*
Bölüm şarkısı:
Billie Eilish - xanny*
Rüzgar'ın ev adresini çok iyi bildiğim için evden okula gelirken tercih etmiş olabileceği tüm rotaları gözümün önüne getirmeye başladım. Hangi sokaktan hangi hızla dönse o hasar kadarlık bir çarpma etkisi olur, hangi mahallede daha çok insan dışarıda hepsini düşünüyordum. Korktuğum şeyin yaşandığından emindim, sadece geri dönüşü olmayan bir şeylerin erkenden önüne geçmeye çalışıyordum.Rüzgar evden okula üç şekilde gelebilirdi. Alışveriş merkezinin yanından geçiyorsa trafiğe takılırdı, parkın içinden geçiyorsa en hızlı kestirme rotaydı, ana yola çıkıp toplantı yaptığımız kafeden bir şeyler alacaksa yolunu üç dakika kadar uzatırdı.
Peki, bu alışkanlıklarından hangisini onun aklı yerinde değilken bilinçaltı tercih etmiş olabilirdi?
Yol ayrımına geldiğimde umarım yanılıyorumdur düşüncelerime sımsıkı tutundum, fakat onlarla aynı doğrultudaki şekilde parka yöneldim. Kalabalığı görür görmez doğru yerde olduğumu anladım. Diğer alternatifleri düşünmeme gerek kalmamıştı.Yerde yatan küçük bir erkek çocuğunun etrafında 4-5 kişi vardı. Motordan indiğim gibi koşmaya başladım. Kaskı yere bırakıp yanına eğildim. Tepkisizdi. Ağlamıyordu.
"İyi misin?" dedim endişeyle.
Cevap vermedi. Bakışları benimkilerle buluştu ama hiçbir şey söyleyemedi. Şoktaydı. Arkamı dönüp kalabalığa baktım.
"Ambulans çağırdınız mı?"
Bir kadın "5 dakika oldu," dedi.
Yolda gelirken herhangi bir ambulans görmemiştim. Ses de yoktu.
"Arabası olan var mı?"
Bir adam bana yaklaştı. "Yerinden kaldırmamızın doğru olacağını sanmıyorum. Omurgasına zarar verebiliriz."
"Tamam da ya iç kanama varsa?" diye konuşmaya dahil oldu biri.
"Biz götürelim," dedim. Ne ambulansın geliş hızına ne de başkasına güveniyordum. "Biri yardım etsin."
Neresinde kırık çıkık var bilmediğimiz bu küçük bedeni, vücudunu en minimum oynatacak şekilde dört kişi bir arabaya taşıdık. Parkta oynayan diğer çocuklardan birinin velisi kızıyla birlikte arabaya bindiler. "Siz devam edin, ben arkadan takip ediyorum," dedim. Yola çıktık. Yaralanan çocuğun annesi babası ortalıkta yoktu. Diğer velilere sorduğumda hiçbiri tanımıyordu. Hastaneye gitsek kimin aranması gerektiğini bilmiyordum ama en azından gerekli tedaviye en hızlı şekilde başlanır diye düşünüyordum.
Hastaneye vardık. Öndeki araba benden önce durdu. Park ettim. İnip acile girdim. Sedye istedim. Getirdiler. Sarı tişörtlü çocuğu doktorlar ve hemşireler sedyeye yatırdılar. İçeri taşıdılar.
"Ablası mısınız?" diye sordu arabayla yardımcı olmuş adam. "Hayır," dedim. Yine de gittiler. İnsanların bu kayıtsızlığına her seferinde hayret etsem de suçlayamıyordum. Onları bağlayan en ufak bir durum yoktu. Fazla bile yardım etmişlerdi diğerlerine kıyasen. Telefonum titredi. Cebimden çıkarıp gelen mesaja baktım.
Neredesin?
Dolunay'ın sorusuna daha sonra yanıt verecektim. Koridoru takip edip danışma kısmına ulaştım.
"Merhabalar, parkın yanından geçiyordum. Kalabalığı fark edince durdum. Bir kaza geçirmiş gibiydi. Doğruca hastaneye getirdik," dedim.
"Ailesini tanıyor musunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkada Kalanlar
أدب المراهقينYıllarca yetimhanede büyümüş Ada, kendisini çocukken terk eden ailesinden intikam almak isteyen zeki, asi bir genç kızdır. Alacağı bu intikamı yıllarca planlamıştır ve bunun için biyolojik babasının tek oğlu Rüzgar'a yakın olması gerekmektedir. Ada...