#7#

941 72 3
                                    

"Dikizlemen bittiyse git yemek ye ufaklık. Artık burada kalacaksın." Eskiden benim olan evde şimdi misafir olarak kalacaktım. Muhteşem. (!)

Gidecek yerim yoktu. Barış'a da yük olmak istemiyordum. Zaten sevgili (!) ailem de... Aklıma gelen her şeyi sildim. Öyle Poyraz dedi diye hemen kabul edemezdim bu teklifi.

"Hayır." dedim. Tek kaşını kaldırıp bana doğru döndü.

"İkiletme beni." sesi daha sinirli çıkmıştı. Umursamadım.

"Neden tanımadığım bir insanın hele ki senin gibi sapık ve psikopat birinin evinde kalayım?" Ayağa kalktı.

"Çünkü. Ben. Öyle. İstiyorum." dedi. Her kelimesinde bir adım atıp dört adımda yanıma kadar gelmişti. Kabul etmeliyim ki korkmuştum ama yine benim deli cesaretimle konuşmaya devam ettim.

"Ben senin isteklerini yerine getirmek zorunda mıyım? " dedim. Sırıttı. Gerçekten Poyraz sırıtmıştı. Cidden bir sırıtış bir insana bu kadar mı yakışırdı?

"Şimdi. Sabrımı taşırma. Yoksa sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın." dedi. Gözlerinden sinirlendiğini anlamak zor değildi. İyi.

"Önce üstümü değiştirsem?" dedim. Kesinlikle korktuğumu düşünmüştü. Ama korkmuştum zaten.

Arkasına dönüp koltuğa yayvan bir şekilde oturdu. Bana bakmaya tenezzül bile etmeden "Hande'nin odasına çık. Vardır orada bir şeyler."

Üstümdekiler de Hande'nin di, ama sorun yapacak birine benzemiyordu. Odaya çıkıp beyaz dolabı açtım. Kot bir şort ve beyaz sporcu atleti çıkarıp giydim. Hande'nin ürkütücü duruşunun yanında gökkuşağı gibi bir kişiliği vardı. Saçımı dağınık topuz yapıp aşağı indim.

Poyraz maç izliyordu. OHA! Tv ünitesinin yanında duran konsola gözüm takılmıştı. Bir kız olarak en sevdiğim oyun Pes' di. Poyraz'a söylesem inadına izin vermez diye düşündüm ki öyle olacağına kalıbımı bile basabilirdim.

Mutfağa gidip hemen bir şeyler atıştırdım. Geri geldiğimde hala televizyon seyrediyordu.

Biraz şirin görünmeye çalışarak gözlerimi kedi gibi yaptım ama ben bu koca topuzum ve makyajsız yüzümle ne şirinliğinden bahsediyordum?

O üçlü koltukta yayvan bir şekilde otururken çaprazındaki tekli koltuğun önünde durdum ve dikkatini çekmeye çalıştım ama beni umursadığı falan yoktu. Hatta bir ara görünmez olduğumu bile düşünmeye başlamıştım.

Özgüvenli bir şekilde konuşmaya başladım. "Bir maça ne dersin?" Baygın bakan gözleri bir saniyeliğine bana döndü ve sonra hemen geri çekildi. Sırıtmaya başladı. Biraz sonra o sırıtması koca bir kahkahaya dönüşmüştü.

Evet abartmıyorum Poyraz kahkaha atıyordu.

"Neden gülüyorsun?" diye sorduğumda"Sen emin misin benimle oynamak istediğine?" dedi. Tamam çok güzel oynayamıyordum ama Barış'ı izlerken biraz olsun öğrenmiş olmam gerekirdi.

Kahkahasını kesmişti. "Neden olmasın?" dedim. Yani umarım olurdu.

"Ben öylesine oynamam ama."

"Tamam. Ne istiyorsun?"

Sırıtışı yeniden genişleyince neden bahsettiğini anladım. "Hey! Bak o istediğin şeyi aklından çıkar." diye cırlamıştım ki lafımı kesti.

"Aklın fikrin onda değil mi?" dedi. Sonra ciddileşip "Her neyse. Ben kazandıktan sonra söylerim ne istediğimi." dedi.

Fazla soğukkanlı oluyordu bazen. Ben onunla konuşurken nefesimi düzene sokuyorum; sesim titremesin diye uğraşıyorum; bu kadarı haksızlıktı.

