21

4.3K 377 165
                                    

sey ayagimi masanin kosesine carptim da etrafi goremiyorum gusel karilar yardimci olabilir mi? ✋🏻😔🥺

"Hamilesiniz!" Doktorun ağzından çıkan her bir harf beynimin içinde yankılanırken odada çıkan tek ses kapının kapanma sesi olmuştu. Olduğum halde kıpırdayamıyor, nefes dahi alamıyordum.

"Ne!?" Jeongguk yüksek sesle şaşkınlığını belirttiğinde boğazıma oturmuş yumruyu gidermek adına yutkunmuştum fakat hiçbir işe yaramamıştı. O yumru, mideye oturmuş öküz misali gitmiyordu.

"Bir yanlışlık olmalı?" Doktor şaşkınlıkla bir bana bir ona bakarken ne diyeceğini bilememiş olacak ki sessiz kaldı.

"İsmine tekrar bakın Doktor Bey." Jeongguk'un daha sakin çıkan sesi ile doktor, az önceki heyecanından yoksunca ekranı kontrol etti.

"Hayır, doğru."

"Tanrım..." Onun bu tavrıyla yüzümü buruşturduğumda doktorun da gözlerine hüzün çöktüğünü hissetmiştim. Bana acıyarak bakıyordu resmen.

Sonunda kendimde güç bulup konuşmaya çalıştım. Fakat diyecek bir şeyim yoktu. Sessizliğim sürdü. Tonlarca düşünmem gereken şey varken aklım bomboştu.

"Öyleyse.. Size birkaç vitamin ve mide bulantısı için ilaç yazıyorum." Bir şeyler karaladığı kağıdı elime tutuşturduğunda bir iki laf daha gevelemişti. Onu dinlememiştim. Ne ara olduğunu anlamasam da dışarıda bulmuştum kendimi. Jeongguk'ta yanımda dikiliyor, üzerimde hissettiğim bakışlarını bir an olsun çekmiyordu.

"Ne yapacağız?" İstemsizce mırıldandım.

"Bilmiyorum." Sıkıntıyla ofladı. Saçlarını darmadağın ettiğinde alnına hafifçe vurmuştu.

"Bebeği istemiyorsun." Bunu öncesinde de tahmin edebilmiştim. Fakat bunu ciddi anlamda hissedebilmek feci şekilde boktan hissetmeme neden olmuştu.

"Tabii ki de istemiyorum!" Dolu olan gözlerimden yaşlar aktığında, bağırmasınında etkisiyle bir panik kaplamıştı bedenimi.

Eve gitmek, yorganıma sıkı sıkı sarılıp ağlamak istiyordum. Ve belki de Yoongi'ye Jeongguk'u şikayet edip kaosla rahatlamalıydım.

Büyük adımlarla yürümeye başladığında ne yapacağımı şaşıp olduğum yerde kalmıştım. Arabanın yanına ulaştığında arkasına dönüp bakınmış, olduğum noktaya denk gelince de kaşları sanki daha fazla çatılabilirmiş gibi kasılmıştı.

Elini kaldırıp 'Ne duruyorsun!?' dermişcesine salladığında minik ama seri adımlarla yanına ulaşmıştım.

Ona feci şekilde sinirliydim. Fakat şu anki panik halim siniriminde önüne geçiyordu. Daha kendim bile kabullenememişken bu durumu savunacak halde değildim.

Araba ana yola çıktığında geldiğimiz zamana göre daha hızlı sürdüğünü farketmiştim. Korkmadan edemedim.

Bir süre daha aynı şekilde yol alırken direksiyonu sıkan parmaklarının uçları kızarmış, boğumları bembeyaz kesilmişti. Ani bir hareketle arabayı yol kenarına çektiğinde kalp atışlarım hızlanmıştı.

Kafasını ellerinin üstüne dayadı ve bir kaç dakika boyunca öylece durdu. Ardından kaldırdığı başı ile karşıya bomboş baktı. Hareket halinde olmadığımız için sönen ışık ile yüz ifadesini seçemiyordum.

Bir anda bana döndüğünde dengesizleşen nefeslerime engel olamadım.

"Özür dilerim." Boğuk sesiyle dile getirdiği ilk şey bu oldu. Sesini duymamla zaten ağladı ağlayacak halim aktive olmuştu. Arabaya bindiğimde durdurabildiğim gözyaşları, şimdi tekrar sinir bozucu bir şekilde yüzümü talan ediyordu.

who is my alpha?≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin