Elimdeki pamuğu dudağının kenarına hafifçe bastırdığımda irkildi ve yüzünü buruşturdu. Refleks olarak pamuğu çekip gözlerimi gözlerine çıkardım.
"Acıdı mı?" dediğimde kafasını aşağı yukarı salladı.
"Öp geçsin." diyerek kafasını öne uzattığında göz devirip yanağına hafifçe vurarak kafasını ittirdim. Dudak büzüp bana baktığında gülmemek için damağımı ısırdım. Çok tatlıydı.
Mükemmel aşk itirafımdan sonra hiçbir şey konuşmamıştık. Şu ana kadar da ne o açmıştı konuyu ne ben. Konuyu açmak da istemiyordum açıkçası.
Oturduğum yataktan kalkıp elimdeki pamuğu çöpe attım. Dolaba ilerleyip pijama çıkardım ve Deniz'in suratına fırlattım. "Benim başka bir fikrim var." Dolabı kapatırken aynı zamanda kafamı çevirip Deniz'e baktım. Ayağa kalktı ve tişörtünü çıkardı.
Manzarayı sevmiştim. Deniz'den saklama gereksinimi duymadan tamamen ona döndüm. Suratımda sırıtma oluşurken kafamı hafifçe omzuma eğmiş gözlerimi vücudunda gezdiriyordum. "Fikrin güzelmiş boncukcum. Fakat.." Yatağın üzerindeki pamuğu alıp çalışma masasına yürüdüm. "seni binlerce kez öyle gördüm. Yani sadece üst çıkarmadan etkilenecek bir insan değilim." Yalan.
Çalışma masasını düzenlemeye başladığımda üstünü geri giymesini umuyordum. Bir yandan Eflin vardı bir yandan Deniz. Ne bok yiyeceğimi şaşırmıştım.
Kulağımı dolduran sesle kafamı çevirip yere düşen şeye baktığımda siyah sütyen görmemle ağzım aralanmıştı. Sol kulağımda hissettiğim sıcak nefesten sonra fısıltı ile "Sıra sende kızıl." demesi ile dudağımı ısırıp kafamı sol tarafa çevirdim.
"Sana üstümü çıkaracağımı-" Dudaklarımdaki baskı ile susmak zorunda kalmıştım. Elleri belimi sararken beni kendine döndürdü. Midem kasılmıştı ve tüm hücrelerim onu istiyordu. Hoş, her zaman istiyorlardı zaten...
Dudaklarının dudaklarımın üzerinde dans etmesini seviyordum ama kafa dağıtmak için benim duygularımı kullanması zoruma gidiyordu. Beni seviyor gibi davranamazdı.
Kafamdaki düşünceler susmadığından ve ben de onlara hak verdiğimden geri çekildim. Dudaklarımızın arasında bir parmak mesafe varken alnımı alnına yaslamış gözlerimi kapatmıştım.
"İyi misin?" dediğinde derin bir nefes aldım. Kafamdaki düşünceler ve ek olarak Eflin kendini belli ettiğinde kafamı iki yana salladım.
"Yapamam." Alnımı alnından çekip tekrar mırıldandım. "Yapamam Deniz." Kollarının arasından kurtulup yatağa ilerliyordum ki kolumun tutulmasıyla tekrar ona döndüm.
"Sorun ne?" Şaka yapıyor olmalıydı. Ciddiyetini sorgular gibi güldüğümde kaşlarını çattı. Ciddiydi.
"Sorun mu ne?" Ciddi bir konuşma yapacağımızı anlamış gibi sütyenini ve tişörtünü giymeye başladı. "En yakın arkadaşımdan gizli onun düşmanı ile ilişki yaşıyorum ve gelmiş bana sorun ne mi diyorsun?"
Tişörtünü giyip gözlerini yüzümde gezdirdi. Bir şey demeyince ağzımı açıp söyleyeceklerime devam ettim. "Duygularından emin bile değilim. Sana yaklaştıkça uzaklaşıyormuş gibi hissediyorum. Buraya niye geldin, ne yapmaya çalışıyorsun? Hiç birinden emin değilim." Yanağımın ıslanması ile elimi gözüme götürdüm.
"Azra.." diyerek bana doğru bir adım attığımda eş zamanlı geri adım atarak elimi kaldırdım. En son istediğim şey bana sarılmasıydı galiba. Eğer sarılırsa sözlerimi yutacaktım.
"Ne yaşadığımı bilmiyorsun bile. Sevgilinden sıkılıp bana mı yanaşıyorsun, yoksa Eflin'e inat olsun diye mi yapıyorsun? Bilmiyorum."
"Ne?" dediğinde durdum ve ona baktım.
"Başka bir ihtimal var mı?" Gözlerinin rengi koyulaşmıştı. Gerçeklere sinirlendiyse sinirlenebilirdi.
"Aslında doğru söylüyorsun. Eflin'e inat sana yanaştım." Bunu kendim söylerken daha az acı vermişti sanki. "Düşmanımın en yakını bana aşık..neden değerlendirmeyim, değil mi?"
Histerik bir kahkaha atıp gözyaşlarımı durdurmak için arkamı döndüm. Kulaklarımı tıkamak istiyordum.
"Kendini kandırma Azra Kaya. Sen Eflin'e bana aşık olduğun zaman ihanet ettin zaten."
Gözlerimden yaşlar firar ederken kapı açıldı ve kapandı. Kısa bir süre ses gelmediğinde gittiğini anlamıştım. Tuttuğum hıçkırıklarımı serbest bıraktım.