BÖLÜM 36

1K 117 111
                                    

İthaf edildi: enolamarkiz rosee_087

Yanlış bölümü okumayın iki tane peş peşe atacağım, bu ilki. Ve düzenlemedim, yanlışım varsa biliyorsunuz affola.

Levi'ın itirafının üzerinden yaklaşık bir saat geçmişti ve kalbimin hala gümbür gümbür attığını hissedebiliyordum. Cidden Levi, ne de büyük bir etkin varmış hayatımda.

Koridorun başından geldiğini görmemle birlikte hızla çektim gözlerimi Levi'dan. Yanında Hange'de vardı ve muhtemelen bize eşlik edecek askerler onlardı. Şimdilik sakin kalmam ve hiç bir şey olmamış gibi davranmam gerekti.

Derin bir nefes aldım, ardından önümüzde açılan kapıyla ablam ve abimle birlikte merdivenden aşağı yöneldik.

Duvarda ki sönük aydınlatmalarla bastığım yeri zor görürken düşmemek adına elimi duvara yasladım. Küçük adımlarla ilerlerlerken belimde hissettiğim elin verdiği destekle doğrulup kısa bir an yüzüne baktım. Herkesin çoktan önümüzden ilerliyor oluşunu fırsat bilirken hızla önüme döndüm ve hiç bir şey olmamış gibi devam ettim. Son basamakta elini belimden çekerken hala her ihtimale karşın dibimde yürüyor oluşunu farketmem kalbimi fazla denecek kadar hızlandırmıştı.

Çoktan parmaklıkların önüne varan abim ve ablamın yanına küçük adımlarla ilerledim.

"Nerede o çok sevgili kızım? Beni görmeye bile gelmedi mi?" Söylenmesinin ardından beni farketmesiyle bakışlarını tam üzerimde hissettim. Ayaklarım ister istemez geri adımlamak için can arsada kendime engel olamamış öylece karşısına dikilmiştim gençliğimin ve çocukluğumun katilinin. "Vay, gelmişsin."

"Merhaba." Dedim etrafimdaki insanları geçtim beni bile şaşırtan duygusuz sesimle.

"Bir de nasıl olduğumu sor istersen yüzsüz gibi." İşte şimdi gösteriyordu gerçek yüzünü. 'Canım kızım, biricik kızım'la 'yüzsüz Allah'ın belası' arasından bir fark yoktu onun için. Geç olmuştu ama anlamıştım.

"Senin her günün sabahında bize yaptığın gibi mi?"

Etraftan gelen boğaz temizleme seslerine hiç bir tepki göstermedim fakat iç sesimin bile kahkaha attığını duyabiliyordum.

'Beril vurdu, vee gol oldu."

"Sorsan büyük adam oldun, çocuğun bile olacak ama hala o geveze çeneni tutamıyorsun değil mi? Yanlış yaptım, annen öldüğünde seni de ortadan kaldırmalıydım; lanet olası Ayla."

"Ha?" Diye öylesine bir ses çıktı ağzımdan söylediği son şeyin üzerine.

"Hiç bir şeyi bilmiyorsun değil mi? Hiç bir şeyden haberin yok."

"Oi, ne saçmalıyorsun?" Diye atıldım ve hızlı bir kaç adımda parmaklıkların çok az ötesinden bize bakan adama yaklaştım.

"Ayla diyorum; seni gıcık eden, sürekli annen yüzünden seni hor gören, yasak bir tohumdan ibaret olduğunu düşünen kadın. Her şeye rağmen o kadındı, koca anne ruhu yüzünden senin ölmene izin veremeyen."

"Ne saçmalıyorsun?" Derken küçük bir adım gerilediğimi hissettim. "Neden şimdi bana böyle şeyler söylüyorsun?"

"Hep doğruyu yaptığını düşünüyorsun değil mi? Resmin hiç tamamına bakmıyorsun. O kadın anneni öldürdüğü için ondan nefret ettin hatta ölmesini bile diledin ama her seferinde seni benim ellerimden kurtaran oydu bunu göremedin. Her ne kadar senden kurtulmam gereksede Ayla'nın suçunu ört pas ettim çünkü seni benden koruyacak tek kişi oydu. Şimdi ise sana annenin neden öldüğünü söylüyorum fakat sen aynı onun ilerlediği yolda aynı körlükle ilerliyorsun. Şimdi anlıyor musun seni her şeyden herkesten uzak tutmaya çalışmamı. Sen bir bombasın, ayaklı bir bomba ve ne zaman patlayacağın hiç belli olmuyor."

Söylediklerinin en azından bir kısmına katıldığını söylemem gerekti. Eğer Ayla her şeye rağmen beni hayatta tutan kadınsa bu insanları dış görünüşlerine göre yargılamamanın en büyük kanıtı olacaktı hayatımda. Her ne pahasına olursa olsun, ne durumda olursa olsun her insanın bir yerlerde haklılık payı olduğuna olan inancım içimde kendi kendine kanıtlar sundu o an. Her zaman böyle düşünmüş olsamda en zayıf noktadan tekme yiyeceğim aklı hayalime gelmezdi.

Duygularımın ve tüm doğrularımın tepetaklak olduğunu hissettim o an. Doğru yolu onca zorluğun ardından bulduğumu hissederken aslında doğru bir yolun olmadığını farketmek, sadece bu hayatı tüm bokluklarıyla birlikte yaşayıp göçeceğimizi farketmek; bu benliğime fazla gelmişti.

Konuşması boyunca iyice duvara dalıp kalan bakışlarımı kaldırıp yüzüne baktım benden epey uzun adamın. "Ee, yani. Bu seni haklı yapmaz değil mi? Benim seçtiğim yol beni ilgilendirir, seninki seni. Onlarca kötülüğünün onlarca pisliğinin ardıdan seni temiz kılacak bir şey yok bu hayatta. Sadece beni kötü kılar bu söylediklerin."

"İnsan zamanında öldürmesi gereksede onca zaman yanında kalan kızını yine de atamıyor öylece kenara. Hâlâ seni düşündüğüme inanamıyorum ama sana son diyeceğim o çocuğun senin sonun olacağı. Bir gün gelip bana yine yanılmışım baba demenden ödüm kopuyor."

O an yüzümde bir gülümseme belirdi. "Az önce bana her zaman benim haklı olamayacağımı söylemiştin ya, bu senin için de geçerli baba. Hala vazgeçmiş değilim, bu çocuk ailemizin umudu olacak. Onca zaman benim neşe katmaya çalıştığım aileyi o toparlayacak. Belki daha doğmadan ona çok sorumluluk yüklemiş olabilirim fakat sen ona zarar vermediğin sürece iyi olacağız." Duraksadım ve ciddiyetle baktım yüzüne az önce hafiften gülümseyen suratıma nazaran. "Benim sonum olabilecek tek şey bu çocuğu kaybetmek olur. Baba, bizden uzak dur."

Suratının iyiden iyiye asıldığını ve çöktüğünü hissettim. Bir kaç adım geri atıp yan bir şekilde yatağa oturdu yüzümüze bakmadan. "Daha fazla diretmeyeceğim, sadece beni affet. Hem sen her zaman söylerdin değil mi?
Kimse tamamen haksız değildir, yalnızca doğru sandığı yol yanlıştır."

"Hayır." Diye atıldım. "Öyle değilmiş. Kasıtlı olarak yanlış yollar üretmekti seninkisi ve kusura bakma. Seni affedemeyeceğim. Yalnızca bir gün eğer çocuğum sağlıklı bir şekilde doğarsa ve senin hissettiklerini gerçek manada anlayabilirsem olacak bir şey bu. Üzgünüm ama senden daha kötü bir insan oldum baba."

Burnundan sırıttığını anladığım bir nefes verdi karanlık odasının köşesinden. "Hıh, o zaman gittiğin yolun doğruluğuna hiç bir zaman inanma Beril."

Bir süre sessiz kaldım ve ardından öylesine bir "Görüşürüz." diyip ablamla abimin konuşmasına fırsat tanıyarak köşeye çekildim. Lanet olsun ki gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Bana bunca baskıyı yaşatıp boktan beter hissettiren adamın arkasından ağlayacak kadar berbat bir insandım işte. Üstelik asla affedemeyeceğimi bildiğim biriyken.

Omzumda tüy hafifliğinde bir el hissederken ağlamaklı bakışlarım sahibi buldu yeni celladının. Öteki elinde yaralarıma merhem sürdüğü günkü mendilin aynısı, bakışlarında sinirimi yatıştıran o hafiften gülümseme ve anında eriyip giden içim.

Cidden Levi, ne büyük etkin varmış hayatımda.

DADDY İSSUES - LEVİ ACKERMAN +18 |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin