09

4.9K 479 133
                                    

yaw bolumlerin okunma sayilari niye bu kadar daginik

|•|

Çok komik bir durumda olduğum aşikâr bir gerçekti.

Üçüncü sınıf; donuk oyuncularla basitçe yazılmış bir senaryo ve amatör çekimle tamamlanmış bir filmde gibiydim.

Lisede çokça sıkıldığım ve nefret ettiğim Tarih dersinde işlediğimiz Osmanlı Devletinde kullanılan büyük oba çadırlarına benzer bir çadırın önünde dikiliyorduk. Dersleri genellikle dinlemezdim ama bu mühim ayrıntı aklımda kalmıştı.

"Gerçekten emin miyiz?" Kollarım göğsümde bağlı bir şekilde arabaya yaslanıyordum. Hoseok kararlı bakışları ile çadıra bakıyor, elleri kot pantolonun cebinde duruyordu.

Jeongguk ise... O da benim kadar çaresiz bakıyordu.

"Hadi, girelim." Gülümseyerek önden ilerleyen Hoseok ile onu takip etmiştik bizde. Çadırın girişinde perde misali duran kumaşı ittirip girdiğimizde karşımıza otlarla dolu raflar, büyük bir kazan, sağımda kalan masanın üzerindeki cam küre ve bir kaç hayvan kafesi çıkmıştı.

"Bayan Woo?" Hoseok seslendikten sonra bir kaç saniye cevap gelmemişti.

"Bayan Woo, orada mısınız?" İkinci kere sorduğunda tam karşımızda kalan birbirinden ayrık iki kumaş parçası arasından hafif dumanlarla Bayan Woo çıktı.

"Sizde kimsiniz?" Tombul, oldukça çekik gözlü ve aşırı ince sesli bir kadındı. Yüzünde absürt bir makyaj, üzerinde ise cırt renkli çiçeklerle kaplanmış bir elbise ve kareli bir önlük vardı.  Başındaki bandana, dudağının üstündeki ben ve halka altın sarısı küpeleri ise tam beklenilen türdendi.

"Ben Jung Hoseok. Jeon Jeongguk ve Kim Taehyung adına mühür bozma randevusu almıştım. " Kadının önünde eğildikten sonra bize kısa bir bakış atmıştı. Değişik mimikler yapıyordu ve ne anlatmaya çalıştığını anlayamıyorduk ikimizde.

Kafasını yavaşça öne eğip gözlerini fal taşı gibi açtıktan sonra kadının önünde eğilmemizi istediğini anlayabilmiştim, şükürler olsun. Fakat aptal Jeongguk hala kaşları çatık bir şekilde onu anlamaya çalışıyordu. Elinden yavaşça tutmuş ve ona baktıktan sonra kadının önünde eğilmiştim.  O da ne olduğunu sonunda çözümlediğinde benim gibi eğildi.

"Ah, şimdi hatırladım canım." Sanırım eksik bir özelliğini söylemeyi unuttum. Dişleri çürük ve sapsarıydı! Üstelik dişlerinin sarılığı yetmezmiş gibi köpek dişlerini altınla kaplatmış...

Bu çadırdan sağ çıkabilirsek şükredecek, adaklar adayacaktım.

"Buyrun, oturun şöyle." Diyerek masayı işaret etmiş ve o da bizimle beraber oturmuştu. "Pekâlâ... Mühür bozdurma işi biraz pahalı oluyor, onu söyleyeyim öncelikle." Oturur oturmaz açtığı konu ne mal olduğunu gösteriyordu. Ama susuyordum; halkımın sağlığı, adaleti, güvenliği için susuyordum!

"Ne-Ne kadar?" Heyecanlı heyecanlı sorduğu soruya karşın kusmak istedim Jeongguk'un üstüne.

"Sekiz yüz doksan dokuz bin won." Ellerini çenesinin altında birleştirdikten sonra devam etti. "Sizin için indirim yaptım. Normal fiyatı dokuz yüz bin won."

"Teşekkür ederiz." Jeongguk aklını otelde mi unutmuştu, yoksa hiç mi yoktu? Kıkır kıkır gülerken birde teşekkür ediyordu! Kazıklandık be adam, kazıklandık!

"Her neyse, başlayabilir miyiz?" Saçma sohbeti kesmeyi başardığımda Hoseok'tan kötü bir bakış kazanmıştım. Çünkü buraya gelmeden önce bin kere Bayan Woo'nun saygıya önem verdiğini, düzgün konuşmam ve dikkat etmem gerektiğini söylemişti. Şifacıyı bulduğu sitenin yorumlarında böyle yazıyormuş.

who is my alpha?≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin