0.2

788 39 11
                                    

Tişörtümü üzerime geçirirken açılan kapı ile kafamı çevirip gelen kişiye baktım. Deniz'i görmemle gözlerimin parladığına yemin edebilirim.

Eflin'i kantinde beklerken üzerime dökülen kahve ile her zaman yedekte tuttuğum tişörtlerimden birini giymeye gelmiştim. Anlaşılan tek yedekte kıyafet tutan ben değildim.

Deniz kapıyı kapatıp tişörtünü çıkararak kendi dolabına yürüdü. Gözlerim istemsizce vücudunda dolandı. Kafasını bana çevirecek gibi olduğunda önüme döndüm.

Üzerimdeki tişörtü düzeltip diğer tişörtü dolaba attım. Dolabı kapattığımda yanımda durup mavi gözlerini bana dikmiş olan Deniz'i yeni fark etmiştim.

Dolabın üzerine koyduğum Eflin'in telefonunu alıp arka cebime koydum. Büyük ihtimalle bunu almak için gelmişti yanıma.

Gözlerini arka cebime koyduğum telefondan çekip bana doğrulttu tekrar. "Eflin ile aramda olan hususa karışmadığını biliyorum Azra. Fazla zorlamak istemiyorum seni." Elini uzattı. "Telefonu alabilir miyim?"

"En yakın arkadaşımın telefonunu istiyorsun?"

"Kardeşimin," dedi üzerine basarak. "telefonunu istiyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Keşke gerçekten birbirinizi kardeş gibi görseniz. "Cevabım hayır."

Odadan çıkmak için kapıya doğru yürüdüm. Sağ salim -kalbim yerinden çıkmadan- şu odadan çıkabilirsem mükemmel olacak.

Kulbu aşağı indirmemle eş zamanlı olarak kolumdan tutulup çekildim ve sırtım sertçe duvara çarptı. Kapının fazla hızlı kapanma sesi küçük odada yankılandı. Sinirlenince çok seksi olduğunu söylemiş miydim?

"Zorla almamı ister misin?" dediğinde yerimden memnun olduğumu belli edercesine sırtımın sertçe çarptığı duvara kalçamı yasladım. Ellerimi iki yana sallayıp "Boşuna uğraşmak istiyorsan.." dedim.

Göz devirip elini arka cebimde olan telefona doğru uzattı. Bileğini tutarak "Elin yanlış yerlere gitmesin Deniz." dediğimde geri çekti elini. Tamam, benim için sorun yoktu ama meraklı gibi gözükmekte istemiyordum.

"Fazla uzattın, ver şu telefonu."

Her zaman ciddiydi zaten. Şaşırmıyorum ama Deniz ile en uzun konuşmamız falan olabilir. Gözlerimi kısıp kafamı omzuma doğru eğdim. "Bence de fazla uzadı." Gitmek için kapıya doğru döndüğümde duvara konulan kol ile durup tekrar duvara yaslandım.

İstesem buradan kurtulmam çok basitti. Ama kesinlikle istemiyordum.

"Telefonu verirsen gidebilirsin." dediğinde kollarımı birleştirdim. Sabahlayabiliriz o halde.

Kafamı hayır anlamında salladığımda derin bir nefes aldı. Sabır nefesiydi bu, eminim.

Kapının açılması ile içeri birkaç kız ve ardından Dolunay girdi. Deniz, sevgilisini görünce elini indirmişti. Dolunay'ın "Noluyo burada?" demesiyle gülmemek için zor tuttum kendimi. Lütfen ayrılın.

Yaslandığım duvardan ayrılıp sırıtarak çıktım odadan. Şimdi içeride olanlar için çığlık atabilirdim.

Odadan çıktığımda kantinde Eflin'i bulamadığımdan sınıfına çıkmıştım lakin orada da yoktu. Bir ders daha bende kalmıştı ve ben bir ders boyunca Eflin'in telefonuna gelen mesajlarla uğraşmıştım. Herkesle flört ediyordu ama konu sevgiliye gelince hiç kimse ile çıkmıyordu.

Deniz ile yaşadığım mükemmel andan sonra sevincimi dışarı vurmamak için büyük çaba sarf etmiştim. Neyse ki belli etmeden günümü bitirmiştim ve hiç istemediğim bir şey yaparak eve gelmiştim.

Herkesin özendiği ama içeride huzurun olmadığını bilmedikleri, benim samimiyetsiz ailemin içinde yaşadığı büyük eve baktım.

Derin bir nefes alarak cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. İçerisi her zamanki gibi sessizdi. Kapıyı örtüp doğruca merdivenlere doğru yürüdüm fakat çoktan yakalanmıştım.

"Üstünü değiştirip yemeğe in." demişti yine sert sesiyle. Kafamı çevirip yandan ona baktım. Her zamanki gibi koltuğunda oturmuştu.

"Aç değilim. Size afiyet olsun."

Gözleri beni buldu. "Üstünü değiştirip yemeğe in." Sabırla derin bir nefes çektim içime. Bir şey demeden merdivenleri çıkmaya başladım. Annem öldüğünden beri böyleydi zaten.

Kısa bir duş aldıktan sonra üzerim geçirdiğim bol eşofman ve crop ile merdivenleri hızlıca indim. Yine ne için tersleyecekti beni acaba?

Salona indiğimde köşede bulunan yemek masasına konulan ekstra tabak ve çatallar dikkatimi çekti. Kaşlarımı çatıp elinde salata ve diğer yemekler ile gelen Safiye ablanın yanına gittim. Elindeki salatayı alıp ona yardım ederken aynı zamanda sorularımı sormaya başladım.

"Bu tabaklar niye?"

"Baban misafir gelecek dedi, onun için koydum." Salatayı masaya koyduğumda babam içeri girdi ve baş köşedeki yerini aldı.

"Otur Azra. Safiye halleder." dediğinde göz devirip Safiye ablayla bakışmamızı yaşadıktan sonra babamın oturduğu sandalyenin sağındaki sandalyeye oturdum.

"Kim geliyor?" Cevap yok.

"İş yemeği mi?" Cevap yok.

Sinirle dişlerimi sıkarak Safiye ablanın uzattığı ilacı alıp içtim. Her gün binlerce ilaç içmek beni yoruyordu. "Teşekkür ederim Safiye abla."

"Safiye hanım diyeceksin." diyen babama baktım. Beni kontrol edemezdi.

Cevap vermek için ağzımı açmamla eş zamanlı olarak kapı çaldı ve ben yine susmak zorunda kaldım. Babam ayağa kalkarken gelen kişilerin eve girdiğini hissedebiliyordum.

Kolumu sandalyeye koyup yan döndüğümde Eflin ve ailesini görmemle kısa süreli şok geçirdim. Bunların -özellikle Deniz'in- burada ne işi vardı?

Sen Dolu || G×GHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin