Erva Aktaş.
18 yıldır hayatta olan bedenime verilen isim buydu. Anlamı son derece cesur ve yiğit kişi demek olsa da, yaşadığım şu ana kadar cesur bir davranışımı görmemiştim. Hatta şu ana kadar değişen zamana karşı hayatımda değişen pek bir şey olduğu da söylenemezdi. Yapmak istediğim çok şey olmasına karşı, bunların hiçbiri gerçekliğe dönüşemeden zihnimden idam edilmişlerdi. Ruhumun hapis olduğu beden de dört duvara hapis olmuştu 18 yıl boyunca ve sanırım ailemin beni azad etme şekli terk etmekti.
Karşımda duran, eski, odamın kapısını yavaşça araladığımda gözlerimin ve zihnimin aşina olmadığı bir görüntü oluştu karşımda. İsminin Poyraz olduğunu öğrendiğim, eski evimin şu anki ev sahibi benim odamı misafir odası yapmıştı. Ve bu gece misafir odasında, yani eski odamda kalmamı söylemişti.
İki ay içinde bir insanın hayatının bu kadar değişebilmesi ne çeşit bir saçmalıktı bilmiyordum ama içimde patlamak üzere hazır bir volkan duruyordu. Çiçek bahçeleriyle bezeli ruhum bir volkana dönmüştü. Gerçi o içimdeki çiçekleri yolmaya ben daha sekiz yaşındayken başlamışlardı bir bir. Kaybeden bir ruh olmaya başladığım tarihi saniyesi saniyesine hatırlıyordum.
Toparlanmalıydım.
Hayatımda hiçbir zaman beni seçmemiş birinin peşinden koşmamıştım. Bu kişiler bu kez ailem bile olsa prensiplerimden kopmazdım. Onları arayacak değildim, beni yanında istemeyeni ben de istemezdim
Bakışlarımı yerden çekip odayı incelemeye başladığımda abartıya kaçmadığını fark etmem uzun sürmedi. Bu evi satın alabilecek kadar zengin olsa da modern ve sıradan bir şekilde düzenlemesi, tanıdığım birçok sosyeteden kişiye ters bir durumdu. Duvarları aşık olabileceğim güzellikte lacivert renge boyanmış, siyah renk mobilyalarla düzenlenmişti. Siyah renk kitaplığa özenle yerleştirilmiş gibi duran kitaplar da aşık olunası güzellikte duruyordu. Hele ki benim gibi hayatını kitaplara adamış biri için. Ufak bir giysi dolabı ve iki tane tek kişilik yatak da eski odamın diğer kısımlarında duruyordu. O an aklıma gelen düşünceyle sesli bir şekilde konuştum.
"Valizim!"
Lanet olası o sapıklar yüzünden bir de kıyafetlerimden olmuştum. Harika! "Ne yapacağım şimdi?" diye söylenerek odada dört dönmeye başladığımda aklıma ona söylemek geldi ama arkadaşlarının yanındayken yanına gidip "Bana giyecek bir şeyler verebilir misin?" diye sormak kadar aptalca bir şey olamazdı, hayatta yapmazdım. Ama bu kokmuş kıyafetlerimden de kurtulmam ve yıkanmam gerekiyordu.
"Bakalım Poyraz Bey'in kıyafetleri neredeymiş?" diyerek odadan çıktım yavaşça. Parmak uçlarımda yürüyerek eskiden ablamın olan geniş odanın kapısını araladım. "Doğru tahminin için seni tebrik ediyorum Erva Aktaş, bravo!" İçeri girip kapıyı yavaşça arkamdan kapattım. Çift kişilik olan ama daha da büyük duran yatağına hayretle bakarak ilerledim odada. Işığı açmadan telefonumun feneriyle ilerlediğimde neden ışığı açmadığımı bilmiyordum. Gri renk duvarları ve bu odada da siyah mobilyaları vardı. Ama sadece yatağı ve dolabı, başka bir şey yoktu odada. Geniş siyah dolabının kapağını açtım ama o kadar genişti ki içinde çeşitli kutular olduğunu da fark ettim. Nihayet uzun bir tişört bulabildiğimde sevinç dansımı yapmak üzere iki kolumu ve ayağımı yanlara açarak tuhaf hareketlerimi yaptım. Ve dolaptaki bir kutuya kolum çarpınca yere düşmesi ve içindekilerin dökülmesi teleşa kapılmama neden oldu. Çıkardıkları ses de cabası. Hemen yerdeki kağıtları kutuya sokup ayağa kalkarken lanet olası odanın lanet olası kapısı açıldı.
"Şey, benim bavulum sahilin orda kaldığı için, kıyafetim yok diye girdim odana. Bak bir tane tişört aldım sadece sonra da sevinç dansımı yaparken şu kutu düştü-" derken iki elim havada teslim olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
#IFLAS#(DÜZENLENİYOR)
ChickLit●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●●● Kalp midir insana sev diyen yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı? "Şaka yapıyorsun değil mi?" dedi kız titreyen sesiyle. Şu an bir sandalyeye bağlı oturmuş...