Boyama işini, akşam evlerine kendilerinden bir parça eksik dönmelerine neden olacak kadar hızla ve güçlükle bitirmişlerdi. O kadar yorulmuşlardı ki Clint kendi odasına kadar ayakta kalmayı bile başaramamış, kapıdan girer girmez sağda kalan kanepeye doğru attığı birkaç adımla beraber pilini tamamen bitirmişti.
Kate ise onu kaldırmakla uğraşmamıştı çünkü onun da pili bitmişti. Clint'in aksine onun kendi odasına varacak kadar enerjisi kalmış olsa da üstünü değiştirmeyi düşünmeden kendini yatağına atmıştı.
Yedi saat sonra yeni bir güne uyanmalarıyla, Clint üstünü değiştirmeden geldiği gibi gidecek, üç adım atıp kanepeden kapıya gidip evden çıkacaktı ki adamdan önce uyanmayı başarmış olan Kate durdurdu onu. "Gerçekten aynı kıyafetlerle gitmeyi düşünmüyorsun değil mi?"
"Ne var ki?" dedi Clint ama Kate'in yüzündeki ifade yüzünden kendine bakma ihtiyacı hissetti. Baktığında gördü ki üzerindeki tüm kıyafetlere boya bulaşmıştı. Tişört de pantolon da üzerine sıçramış boyalar sayesinde yeni desenlere sahip oluvermişti.
Arkasına döndü ve geceyi geçirdiği kanepeye boya bulaşmış mı diye kontrol etti. Onlar eve gelene kadar boya çoktan kurumuş olduğundan dolayı kanepede herhangi bir leke yoktu. Olsaydı da umursamazdı ama kontrol etmişti yine de.
Dolabından başka kıyafetler alıp olağanüstü bir hızla giyindi ve kapıda bekleyen Kate daha telefon bildirimlerinin hepsini kontrol edemeden odasından çıkıp kapı önüne geri geldi.
Tabanvay ve metro ikilisinin el ele kullanımı sonucunda iş yerlerine vardılar. Esasında erkenden gitmelerine gerek yoktu ama Clint; Dave ve Luciana'dan önce varmak istemişti. Dünkü konuşmalarında, ikisi, yarın da geleceklerini çünkü yardım etmek istediklerini açıkça söylemişti. O noktada Clint'in reddetme şansı yoktu.
Neredeyse tüm eşyalar o gün gelecekti. Sabah kahve makinesi, bulaşık makinesi gibi büyük makinelerin gelmesi planlanmıştı. Öğlene doğru kahvenin yapılacağı ve kasanın konulacağı tezgah getirilip kurulacaktı. Öğlenden sonra su tesisatı kurulacaktı ve son olarak akşam ise masalarla sandalyeler getirilecekti.
Dün mekanın iskeletini kurmuşlardı, bugün organlarını yerleştireceklerdi. Yarın ise saç rengi ve göz rengi gibi görünüş özellikleriyle uğraşacaklardı.
Yapılacak işleri düşündükçe Clint'in gözleri karar bulutlar perdeliyordu. Bulutların arasında kayboluyor ve yolunu bulmak isterken dalıp gidiyordu.
Boyalı ama eşyasız dükkanın içerisine serdikleri kağıdın üzerine bağdaş kurmuş kahve içiyorlardı. Henüz kahve makineleri gelmediğinden kahveyi başka yerden almaları gerekmişti. İçtiğinden memnun kaldı Clint ve hayatında ilk defa iyi diyebileceği bir kahve içtiğinden dolayı rahatsız oldu. Bulundukları caddede olan bir başka kahveciden almışlardı o kahveleri. Dişli bir rakipleri olması Clint'in hoşuna gitmemişti.
Kahvelerini sessizce içiyorlardı ki Luciana içeri girdi. Önceki deneyimlerinden alışkın olan Clint, "Dave nerede?" diye sordu doğrudan.
"Bu sefer karşılaşmadık," dedi kadın ve güldü. "Nerede olduğunu bilmiyorum, yazmadı da."
"Siz mesajlaşıyor musunuz?"
"Evet," dedi kadın cebinden telefonunu çıkarırken. Geniş bir pantolon giymişti ve üzerinde de kırmızı desenleri olan siyah bir askılı, üstünde ceket vardı.
Sırt çantası taşımıyor olması Clint'in o gün dikkatini çekti.
"Madem artık iş arkadaşısınız," dedi Kate. "Bir sohbet grubu açsanıza."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Göz || Clint Barton
FanfictionClint Barton'ın şehirde en sevdiği kahveci kapanmak üzereydi. Bu durumda başka bir insan ne yapardı? Şehirde başka kahve dükkanları aramak ve kendi damak tadına uygun bir kahveyi bulmak için şehri dolaşmak mı? Hayır, Clint Barton bunu yapmayacaktı...