Kahve Göz'ün muhasebe işlerine bakan Nathaniel Richards, sonunda çalıştığını ve iş yaptığını hissediyordu. Doğru dürüst bir kazancın kaydedilmediği ve gelir tablosunun daima aşağılarda gezindiği o günlerden sonra olağanüstü bir yükseliş vardı grafiklerin hepsinde. Son süratle aşağı inmek için tepeye çıkan bir hız treni gibi yükseğe çıkıyordu hızla.
Hız trenlerinden farklı olarak, aşağı inecek gibi görünmüyordu.
Clint Barton ise kendisini rahatsız eden bir düşünceye sahipti: Evet, insanların merak edip gelmesi, kahvelerini içmesi ve kahvelerin tadına bakan herkesin harika bulup her çalışanla ayrı ayrı konuşmak isteyip teşekkürler dilemesi güzeldi, bundan kesinlikle şikayetçi değildi ama eski sakinliği de özlemeye başlamıştı.
Artık içerisi daima kalabalıktı ve bir gürültü vardı sürekli. Dışarıdan geçen insanlar Kahve Göz'ün varlığından haberdardı. İçeri girmeyecek insanlar bile gözlerinin kenarıyla bakıyor, tabelayı inceliyordu.
Yine dükkanın önünde, sırtını cama yaslayarak durduğu bir vakitte, sağ taraftan Kahve Göz'e doğru gelen birini gördü Clint. Dünyanın en iyi gören nişancılarından biri olarak, yaklaşan insanları önce silüet olarak görüp sonradan kim olduğunu anlama gibi bir lüksü yoktu. Gelen kişiyi fark ettiği an kim olduğunu biliyordu.
Kate Bishop hızlı adımlarla geliyordu.
Mor renkli bir mont giymiş genç kadın, dükkanın önünde bekleyen Clint'e sarıldı. Clint de ona sarıldı ve bir süre öyle kaldılar. İnsanlar geçti ve dikkat çekmediler. Arkalarındaki dükkan onlardan daha çok dikkat çekiyordu.
Sarılmaları bittiğinde, "Geç kaldın," dedi.
"Ekiptekiler benim adıma parti düzenlemişti," dedi kadın gülerek.
Uzun zamandır Kate'i tanıdığı için, kadının o anki gülüşünün, her zamanki şeylerden farklı bir durumu barındırdığını anladı Clint. "Tek bu değil sanırım."
"İnternete bakmadın mı?"
"Hayır," dedi adam.
Hemen telefonunu çıkardı kadın ve Twitter'ı açtı. Kahve Göz artık birinci gündem maddesi değildi.
Kate Bishop birinci gündem maddesiydi.
"Vay," diyebildi Clint yalnızca.
Kadın hemen ekrana dokundu ve Kate hakkında atılan tweetler ekranı doldurdu. Hemen hepsinde aynı video vardı. Kadın aralarından birine dokundu ve video oynamaya başladı. Kate Bishop, yıkılmak üzere olan bir binanın içerisine korkusuzca dalıp, içerideki insanların dışarı çıkmasına yardım ediyordu ama kendisi çıkamadan bina üzerine yıkılıyordu. Binanın yıkıldığı an Clint'in kalbi sızladı.
Yanındaydı Kate, iyileşmişti ama video yine de canını yaktı.
"Diamondback'in attığı roketin isabet geldiği binadaki sivillerdi onlar. Binadan çıkarabilmek için en yakında ben vardım ve içeriye daldım hemen. Herkesi binadan dışarıya çıkarmıştım ki ben kendimi kurtaramadan bina üstüme yıkıldı."
"Üzerine bina yıkılan biri için çabuk iyileşmişsin," dedi Clint.
"Şanslıydım, meğer daha da şanslıymışım ki muhabirlerden biri bu anı kaydetmiş."
Clint, kadının elindeki telefonun ekranını aşağıya kaydırdı ve yazılanlara baktı. Herkes, Kate'in ne kadar harika bir kahraman olduğundan ne kadar korkusuzca bir davranış sergilemiş olduğundan bahsediyordu. Herkes destek mesajı yolluyordu ve yaralarının bir an önce iyileşmesi için iyi dileklerini sunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Göz || Clint Barton
FanfictionClint Barton'ın şehirde en sevdiği kahveci kapanmak üzereydi. Bu durumda başka bir insan ne yapardı? Şehirde başka kahve dükkanları aramak ve kendi damak tadına uygun bir kahveyi bulmak için şehri dolaşmak mı? Hayır, Clint Barton bunu yapmayacaktı...