Haberi aldığında, uykusu ondan önce davrandı. Gecenin bir noktasında çalan telefonuyla yataktan kalkıp, yorganı üzerinden henüz atamamışken açtı telefonu. Duyduğu haber ile vücudunun henüz yaşlanmamış olduğunu kendine orada kanıtladı. Tüm o enerjisinin, kabiliyetinin ve kuvvetinin aslında kenarda saklandığını kanıtladı kendine.
Derinlerde, gizlice bekliyormuş; o an için.
Bekliyormuş çünkü çift kanatlı otomatik kapının açılmaya yeltenmesiyle kapıdan fırlayarak geçti Clint Barton. Aldığı eğitimi unutmadan, nefes kontrolünü kaybetmeden koştu koridorda ve ona tarif edilen odayı aradı gözleriyle.
Odayı buldu, koridorun sağ tarafında kalan bir kapıydı ama kapının önünde iki Shield askeri vardı. Clint iki adamı da görmezden gelerek kapıdan içeriye girmek istedi. Kendini kapıya doğru atmıştı ki Shield askerlerinden biri elini uzatarak adamın yolunu kesti. "Efendim, sizi içeriye alamayız, ameliyat devam etmekte."
"Benim kim olduğumu biliyor musunuz!" diye haykırdı Clint. "Alın beni içeri, onu görmeliyim. Alın beni içeri!"
Shield askerinin ikisi de Clint'i tutmaya davrandı. Bir kolundan bir asker diğer kolundan bir asker yakaladı Clint'i ve kapıdan uzaklaştırılması için çabaladılar. Formlarının zirvesinde olmalarına rağmen iki Shield askeri Clint'i kapıdan yalnızca biraz uzaklaştırabildi. Kaslarındaki damarların, derisini yırtıp dışarıya patlayarak dökülecek olması uğruna kaslarını zorladı Clint dayanmak için.
Ne kadar çabalasa da çabalasın, vücudunda ne kadar enerjisi ya da gençliği kalmış olursa olsun Clint Barton artık yaşlıydı. Askerler bu gerçeği ona oracıkta kanıtlamış oldu.
Askerlere karşı koyacak gücü kalmadığı noktada kollarından tutularak koridorun karşı duvarına götürüldü.
"Efendim," dedi sağdaki Shield askeri. "Zorluk çıkarmaya devam etmeniz durumunda size elektroşokla müdahale etme yetkisi verildi."
"Kim verdi," dedi Clint ve iki adamın yüzü arasında hızlı hızlı gidip geldi gözleri.
"Benden başka kim olacak?"
Clint yanlış duyduğunu sandı. Ses ona aitmiş gibiydi ama yanılmış da olabilirdi. Duyduğu sesin üzerine birkaç kelime olsa da düşünmek, sakinleşmesini sağladı ve daha sakin bir suratla soluna doğru baktı. Koridorun ilerisinden oraya doğru yaklaşan bir kadın vardı. Kalın topuklu çizmelerinin çıkardığı ses ıssız ve uzun koridorda duyulan tek sesti.
"Geri çekilin," dedi kadın. İki asker de üç adım geri atarak Clint ile aralarındaki mesafeyi açtı.
Kadın, Clint'in yanına geldi. "Gidebilirsiniz."
İki asker de "Emredersiniz," dedi ve senkron adımlarla koridorun, Clint'in koşarak geldiği tarafına doğru yürümeye başladılar.
Siyah çizme, siyah kot pantolon, siyah blazer ceket ama kırmızı gömlek vardı kadının üstünde. Clint kendi üstüne bakma ihtiyacı hissetti. Mor bir kısa kollu, kot pantolon ve beyazlığı kalmamış bir spor ayakkabı.
O an fark etti, gecenin soğuğunda oraya kadar kısa kolluyla mı gelmişti?
"Clint Barton," dedi kadın, önündeki adamın gözlerine bakarak.
"Natasha Romanoff," dedi adam da kadının gözlerine bakarken. Başka şartlarda bir espri, bir şaka ya da Natasha'yı sinir edip kendini güldürecek bir şey yapardı ama o anlığına hiçbir şey gelmedi içinden. Zihninden geçiyordu espriler ama yalnızca geçiyordu.
O seferliğine, nehirden akıp giden tüm düşüncelere karşı yalnızca kıyıdan seyirci kalıyordu Clint.
"Kapının önünde beklemek anlamsız," dedi Natasha. Elini uzattı ve kırmızı ojeli ama kısa tırnaklı parmaklarıyla adamı sol dirseğinden yakaladı. "Gel, oturalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve Göz || Clint Barton
FanficClint Barton'ın şehirde en sevdiği kahveci kapanmak üzereydi. Bu durumda başka bir insan ne yapardı? Şehirde başka kahve dükkanları aramak ve kendi damak tadına uygun bir kahveyi bulmak için şehri dolaşmak mı? Hayır, Clint Barton bunu yapmayacaktı...