Çatalı tabaktaki -şu an için midemi bulandıran- yemeğe batırıp tekrar geri koydum. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu. Bunu garipsemiyordum çünkü çoğu zaman hayatımda olan bir şeydi.
Masadaki sessizliği sadece kaşık, çatal sesleri bozuyordu. Çatalı bırakıp kenarda duran bardaktan su içtim.
"Nasılsınız? Bir sorun yoktur umarım." Bunu söyleyen babamdı. Ben hariç diğer herkese çok iyiydi. Konu ben olduğumda asla iyi olamıyordu maalesef.
Eflin'in babası Uğur amca da ona karşılık verince aralarında havadan sudan bir muhabbet geçmeye başlamıştı. Ben, dinlemiyordum.
Eflin'in kulağıma yaklaşıp "Bu muhabbet çok sıkıcı. Odaya mı kaçsak?" diyişi aklıma yatmıştı. Mantıklıydı. Keşke Deniz de gelseydi ama bu fikri Eflin'e söylemem bile üzerime kezzap dökmesi için yeterli bir sebepti.
"Azra, sen nasılsın kızım?" Uğur amcanın bana soru yöneltmesiyle gülümsedim.
"İyiyim, teşekkürler. Siz nasılsınız?"
"Her zamanki gibi. Eflin yarın sizde kalacağını söyledi. Kız gecesi falan mı yapacaksınız?" diyerek güldüğünde ilk şaşırdım. Kesinlikle Eflin'in bende kalacağından haberim yoktu.
Şaşkınlığımı belli etmeden bende güldüm. "Evet, öyle bir şey yapacağız." diyerek yanımda oturan Eflin'e döndüm. Ben ne bok yiyosun bakışı atarken o rahat bir şekilde yemeğini yiyordu.
Lütfen hayatımda sadece bir akıllı insan evladı olsun.
Kısa süren sessizliği bu sefer bozan bir telefon sesiydi. Herkesin bakışı sesin geldiği tarafa döndüğünde Deniz hiç kimseyi umursamadan telefonuna gelen bildirime bakmaya başladı.
Bu umursamazlığı işe yaradı ve herkes yemeğini yemeye devam etti, ben hariç. Deniz, gelen bildirime bakmış olacak ki yüzünde sırıtış belirdi. Ne gelmiş olabilir ki?
Boğazını temizleyip yüzündeki sırıtışı sildiğinde kafamı önüme çevirdim. Sandalyeyi bacaklarıyla arkaya iterek kalktı. "İzninizle." Çok kibar bir insandır zaten.
Deniz'in masadan kalkmasından kısa bir süre sonra bende bir bahane bulup kalktım. Ne işler çevirdiğini öğrenmem lazımdı.
Üst kata çıktığımda koridorun sonunda olan banyonun kapısı aralık kalmış olacak ki yanan lamba gözüküyordu. Demek ki gerçekten tuvalet için kalkmamış. Anlamıştım zaten.
Adımlarımı yavaşlatıp kolumu kapı kenarına yasladım. Deniz içeride sadece sütyeni ile duruyordu ve aynadan kendine bakıyordu. Telefonunun açık olmasından da anladığım kadarıyla..
"Misafirlik nude atmak için hiç uygun bir zaman değil." Ağzımdan çıkan cümle Deniz'in korkarak sıçramasına sebebiyet vermişti. Bende kendimden beklemiyordum ama demiştim işte. Pişman mıyım? Hayır.
Telefonunu kilitleyip kolumdan tuttu ve beni içeri çekti. Kapıyı ardımdan kapatıp kilitlerken rahat bir şekilde kalçamı mermere yasladım. Deniz'in de bana dönmesiyle aramızda mesafe kalmamıştı.
Yüzüme pis bir sırıtış ekleyip ellerimi mermere koydum. "Sen bu yaslamalara çok alıştın. Maamafih kapı kilitleme de eklendi. Sonumuz hayır değil Deniz."
Göz devirdi. "Salak salak, konuşma." Tersleyince çok seksi oluyor. Ellerini mermere koyup bana doğru eğildiğinde bu sefer ellerini mermerden çeken ben olmuştum.
Zaten karşımda yarı çıplak durması kalp krizi geçirme sebebimdi, öldürmeye mi çalışıyordu beni?
"Gördüklerini kimseye söylemeyeceksin." dediğinde kollarımı birleştirdim ukalaca.
"Hangisini tam olarak? Sadece sütyen ile seni bastığımı mı, yoksa sevgiline nude atmak istemeni mi?"
"İkisini de kızıl." Zaten üzerime eğilmesi yetmiyormuş gibi arkaya attığı tişörtüne eğilmeye başladığında istemsizce nefesimi tuttum. Bugün ölmezsem bir daha ölmeyeceğim.
Bana 'kızıl' dedi!
Tişörtünü tuttuğunda geri çekilmek yerine durdu. Dudağının tek kenarı yukarı kıvrıldı. Mavi irisleri kahvelerimle birleştiğinde kalbim ağrımaya başlamıştı. Bu kadar çarpıntı fazla..
"Nefesini tutman hoşuma gitti." Dolgun dudaklarının arasından çıkan sıcak nefes dudaklarıma vurunca yutkundum. Bir şey diyemiyordum. Ağzımı bile açamıyordum. Kaskatı kesilmiştim, işte bendeki etkisi buydu.
Geri çekilip tişörtünü giyerken ben gözlerimi kaçırıp kafamı eğdim. Fazla sıcak olmuştu burası.
Kapıyı açıp çıktığında tuttuğum nefesi dışarı verdim. Elimle yüzümü kapatıp ofladım. Kalçamı mermerden ayırıp yüzümü aynaya döndüm. Neyse ki hemen kızaran bir insan değildim.
Yansımadan gözüme çarpan telefon ile kaşlarımı çattım. Telefonunu burada unutmuştu. Mermerin üzerinden telefonu alıp kilidini açtım. Ekranda Dolunay'ın Deniz'e attığı nude belirince burun kıvırdım. İğrenç.
Dolunay'ın sohbetine girip bazı konuşmalara baktım. Cinsel içerikli konuşmaları geçip birbirlerine nude attıkları kısımda durdum. Eflin'e Deniz için yardım edemiyor olabilirdim ama Deniz'i sinir edebilirdim. Sinirlenince güzel oluyordu.
Dolunay'ın ve Deniz'in birkaç nudesini kendime gönderdikten ve yaptığım işlemleri ortadan sildikten sonra banyodan çıktım. Çıktığım anda Deniz ile karşılaşmayı beklemiyordum. Bana doğru geliyordu. Büyük ihtimalle telefonunu unuttuğunu anlamıştı.
Elimdeki telefonu sallayarak ona yaklaştım. "Telefonuna daha iyi bakmalısın bon-cuk." diyerek telefonu eline tutuşturdum.