Vakit öğleni geçmişti ve Clint, Delilah'ın oğlu olan Andy'i almak için mekandan ayrılmıştı. Patronun gitmesiyle birlikte çalışanlar hemen işi savsaklamaya koyulmadı tabi. Müşteri gelmediğinden savsaklanacak bir iş de yoktu pek aslında.
Sabahki konuşmada yan işletmelere kahve dağıtma fikrini tutan ve beğenen Lucy ile Kate ise bu fikri gerçekleştirmek için kollarını sıvamıştı.
Fikri gerçekleştirmek adına ilk adımı atmıştı Kate ve Dave'den filtre kahve hazırlamasını istemişti. Kadının isteği üzerine hemen çalışmaya başlamıştı Dave. Espresso bardaklarına, içlerine filtre kahve doldurmak için sırasıyla dizmişti.
Dave'e haber etmeden önce kendi aralarında kahveyi nasıl ikram edeceklerini tartışmışlardı ve aynı sonuca varmışlardı: Bir tepsi espressoyu etrafa bedavaya dağıtmak biraz maliyetliydi. Öncelikle filtre kahve dağıtmak, eğer işletmeye gelirlerse ya da sipariş vermeyi düşünürlerse bir espressoyu ikram etmenin daha uygundu.
"Clint'in tepkisi ne olur acaba?" dedi Luciana.
"Bence onun da hoşuna gidecektir," dedi Kate ve Dave'e doğru döndü. "Kahveler hazır mı?"
Son bardağı da doldurdu adam ve geri çekildi. "Evet, on altı bardak filtre kahveniz hazır."
Kate'in gözü adamın elindeki kahve potuna takıldı. "Dibinde kalmış mı onun?"
"Kalmış," dedi Dave kahve potunu yukarı kaldırarak.
"Birer bardak bize koy da gitmeden önce içelim," dedi Kate. Luciana, kadının söylediği lafa şaşırdı. Kate ise kadının neden şaşırdığını anlayamadı. Tüm bu şaşırma ve şaşırmayı sorgulama işi bakışmalarla yaşansa da en sonunda Kate, "Ne oldu ki?" diye Lucy'e sorma ihtiyacı hissetti.
"Bu daha çok Clint'in söyleyeceği bir şey gibi," dedi sarışın kadın.
"İnsan en çok görüştüğü kişilerin ortalamasıdır demişler," dedi Kate.
"Bence saçma bir laf," dedi Dave. "Günün sonunda herkesin birbirine benzemesi gerekmez miydi o zaman?"
"Benzemiyorlar mı zaten?" dedi Luciana.
"Bunu kahve içerken konuşalım," dedi Kate. Kahve içelim çünkü başka birileri de Bazı diyaloglar ve düşünceler kahvesiz ilerletilemez de demiş."
"Çok... Clint Barton bir söz bu," dedi Delilah.
"Doğru tahmin, Clint'in sözü bu."
"Bence bu da saçma bir söz," dedi Dave. "Ama bunu tartışmayacağım."
Adam, kadınlara kahvelerini servis etti ve hızla içip bitirdiler kahveleri. Hazırlanan ufak kahveleri etrafı, bardaklar dökülmesin diye çevrili olan bir tepsiye dizdiler. Tepsiyi Kate tutup kaldırdı ve karnına dayadı. Luciana, Kate'in arkasından geçip tezgahın çalışan tarafından çıktı ve Kate de sarışın kadının peşinden geldi. Hızlı bir vedalaşmanın sonrasında mekandan ayrıldılar.
Ortamda sadece Dave ve Delilah kalmıştı. "Kasayı kullanmayı biliyor musun?" diye sordu Dave.
"Andy'nin bebekliğinde oyuncak kasası vardı," dedi kadın. "Ne kadar farkı olabilir ki?" deyip göz ucuyla tepkisine ölçmek amacıyla Dave'e baktı.
Siyahi adam kahkaha atmadı ama gülümsedi. "Eh, o zaman sorun yok. Şu kasayla oyuncak kasanın bir farkı yok şu an zaten; ikisinde de para yok."
Delilah güldü ve yüzündeki gülümsemeyi silmeden işine döndü. Vakit, havuçsuz havuçlu kek yapma vaktiydi.
---
Tek başına metroya binmeye hala alışmaya çalışıyordu Clint Barton. Henüz yirmi dört saat açık olma olayına geçmemişlerdi dolayısıyla gecenin bir saatinde olsa da saati gelince kapatıyorlardı. Kapattıktan sonra evine yalnız başına dönüyordu Clint. Mekanı açtıkları günden beridir geceleri metroya yalnız biniyor olsa da hala alışamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Göz || Clint Barton
FanfictionClint Barton'ın şehirde en sevdiği kahveci kapanmak üzereydi. Bu durumda başka bir insan ne yapardı? Şehirde başka kahve dükkanları aramak ve kendi damak tadına uygun bir kahveyi bulmak için şehri dolaşmak mı? Hayır, Clint Barton bunu yapmayacaktı...