Güvenle konuşmaya başlayıp -bir gün bu konuşmalarım başıma dert açacaktı- "Sormuyorsun ama ben kazanırsam bir gün boyunca istediğim her şeyi yapacaksın." dedim.

Dememle sırıtması büyüdü ve "Öyle bir ihtimal yok ama kabul." dedi.

Pislik! Ego yığını!

"Görüşürüz." dedim ve onun gibi gülmeye çalıştım ama onunki gibi olmamıştı.

"Görüşeceğiz." dedi. Ben yerime -üçlü koltuğa- otururken o da mutfağa gidip atıştırmalık bir şeyler aldı. Geldiğinde oyunu hazırlayıp yanıma oturdu.

"Hazır mısın?" Dedi. Hemen heyecanla cevapladım. "Evet."

Konsolun birini bana uzattı. Diğerini de kendine aldı. Ben Barcelona'yı seçmiştim o da Real Madrid'i.

Zıt iki kutup gibiydik. Düşman iki taraf. O siyahsa ben beyazdım. O kötüyse ben iyi olan taraftım ki durumumuz öyleye benziyordu. O bu haliyle karanlıktı. Ben ise çevreme ışık saçan aydınlık. Lakin ben karanlığa dönüşen bir aydınlıktım...

Beni terk etmelerinden sonra neredeyde tüm aydınlığımı yitirmiştim. Kimseye güvenim kalmamıştı. Geçmişte çok canayakın, konuşkan bir insandım ama şimdi herkese herşeye olan güvenim yerle bir olmuştu...

Bu dünyada en yakınım olarak gördüğüm ailem, annem bile beni bırakmışken ben kime güvenebilirdim?

Tüm bunları artık aklımdan silmeliyim diye düşünüp önümdeki oyuna döndüm. Şimdi ne olacaktı?

Oyunu kazanıp Poyraz'a istediğim şeyleri mi yapacaktım yoksa Poyraz kazanıp borç haneme bir tanesini daha mı ekleyecekti?

Poyraz çoktan oyuncularını harekete geçirmişti bile. Heycanla bağdaş kurarak oyuna devam ettim.

"Oynamasını bilmiyorsan neden teklif ediyorsun?" bakışları hâla oyundaydı. Ben de onu taklit ederek;

"Haha. Çok komik(!) Görürsün sen şimdi."

Top onun oyuncusundaydı. Çevik bir hareketle topu alıp, karşımdaki kaleye fırlattım. Ve...

"Goooll.!" İste bu kadar.

"Ben kazandım. Ben kazandım."

Petrol bulmuş gibi seviniyodum. Kumandayı bırakmadan zıplayamaya başladım. Hadi Poyraz Bey görelim bakalım. Yavaşca ona dönerek ellerimi belime yerleştirdim.

"Bir gün boyunca istediklerimi yapacaksın."  Gözlerini kıstı. Pot kırmıştım.

"Yani yapmalısın, yaparsan iyi olur."

Yüzünü büyük bir sırıtma kapladı. Çok mu komik? Ben hâla ayakta ona bakarken gözü televizyona kaydı.

"Hmm. Gol olabilmesi için bildiğim kadarıyla RAKİP KALEYE -bunu vurgulayarak söylemişti-  gol atılması lazım."

Ne?! Yok artık. Ben. BEN. B E N. Kendi kaleme?

"Sayılmaz. Bir daha." kumandayı atıp ,Poyraz'ın yanına oturdum. Kaşlarını çatarak bana döndü.

"Bak güzellik. Ben kazandım. Hile yok. Mızıkçılık yok."

"Ya ama.. Heh.. Elim sürçtü. Hadi bi'daha." Shrek'de ki eşek görünümlu kedi bakışımı atarak, ellerimi çenemin altında birleştirdim.

"Lütfeeen."

Gözlerini devirip kaşlarını çatarak bana döndü.

"Tamam oynarım. Ama yine kazanırsam ikiye katlanıcak istediklerim?" sevinçle ellerimi çırparak kumandayı elime aldım.

Kazanmayı çok istiyorum. Abartmıyorum. Bugüne kadar hiç yenilmemiştim. Şuan bir adet ego yığınına yenilirsem çok acı verici olurdu(!)

Hikaye yeni olduğu için sınır yok ama minik bir yıldızı çok görmeyin emek veriyoruz :) iyi okumalaar :Dd :*:*:*

#IFLAS#(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin