Banyodan çıktığımda Deniz ne yatakta ne de odada vardı. Kaşlarımı çatıp odadan çıktım. Belki mutfağa falan inmiştir. Merdivenleri hızlıca inip mutfağa girdim. Yine yoktu...
Haber vermeden mi gitmişti?
Odama geri çıkıp yatağın üzerinde olan telefonu aldım. Deniz'den bir mesaj vardı. Sohbete girdim.
Deniz: Habersiz çıkmak zorunda kaldım
Annem kaza geçirmiş hastaneye gidiyorum şu anDeniz'i aramak için rehbere girmiştim ki gerek kalmadan Eflin beni aradı.
Eflin ile konuştuktan hemen sonra üstümü giyinip evden çıkmıştım. Hastaneye geldiğimde ailecek burdalardı.
Gözüm oturan Deniz'e kaydı. Dirseklerini dizlerine koymuş ellerini birleştirip kafasına koymuştu. Ağlamıyordur umarım.
İç çekip irislerimi Eflin'e çevirdim. Duvarın önüne bağdaş kurarak oturmuş ve kafasını duvara yaslamıştı. Gözleri kapalıydı.
Adımlarımı Eflin'e doğru atıp yanına çömeldim. Dizine vurduğunda tek gözünü açıp bana baktı. Umursamadan tekrar gözünü kapattığında göz devirip daha sertçe vurdum dizine.
Yüzünü buruşturup elini dizine götürerek ovuştururken gözlerini açıp bana öldürecek gibi bakmayı da ihmal etmedi. Umursamayıp yere oturdum. "Durumu nasıl?" dediğimde omuz silkti.
"Doktorlar bir şey söylemedi."
"Kaza nasıl olmuş?"
"Bir araba çarpıp kaçmış." Gözlerini Deniz'e çevirdi ve iç çekti. "Dün Deniz ile Mavi baya hiddetli bir şekilde kavga ettiler." Yanlış bir şey söylemiş gibi durdu ve devam etti. "Hatta kavga da değil. Baya birbirlerine nefret kustular."
Kaşlarım çatıldı. "Niye kavga ettiler ki?" dediğimde sesini biraz daha alçalttı.
"Mavi, Deniz'in yönelimine karşı sanırım." Dün bu yüzden sarhoş olmuştu. Ben diyecek bir şey bulamayınca Eflin anlatmaya devam etti. "Sonra Deniz'e tokat attı. Deniz de evden çıktı ve gece eve gelmedi." Bacaklarını kaldırıp kendine çekti ve kollarını bacaklarına sardı.
Mavi'nin, Deniz'e tokat atması sinirimi bozsa da derin bir nefes alıp sakinleştim. Sonuçta anne kız arasında olan bir şeydi.
Deniz'e baktığımda şakalarını ovuyordu. Başı ağrıyordu büyük ihtimalle. Gözlerimi Eflin'e geri çevirdiğimde Deniz'e bakıyordu. Gözlerinin içindeki hüzünü normalde kimse göremezdi ama ben görüyordum. Bu bakışını biliyordum. Deniz'in yanına gitmek ve ona teselli vermek istiyordu ama aynı zamanda gururunu yenemiyordu.
"Teklifini kabul ediyorum." dediğimde bir anda gözlerini bana çevirdi. Anlamamıştı.
"Ne?" dediğinde yerden kalktım.
"Senin yerine ben giderim yanına." diyip göz kırptığımda gülümsedi. İşaret parmağı ile ilk kendini gösterdi. Daha sonra iki eliyle kalp çizdi ve beni gösterdi bu sefer. Buna karşılık bende iki parmağımı dudaklarıma koyup öpücük attım.
Elimdeki kahveyi Deniz'e uzattığımda şakaklarındaki ellerini çekip bana baktı. Beklemiyordu galiba yanına gelmemi. "Ayılmana yardımcı olabilir." dediğimde kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı ve elimdeki kahveyi aldı.
Tek elimde tuttuğum bardağı iki elimle sarıp yanına oturdum. Kahvenin sıcaklığını hissederken sessizliği bozan taraf Deniz olmuştu.
"Eflin nerede?"
"Dışarı çıktı." diyip ona baktığımda gözlerini kıstı. "Eflin'i temsilen geldim yanına."
"Beni mi merak etmiş?"
Omuz silkip dudak büzdüm. "Bilmem. Kardeşlik duygusu ağır bastı herhalde." Dediğime tepki vermeyip kafasını eğdi önüne. Sağ elimi Deniz'in bardak tutan sol eline koydum ve baş parmağımla okşadım. "Üzülmeni istemiyo boncuk."
İrislerini elimizde gezdirip tekrar yere odakladı gözlerini "Bunu düşmanım için demen de biraz ironik."
"Düşman olduğunuza inanmıyorum." Gözlerini kapattı. Yalnız kalmaya ihtiyacı vardı galiba. Elimi elinin üzerinden çektim. Gitmek için hareketlenecektim ki konuşmaya başlaması ile durdum.
"Ölmesi umrumda değil." Gözlerimi gözleriyle buluşturdum. Annesinden bahsediyordu. "Üzülmüyorum." dedi ve benden önce o ayağa kalktı. "İyiyim ben yani." Ağzımı bir şey demek için açmıştım ki konuşmama fırsat vermeden dudaklarını saçlarıma bastırdı ve dönüp yürümeye başladı.
Arkasında duygusal olarak boşluğa girmiş beni bırakarak...