirken elimi uzatıp topu tuttum. Çocukların bakışları böylece beni buldu. Onlara sevimli bir gülümseme gösterip "Ben de sizinle oynayabilir miyim?" diye sordum ve topu gösterir gibi kaldırdım.

Gruptaki tek kız anında öne çıkıp neşeli bir sesle "Tabii ki!" diye onayladı beni. Ancak onun aksine yalnızca dokuz kez sektirebilmiş çocuk huysuz bir şekilde "Bir tane bile vuramazsın bence." diye mırıldandı. "Öyle mi?" diye sordum ona bakarak. Kafasını aşağı yukarı salladı. "Vurursam ne yapacaksın?" diye sordum.

Elini çenesine koyup kısa bir süre düşündü. Sonra da elini cebine sokup cebinden bir lolipop çıkardı. "Bunu vereceğim." dedi. Kafamı aşağı yukarı salladım. "Anlaştık." dedim. Sonra da birkaç adımla yuvarlayıp ortasına geçip topu sektirmeye başladım.

"...on, on bir, on iki, on üç... yirmi bir, yirmi iki... otuz üç, kırk... elli beş, altmış... seksen sekiz, seksen dokuz, doksan, yüz..."

Yüz bir demeye kalmadan gözüm yanlışlıkla bize doğru gelen Lalisa'ya takılmış ve topu kaçırmıştım. Top birkaç kez sektikten sonra durarak yere düştü. Çocuklara döndüğümde hayranlıkla bana baktıklarını gördüm. Sadece iddiaya girdiğim çocuk farklı bakıyordu, kaşları çatılmış, gözleri şüpheyle kısılmıştı. "Siz de fark etmediniz mi?" diye sordu diğerlerine bakarak. "Bence ortada bir yanlışlık var. Bu ahjumma hile yapmış gibi hissediyorum."

"Nasıl bir hile yapabilir ki?" diye sordu kız. "Bilmiyorum! Sadece öyle hissediyorum. Doksandan sonra yüz gelmesi mantıklı mı?" diye cevapladı çocuk.

"Evet." dedim çenemi kaldırarak. "Sen hiç matematik dersi almadın mı? Her halde dokuzdan sonra onun geldiğini biliyorsundur."

"Ona kadar saymayı biliyorum! Ahmak değilim sonuçta."

"O zaman doksandan sonra yüz gelmesini neden mantıksız buluyorsun?"

"Sadece..."

"Bana inanmıyorsan çevreden birine sor." dedi kız etrafa bakınarak. Bakışları gülümseyerek bize bakan Lalisa'yı buldu hemen. Çocuğun koluna dokunarak Lalisa'yı gösterdi. Çocuk somurtarak Lalisa'ya doğru döndü ve "Noona, sana bir şey sorabilir miyim?" diye sordu. Lalisa kafasını sallayarak "Tabii ki." dedi.

"Doksandan sonra ne gelir?"

"100." dedi Lalisa, sonra gözlerini kısarak bana bakıp dudakları birbirine bastırdı. Alt dudağımı büzüp omuz silktim suçumu kabullendiğimi gösterme isteğiyle.

Çocuk aldığı cevaptan sonra isteksizce yanıma gelip elindeki lolipopu bana uzattı. Elimi kafasının üzerine koyup saçlarını karıştırırken "Teşekkür ederim." dedim. Çocuk somurtarak saçlarını düzelttikten sonra yerde duran topu aldı, sonra da arkadaş grubuyla birlikte yanımızdan uzaklaştılar.

"Bu kadar iyi top sektirebildiğini bilmiyordum." diye mırıldandı Lalisa bana doğru gelirken. Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırırken şımarık bir şekilde "Sana söylemek aklıma gelmemişti." dedim. Sonra da bir kolumu Lalisa'nın omzuna atarak başımı omzuna yasladım.

"Hadi buralardan gidelim." dedim neşeli bir sesle. Kafamı hafifçe kaldırıp Lalisa'nın yüzüne baktım. "Nereye gitmek istersin?" diye sordu sakince. Bir elini belime koydu, yürümeye başladık.

"Hm... Özellikle bir yer düşünmedim. Her yere gidebiliriz. Ama tabii ki, önce evlenmemiz gerekiyor."

"Ben üniversiteyi bitirdiğimde evlenelim." dedi Lalisa düşünceli bir şekilde. Ona biraz daha sokulup elimi karnının üzerine yerleştirdim ve hafifçe okşamaya başladım. "Güzel bir düğünümüz olsun istiyorum." dedim dudağımı büzerek. "Bir keresinde güzel bir ilkbahar gününde, sahilde, elimde mavi gül buketi tutarken seninle evlendiğimi görmüştüm rüyamda. Sen ne dersin?"

"Resmi bir nikahtan sonra deniz kenarında küçük bir tören yapabiliriz. Başımızda çiçekten yapılmış taçlar olabilir ve denize bakarken evlilik yeminimizi okuyabiliriz." dedi mırıldanarak. Bakışlarını bana çevirip biraz düşündü, muhtemelen başımda çiçekten yapılmış bir taç varken nasıl görüneceğimi hayal ediyordu. "Önceden hiç evlilik hayali kurmamıştım. Ancak Hoyeon'un düğününden sonra hayal kurmayı bırakamıyorum."

"Ben de." dedim kafamı aşağı yukarı sallayarak. Ona daha sıkı sarılmak istesem de zaten birbirimize yapışık olduğumuz için bunu yapamadım. Bunun yerine uzanıp dudağından öperek geri çekildim. Ciddi bir ifadeyle "Tamam, bunu daha fazla konuşmayalım. Duygusallaştım." dedim.

Nedense ağlamak istemiştim bir an. Sanki son anlarımız gibi hissediyordum ancak biliyordum ki, bu anlar bizim başlangıcımızdı. Önümüzde uzanıp giden gelecekte, ne kadar güç olduğu ya da uzun süreceği fark etmeksizin hayalini kurduğumuz şeylere doğru yürüyecektik.

"Biliyor musun?" diye sordum bir anlığına aklıma gelen bir şeyi dillendirmek için. "Bazen bize bugüne kadar nefretle bakmış olan herkese acıyorum."

Lalisa tek kaşını kaldırarak "Neden?" diye sordu.

"Çünkü." dedim yanağından öpmeden önce. "Çünkü gerçek sevginin ne olduğunu hiçbir zaman görmemişler. Bu yüzden asla bilemezler. Birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi asla bilemezler."













Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim!

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
They Never KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin