22 | Kahve Seni Ayakta Ve Hayatta Tutar

39 10 0
                                    

Telefonun alarmıyla uyandı Clint. Susturmak için elini ileriye uzattı ama başardığı şey susturmak değil telefonu yere düşürmek oldu. Telefonu yerden kaldırıp alarmı kapatmak için elini yere götürdü. Alarm kurduğunu hatırlamıyordu ve üstelik, alarmının o an çalan melodiye göre ayarladığını da sanmıyordu.

Elini yerde gezdirirken dengesini kaybetti ve yuvarlanarak kanepeden düştü. Telefonunun üzerine, kanepe ile alçak masanın arasına yan düştü. Kanepesine oldukça yakından bakabilme şansını elde etmiş şekilde orada kalakaldı. Telefonun alarmı hala bağırmaya devam ediyordu ki... sol omzunun altında kalan telefondan gelen titreşim Clint'i uyandırmayı başardı.

Alarm kurmamıştı Clint. Telefon çalıyordu.

Telefonunun üzerine düştüğü için ve telefonu sol kolunun altında kaldığı için ve dar bir alana düşüp sıkıştığı için orada mahsur kaldı.

Sudan çıkmış balık gibi çırpındı ama ne koltuğu ne de alçak masayı oynatabildi. Kanepeyi oynatması mümkün değildi çünkü koltuk duvara dayanmıştı. Masayı hareket ettiremiyordu çünkü kaymaması için altına özel bantlardan yapıştırmıştı.

Neden öyle bir şey yapmıştı ki?

O an orada Kate olsa o masayı bir şekilde çeker, Clint'i de bacaklarından tutup çekerek oradan kurtarırdı.

Kate... hala orada yatıyordu. Güzel bir yatakta iyi bir uyku çektiğinden dolayı mutluydu Clint. En azından Avengers'ın hasta yatağı şehir hastanelerinin tuğla gibi olan yataklarından çok daha yumuşaktı. Yemekleri de daha iyiydi üstelik.

Telefonun sesi ve titreşimleri kesildi. Rahat bir nefes alacaktı ki telefon yine çalmaya başladı.

Sağ kolunu havaya kaldırdı ve kanepenin bir tarafına tutundu. Kendini kaldırmaya çalıştı ama pozisyonu yüzünden kolundaki kuvveti kullanamıyordu. Birkaç defa denedikten sonra sol omzunu yerden birazcık kaldırabilmeyi başardı.

Kazandığı o aralık bile kolunu yeniden oynatabilmesine yetti. Sol elini de hemen yere koydu ve tekrardan o araya girmemeyi garantiledi. Sağ eliyle kanepeye daha sağlam tutundu ve kendini yukarı çekmeyi başardı. Tekrardan kanepenin üzerine çıkacağı için mutluydu, ta ki çıkmak için tırmanmaya çabalarken ayağıyla telefonu kanepenin altına iteleyene kadar.

Üzerine yeniden çıkmayı başardığı kanepeden aşağı baktı Clint. Elini uzattı ama yerle kanepe tepesi arasındaki mesafe az olduğundan eli zemine değdi. Parmakları zemine değince, yeni yeni uyanıyor olmasından dolayı bir detayı o an fark etti. Masanın yan tarafında kalan zemin tozluydu ama kendisinin düştüğü yerdeki zemin tertemizdi.

Hemen üzerine baktı ve sol tarafının baştan aşağıya toza bulandığını fark etti. Kanepeye bulaştırmamak için hemen ve düzgünce kalktı. Koltuğun altında kalan telefona ulaşabilmesi lazımdı ama koltuğu oynatması mümkün değildi. Hemen televizyon ile alçak masa arasına geçti ve masayı televizyona doğru çekti. Koltukla masa arasındaki mesafe açıldı ve Clint hemen yere eğilip kanepenin altına baktı.

Masanın altının da toz olduğunu eğildikten sonra hatırladı.

Tekrar baktığında, tişörtü artık açık mor değildi.

Önemli olan toz değildi, telefona ulaşmaktı. Kanepe fazlasıyla yere yakın olduğundan, telefon kanepenin altına başarıyla kaçmıştı ama Clint elini o aralıktan içeri sokamazdı. Daha ince ve uzun bir şeye ihtiyacı vardı erişebilmek için.

Telefon hala çalıyordu.

"Hey Siri," dedi Clint kanepenin altına doğru ağzını yaklaştırarak. "Telefonu açar mısın lütfen?"

Kahve Göz || Clint BartonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin