22

4.5K 375 44
                                        

BESTOO FRENDOO

"Ne yapıyorsun?"

"Yakınlardaki bir tımarhaneden oda ayırtıyorum." Sözlerime neşeli bir kahkaha patlattı.

"Ah, beni de unutmamışsındır diye düşünüyorum..?"

"Olur mu canım öyle şey!" Oyuncu tavrıma karşı kıkırdadı ve devam etti. "Umarım yatakları çift kişiliktir."

Başımıza büyük bir dert almıştık.

Annemler tamı tamına on altı gündür bizimleydi. Ve burnumuzdan fitil fitil getirmekte üstleri yoktu.

Bahsettiğim gibi on altı gün önce annem peşine babamı takıp anında buraya ışınlanmıştı. İlk gün bebeğimizi kabullenme aşaması olarak geçmiş, ikinci gün ise gecenin köründe kararı verilmiş olan evlilik işlemlerine başlanılmıştı.

Hayır sorun bu değildi.

Annem tamamen hayallerine göre mekanı, ortamın temasını ve organizasyonu dört gün içerisinde halletmişti. Arada bir bana fikrimi sorsa da bunları dikkate almıyor tamamen kendi isteklerini uyguluyordu.

Ve hayır, sorun bu da değildi.

Tüm ayarlamalara fazla takılmamıştım, hayal ettiğim bir düğün yoktu. Doğrusu hayallerimde bir evlilik yoktu. Bu yüzden her şeyi annemin ellerine bırakmakta bir sakınca görmüyordum.

Başımızdaki dert, annemin Jeongguk'un tarafından kaç kişinin katılacağını sormasıyla açıldı.
Ardından hatta düşen bir arama, Jeongguk'un annesi ve ne ara koptuğunu anlamadığım bir curcuna.

Jeongguk'un annesi bir hayli ondan habersiz iş yapılmasına sinirlenmiş, ertesi günün sabahında kapımıza dayanmıştı.

Sorun burada başlıyordu işte. Yapılan işlemlerden hiçbirine razı olmamış, baştan sona düzeltilmesini ve kendi zevkleri göz önünde tutularak yapılmasını istemişti.

Ortalık savaş alanıydı resmen. İtinayla sokulmaya çalışılan laflar, işler yolunda gitmesin diye atılan çalımlar ve daha fazlası. Gerçekten korkunçtu. Ve olan bize oluyor, arada kalmamıza sebep oluyorlardı.

"Gerçekten çıldıracağım, ne yapacağız? Nikaha iki hafta var ve davetiye bile yok ortada..." Başını sallayarak yatağa dizlerini koydu ve emekleyerek yanıma, benim uzandığım gibi yüzünü bana dönerek uzandı.

"Hiç bilmiyorum.." Bir süre sadece birbirimizi izleyerek uzanmış ve sessizliğin bizi ele geçirmesine izin vermiştik. Sonradan aklına bir fikir gelmiş olacak ki göz bebekleri sarı birer ampule dönüşürken ayağa fırlayan Jeongguk, elini yumruk yaparak havaya savurmuştu.

"İşte buldum!"

***

"Ah evladım! Vah evladım!"

Yumruk yaptığı eli ile arada bir döşüne vuruyor anlamadığımız dilde bir şeyler sayıklıyordu annem.

"Yeomin Teyzeciğim... Taehyung iyi olduğunu söyledi bu kadar dert etmeyin artık."

"Nasıl dert etmeyeyim Jimin oğlum!? Bizim yüzümüzden ne hallere düştü evladım baksana!"

Yaklaşık yarım saattir süren ağıtlar yüzünden az kalsın pişman hissediyordum ki on milyon yıldır bize çektirdiklerini düşününce az bile kalıyordu bu yaptığımız.

Sağımdaki sandalyede oturarak elimi tutan Jeongguk, dudaklarını ısırarak olduğumuz durumdan fire vermemeye çalışırken yaramazlık yapmış küçük bir çocuk tipine bürünmüştü. İnce dudakları dişlerini her geçirişinde büzülüp yanakları kabardığında bu haline tatlı dememek yanlış olurdu.

who is my alpha?≮Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin