#17#

822 58 10
                                    

Uzun bir aradan sonra uzun bir bölümle burdayız. Sınavlar bittiği için daha sık paylaşım yapmaya çalışacağız. İyi okumalar :)

O slikon sekreteri kıskandırmak için yaptığım bir şeydi sonuçta. Bir öpücüğü bu kadar abartmam saçma diye düşünerek boğazımı temizleyip konuştum;

"Toplantın bittiyse gidelim."

Az önce elimden aldığı dosyayı çekmeceye hızla koydu. Odadan çıktığımızda sekreter bön bön baktı ama umursamadım. Ben de ona aynı bakışları yolladığımda Poyraz elini belime yerleştirip beni kendine çekti. Kulağına doğru "Ne yapıyorsun?" Diye fısıldadım. O da aynı şekilde kulağıma yaklaştı.

"Bir oyun başlattıysan devamını getir." Dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı. Hiçbir şey söylemeden öylece devam ettik. Çok umrunda olmaması da işime yarıyordu. Utancımdan domates kıvamına gelmemiştim en azından.

Kıskandığımı anlamış mıydı? Tabii ki de anlatmıştı. Eli bel oyuntumdayken bile içimde kelebekler uçuşuyorken öpüştüğümüzde ya da sarıldığımızda yaşadığım duygu bambaşka olurdu.

Arabaya yaklaştığımızda elini çekti ve arabaya binip kapıyı kapattım. Ayaklarım ağrılmaya başlamıştı bile. Bugün yorucu bir gündü. Poyraz'ın arabayı çalıştırmasıyla kısaca yarın okula başlayacağımı söyledi. Umursamayarak tamam diye mırıldandım. Kafamı cama yaslayıp uyumaya başladım.

°°°°°°°°°°°

Ailemle bir piknikteydik. Göl kenarında babam mangalın dumanını gazeteyle yelliyordu. Ablam anneme salata yapmakta yardım ediyordu. Annemin yanına gidip ben de yardım etmek istesem beni başından savıp ablamla ilgileneceği için yanlarına gitmiyordum. Onların biraz uzağında göl kenarında oyuncak yemek tabaklarımı yıkıyordum. En fazla 5-6 yaşlarındaydım ama o zaman bile farkındaydım olan bitenin. Oyuncak bebeklerimin biri anne biri baba diğeri de çocuktu. Anne yemek yaparken çocuk ona yardım eder uyurken babası ona hikayeler anlatırdı.

Belki de ablamın varlığı beni rahatsız ediyordu ya da kıskançlıktı bu. Ama bu öylesine bir kıskançlık değildi. Bir anda elimdeki bebek göle yuvarlanınca ben de peşinden atladım. Ama su çok derindi. Bebeği elime almıştım ama çırpındıkça daha da dibe batıyordum. Nefesim su içersinde hava baloncukları oluşturmaya başlamıştı. Küçük vücudumu babam bir anda kavradı ve beni çekip kurtardı. Evet, o benim kahramanımdı! Beni sımsıkı kucaklamıştı.

Gözlerim sulanmıştı. Babamın omzunda ağlamaya başladım. Sonunda sımsıkı yumduğum gözlerimi açtığımda babam yoktu. Etrafıma bakındım. Az önce benim için üzülen annem ve ablam yok olmuştu. Elimdeki çocuk olan bebeğe baktım. Anne ve babası yok olmuştu. Dehşete düştüm. Dizlerimin üstüne çimlere çöktüm. Yalnız kalmıştım. Bir başıma! Yumduğum gözlerimi korkuyla açtım. Rüyayı. Hayır, kabustu!

Yatağımdaydım. Hemen oturur pozisyona geçtim. Onları özlemekten nefret ediyordum. Arabadayken uyuya kalmıştım. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Aynı o kabustaki gibi hayatımdan yok olmuşlardı. Oda karanlıktı. Bakışlarımı çevremde gezdirince Poyraz'ın tam kapının önünde olduğunu gördüm. Yüzüm nasıl bir haldeyse beni öyle görünce hemen gelip yanıma oturdu. Başımı ellerinin arasına aldı.

"İyi misin?"

Uzun zamandır kendime sormadığım bir soruydu. Bir an beynimde yankılandı. İyi miydim? Yalnızdım. Hatta karşımdaki adamdan başka kimsem yoktu. Bu daha zor.

"Bırakmışlardı. Beni yine..." devamını getiremedim. Cılız sesim daha fazlasına yetmedi. Poyraz başımı omzuna yasladı. Gözyaşlarım tişörtünü ıslatıyordu.

#IFLAS#(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin