23 | Boyutlar Arası Yolculuğa Alışık Olmazsan Kahramanlık Seni Şaşırtabilir

39 8 1
                                    

Birkaç gün daha geçti ve Clint'in moralinde bir değişiklik olmadı.

Luciana hem Kate için hem de Clint için endişeliydi. İkisinin de düzeleceğini biliyordu, umuyordu. Clint'in moralindeki bozukluğun kendisini etkilemesi şaşırtıcı değildi, hayatı boyunca empatiyi sıkça yapmış ve başkalarının duygularını paylaşmıştı Luciana.

Duygularla kendini bildi bileli iç içe olmuş biri olarak, Clint'in moralsizliğine karşı duyduğu üzüntünün tamamen empatiden dolayı olmadığının farkındaydı.

Kahve Göz'de çalışan üç personeli de etkiliyordu patronlarının her zamanki hali-tavrında olmayışı. En çok ise Lucy'i etkiliyordu. Kasanın başında duran ve siparişleri alan kişi olarak, müşterilerin söyledikleri kahvelerin isimlerini yanlış duyabiliyordu. Henüz olağanüstü geniş bir yelpazeleri yoktu kahve konusunda ama geçen birkaç günde siparişlerin isimlerini yanlış duyduğu birkaç vaka yaşamıştı.

Clint'in kızdığı yoktu, dikkati, duruma odaklanamayacak kadar dağınıktı. Yaşanan yanlış sipariş vakalarının hepsinde, "Peki," deyip Dave'in yaptığı yanlış kahveyi kendisi içmişti. Hem Clint'in kahve içmek için bir bahanesi oluyordu hem de yapılan kahveler boşa gitmiyordu.

Moralsizlik, Clint'in ayaklarını çalıştırıyordu. Rastgele anlarda birkaç kelime mırıldanarak kendini dışarıya atıyordu ve tahmin edemedikleri bir süre kadar dışarıda oyalandıktan sonra geri geliyordu. Ne yaptığını açıklamadığı için oyalanmak olarak düşünüyorlardı. Adamın nereye gittiğini yalnızca Delilah'ın oğlunu almaya gittiği vakit biliyorlardı.

"Sence ne zaman düzelir?" demişti Delilah.

"Kate komadan çıktığı zaman muhtemelen," diye yanıtlamıştı Luciana.

Gelen müşteri sayısında bir artışın olmayışı da Clint'in içindeki yangına kömür atan bir başka sorundu. Kimsenin durumu kurtaracak bir iddiası yoktu. Clint'in yapmak istemediği şeyler dışında kimsenin aklına bir çözüm gelmiyordu.

Ünlü bir influencer bulup samimiyetsiz bir reklam yaptırtabilirlerdi. Kendileri de memnun olmazdı sonuçtan ama önemli olan gelecek olan müşterinin memnun olmasıydı. Öyle bir senaryoda müşterilerinin sayısında kaçınılmaz bir artış yaşanacağını tüm çalışanlar biliyordu ama aynı zamanda gelen müşterinin kahve için değil, sevdiği influencer reklamını yaptı diye gelecek, kahvenin tadına varmadan bardağın fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşıp görevini tamamlamış olarak dükkandan ayrılacağını da biliyorlardı.

Yine de akıllarına başka bir çare gelmiyordu.

Dördüncü gün geldi ve Clint o manzarayla karşılaştı.

Karşılarındaki boş mekanın camına kocaman bir afiş asılmıştı.

"Sevdiğiniz Starbucks lezzeti yakında burada!"

O afiş, Clint'in kafasına isabet eden o kritik kurşun olmuştu.

Bağırmamış ya da çağırmamıştı. Yüzündeki durgunluk hiçbir yönde değişmemişti, olduğu gibi kalmıştı. Bir şeyler demek istemişti Lucy ama ne diyecekti? İstastistikler ortadaydı. Sayıların olduğu yerde teselliye yer yoktu.

Her gün, beklediklerinden fazla müşteri için kahve ve tatlı hazırladıklarından akşamları keklerin bazılarını dökmek zorunda kalıyordu Delilah. Ertesi güne saklayamazdı hiçbir tatlıyı. Herkes de her gün evine kiloyla kek-pasta götürmek istemediği için çoğu çöpe gidiyordu.

Beşinci günün akşamında, kapattıkları sırada Clint, "Ver hepsini," dedi ve Delilah'ın elindeki tepsiyi aldı. Gecenin bir vaktinde, kepenkleri kapalı Kahve Göz'ün önünde duran üç çalışan ve bir çocuk, Clint Barton'ın elinde pasta-kek dolu tepsiyle uzaklaşmasını seyretmişti.

Kahve Göz || Clint BartonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin